Bu aralar annemin yanındayım. Annemin televizyonla ilişkisini gözlemliyorum. Artık iyice yaş aldığını göz önünde bulundurursak televizyonun karşısında içinin geçerek gözlerinin kapanması normal… Üstelik öyle şekerleme falan da değil, bayağı uykuya dalıyor hem de derin uykuya… Genellikle de reklam aralarında kanal değiştirdikten sonra… Reklamdan sonra tekrar eski izlediği diziye dönmek istiyor ama o arada yakaladığı dizi neyse orada uyuyor. Tabii dizilerin hiçbir zaman sonunu izleyemiyor. Dizide uyuklarken kaçırdığı ve anlamadığı konuları da bana soruyor. Gerçi anlamadığı konu az. Bütün Türk izleyicileri gibi o da senaryoyu akıl yürüterek tamamlıyor. Geçenlerde gece televizyonun sesinden rahatsız olan babam televizyonu kapatmak için annemin elinden kumandayı alamamış… Sabah uyanana kadar elinde kumandayı sık sık tutmuş annem…
Bu arada beni kanal sahibi sanıyor herhalde; her türlü şikayetini bana bildiriyor. Reklamların uzunluğunu, dizilerin uzunluğunu, dizideki beğenmediği cast'ı, müzikleri de… Kimi zaman müziklerin çok yüksek olduğundan yakınıyor, kimi zaman da kötülüğünden. Hatta senaryo konusunda da uzman… Bazen saçma bulduğu yerleri anlatıyor. Ne yalan söyleyeyim haklı…
Her zaman dört dörtlük bir dizi olamıyor… Bunda yapımcının farkı da çok önemli, vizyonu da… Yapacağı dizide senaryosuna, yönetmenine, oyuncusuna, müziğine, teknik ekibine kadar dikkat eden yapımcı genellikle başarılı oluyor. Bir de cebini düşünen yapımcı var ki o çok fena… Sizin kurduğunuz hikâyeyi önemsemeden oyuncu üzerinden para kazanmak istiyor. Oyuncunun dizide birkaç bölüm olmamasını kendine kar sayarak ucuz hesaplar peşine düşüyor.
Ne yazık ki o kumandaya sıkı sıkı sarılıp uyuyan, hatta uyuklarken kaçırdığı konuları kafasında tamamlayan annem bile o oyuncuların olmadığını anlıyor ve “Eee, nerde şimdi bu?” diye de soruyor. Seyircilerimiz eğitimli artık…
Yazılan işin başarısını bile düşünmeden cebine odaklı yapımcılar var piyasada. Hatta sette kar etmek için Türk kahvesini yasaklayan, hatta şehir dışındaki işte ekibi inşaatı bitmeyen otelde, toz içinde konaklatan… Kahvaltı diye de önlerine bir parça peynir, iki zeytin ve birkaç dilim domates koyan… Evet böyle yapımcılar var. Tabii bunlara yapımcı demek ne kadar doğru bilmiyorum ama iş yapıyorlar işte. Ben bu tür yapımcıların kendi işlerinde rakip yapımcıymış gibi davrandığını düşünüyorum. Bu tarz yapımcıların işleri garantili yayınlanıp paralarını alırken gerçekten her türlü özeni göstermiş yapımcıların işlerinin kısa sürede yayından kalkması üzüyor insanı… Umarım hiçbir zaman sadece cebini düşünen yapımcılarla karşılaşmazsınız…
Sağlıklı ve güzel günler dileğiyle…