Kısıtlamalara en çok maruz kalan onlar, üstelik hastalığa yakalanma ve ölme riskleri de gençlerden çok daha yüksek. Bunlara rağmen son 1 yılda herkesten çok daha mutlu olmayı başardılar. Bir yılı aşkın süredir hepimizin hayatını alt üst eden ne zaman sona ereceği belli olmayan bir salgınla mücadele ediyoruz. Salgın nedeniyle hayatın her kesiminden insan sosyal izolasyona maruz kaldı. Bu şekilde sosyal yaşamdan uzaklaşmak, bu sürecin 1 yılı geçmesi ve ne zaman biteceğinin ön görülememesi hepimizi olumsuz etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.
Salgının başlangıcından bu yana bir çok üniversite pek çok konuda araştırma yapıyor. Yaşadıklarımızı anlamlandırabilmek ve baş etmekte daha etkili yöntemler bulmak için çalışıyorlar. Elde edilen sonuçlar da oldukça ilginç. Araştırmaların çoğu yaşlıların bu dönemi gençlerden daha mutlu geçirdiğini söylüyor.
Stanford Üniversitesi Uzun Ömür Merkezi'nde gerçekleştirilen bir çalışmanın sonuçlarına göre salgın en çok yaşlılar üzerinde çok baskı oluşturdu ancak gençler duygusal olarak yaşlılardan daha fazla etkilendiler ve psikolojik olarak çok daha kötü durumdalar.
Koronavirüs salgınının başladığı 2019’dan bu yana yapılan araştırmalar yaşlıların, ilerleyen yaşla beraber hastalıkların duygusal etkileriyle baş etme yeteneğinin geliştiğini ortaya koydu. Hatta sonuçlar 50 yaş ve üzeri kişilerde Covid-19 nedeniyle hastalanma ve ölme riski gençlere göre çok daha yüksek olmasına rağmen, bu bireylerin yine de olumlu duygular geliştirdiğini gösterdi.
Yaşlılar, salgın sürecinde kendilerini oldukları gibi kabul ederek daha tatmin edici günlük aktivitelere yönelmeye başladılar. Gençlik yıllarında hedefler de mutlu olma standartları da hayli yüksek iken yaş ilerledikçe tam tersi oluyor. Hayatın akıp gittiğinin, kalan zamanın gün geçtikçe azaldığını farkına varan insanoğlu anda kalıp, daha basit şeylerle çok daha kolay mutlu oluyor.
Aslında çok da uzağa gitmeye gerek yok bizim ailenin altın kızlarından renkli birkaç örneği sizlerle paylaşmam yeterli. Önce tüm yaşı ileri olanlar gibi endişendiler, korktular, kısıtlandıkları için sinirlendiler, çok kızdılar. Fakat bu onları korumak içindi ve bu gerçeği kısa sürede kabullenip adapte olmayı başardılar. Biz onlara altın kızlar diyoruz. 4 yakın arkadaş; 3’ü ortaokul diğeri de liseden. En büyük ortak noktaları; 4’ünün de eşleri yok. Kocaları onlardan önce öbür dünyaya göçmüşler. Biri benim kayınvalidem ama benim için öz annemden farkı yok. Salgından önce dünyayı 4 dönen 4’lü (En son sakura zamanını görmek için Japonya’ya gitmişlerdi.) kendilerine karantina kuralları koydular.
Çocukları ve torunları ile ayda bir o da bahçede görüştüler. Hepimizin ziyaret günü belli idi ve onlara gitmeden 4 gün önce bizde evde inzivaya çekilip belirti olup olmadığını kontrol edip öyle gerçekleştiriyorduk ziyaretleri. Her birimizin saatleri de ayrı toplu görüşme yasak. Sarılmak, yumruk tokuşturmak yok. Getirdiklerimiz dışarıda 48 bekletilip öyle alınıyordu mutfaklarına. Kağıt, okey tüm oyunların üstadı oldular. Ancak americano oyununun yeri bambaşka… Oyun masasına oturduklarına dünya ile iletişimleri kopuyor, cep telefonlarında yüzlerce arama ulaş ulaşabilirsen.
Evde hamur işleri tepsi tepsi yapılırken sporlarını da ihmal etmediler. Hava iyiyse bahçede 6 bin adımlık yürüyüş turu, kötü ise evde müzikle göbek atma seansları. Kavanoz kavanoz salçalar, reçeller yapıldı, turşular kuruldu. Ev yapımı lezzetler de kendi aralarında yarışırlarken kimi örgüye kimi bulmacalara kimi de dizilere kaptırdı kendini.
Dışarı çıkıp para harcayamadıkları için bu kış hepsi cep telefonlarını yeniledi. Facebook’a nereden nasıl mesaj yazacaklarını ilk başta zor çözen altın kızlar devam eden pandemide Instagram hesabı açıp TikTok videoları çekmeye başladılar. Sosyal medya fenomeni olmaları ise an meselesi. 4 altın kız bir arada nasıl eğleniyor anlatamam. Geçen sene tam kapanma yaşadığımız bu zamanlarda onlarla yaşıt, apartmanlarına yeni taşınan üst kat komşuları dayanamayıp kapılarına gelmiş. “Sizin daireden hep gülme müzik sesleri geliyor, eşimle merak ediyoruz bu kadar neye gülüp eğleniyorsunuz diye sormuş?” Her gün son günümüz gibi düşünüp elimizdekilerle mutlu olmaya çalışıyoruz demiş bizimkiler. Gelelim hikayenin son ve en güzel kısmına.
Komşularının eşi olan beyefendi de bir süre sonra sohbete katılıp “Valla ne güzel, çok gıpta ediyoruz sizlere de ayıptır sorması ama; peki hanımlar eşleriniz nerede?" diye soruyor. Bu talihsiz soru üzerine bizim altın kızlar, tutamayıp başmış kahkahayı. Zavallı komşu kadınla kocasını ışık hızı ile evlerine kaçıran müthiş cevapları aile içinde hala gülme krizine yol açıyor: "Ne eşi, Oooo! biz çoktannnn gömdük onları…" Bizim altın kızların kulaklarını çınlatırken sizlere de küçük anların tadını çıkarttığınız güzel pazarlar diliyorum. Kalın sağlıcakla..