Olağanüstü günler içindeyiz. Şu anda yaşadığımız hayat bizi şaşırtan bir bilim kurgu filmi gibi… Alışkanlıklarımızdan bir türlü vazgeçemediğimiz ve yaşamın ne kadar değerli olduğunu tam anlamıyla kavrayamadığımız için yayılması önlenemiyor salgının… Yaşadığımız bugünler de alışkanlıklarımızdan biri olacak sonuçta. Geçmişten günümüze sektörel açıdan baktığımızda insanların alışkanlıklarını sürdürmek bizim işimizin temelini oluşuyor. İnsanların alışkanlıklarının çok çabuk değişememesi işimize yarar hep… Seyirciler yaşadıkları her şartta, her türlü yol ayrımında kendileri için bir anlatı isterler. Bu çocukluğumuzdan gelme bir alışkanlığımızdır bizim. Dedemizden, babamızdan, büyüklerimizden hikayeler dinleyerek büyürüz biz… Önce masallar, sonra anılar… Bunlara sevinir, güler, ağlar, duygulanarak kabulleniriz. Ve hayatlarımızda da bütün anlatılar öğretilerimize dahil olur. Bazıları gerçektir, bazıları kurmaca… Ama hoşumuza gider, duygularımızı okşar. Biz yaşamasak da bazen gerçekmiş gibi kurgular anlatırız hoşumuza giden hikayeleri…
Filmler hayal kurabilme aracı
Duygular insanın ruhunun, bedeninin yaşama belirtisidir, insan olma özelliğidir… Sinemacı olarak bizler, bu duygulara hitap eden, onları etkileyen hikayeler anlatırız. Biz de hikâye anlatmayı severiz tabii. Bir masal gibi süsleriz anlattıklarımızı. Bir perde, bir televizyon oldukça, çeşitli tekniklerle, birçok sanat dalını kullanıp birleştirerek anlatmayı sürdürürüz. Bunun adına da film/sinema sanatı deriz. Beyaz perdede sinema, televizyonda dizi olarak adlandırdığımız anlatılar/filmler insanların alışkanlıklarına, taleplerine göre zamanla yavaş yavaş değişimler göstererek, bir modayı takip ederek günümüze göre şekil kazandı.
Anlatımlarımız duyguları etkileme aracı olduğu için insanların ana ihtiyaçları arasında hep lüks ve son sırada yer almasına rağmen hiç vazgeçilmedi. Filmler hep bir eğlence, avunma, zaman geçirme, hayal kurabilme aracı olmaya devam etti. Her türlü toplumsal olayın sonucunda bu sanat dalı da etkilendi tabii… Zaman zaman ihtiyaçlar sıralamasının sonuna atıldı. Çünkü doğal olarak önce aş, iş ve sağlık önemliydi insanoğluna…
Herkesin bir hikayesi, her hikayenin bir insanı var
Geçmişten günümüze film sektörüne baktığımızda, tahta şaryo araçlarından 35mm tahta ayaklı kameralardan, akıllı telefonlarla çekilen mini dizilere gelindiğini görüyoruz. Her koşulda hikayelerimizi anlatmanın, seyirciye ulaştırabilmenin yolunu bulduk. Savaşlar, ekonomik krizler, toplumsal olaylar, afetler, insanoğlunu etkileyen her olumsuz durumda bile, hayallerini, umutlarını destekleyebilmek, güç verebilmek için biz sinemacılar işimizi yapmaya çalıştık. Bazen yalanı gerçek gibi gösterip avuttuk. Çünkü herkesin bir hikayesi, her hikâyenin bir insanı var.
Bugün evlerinde kapalı olan sinema sektörünün çalışanları, oyuncuları, evlerinden telefonları ile birbirleriyle yan yana gelmeden çektikleri planlarla TV için dizi hazırlıyorlar. Yapımcı talep olduğu için para harcıyor. Tabii ki bir senaryosu yazılıyor, teknik ekip nasıl çekmesi gerektiğini görüntülü anlatıyor birbirine. Tabii ki bir yönetmen uzaktan tariflerle yönetiyor, müzikçi müziğini yapıyor, kurgucu bunları kurguluyor. Ve bir şekilde formata sokulup bir film oluşuyor.
Tükenmeyen masallara
Şartlar ne olursa olsun hikâye dinlemeye ve anlatılmaya devam edilecek… İnsanların yaşam bağlarının kopmaması için… Çünkü atalarımızdan böyle gördük… Bugünler geçecek, bütün bunlar atlatılacak ve bunun da masalını anlatacağız birbirimize… Sağlıklı güzel günlerde, tükenmeyen masallarla…