Aşkı gerçek hayatta da hep hayal ettiğimiz gibi toz pembe yaşamak istediğimizde her yaz imdadımıza bir dizi şıp diye yetişiveriyor. Kendimizi kimi özellikleriyle ana karaktere benzettiğimizden ya da hayalimizde parıl parıl parlattığımız o kusursuz kişiyi görünce ister istemez oradaki aşka kapılıp gidiyoruz.
Ömer’ler Defne’ler, Barış’lar Aslı’lar, Ali Asaf’lar Eylül’ler derken bugüne geldiğimizde tam on ikiden vurulduğumuz yepyeni çiftlerimiz ekranda adeta bize aşkı hissettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Şu anda her birinde çetrefilli yollara girmiş olmamıza rağmen, tatlı kıskançlıkların, minik inatlaşmaların, hayatın bilinmeyen taraflarını birbirine öğreten bir çift var ki her iki karakterin arasındaki bağı ekranda izlemek hoşumuza gidiyor. Evet “kim bu ikili?” diye sormadan önce başlıktan kopya çekenler Eda ve Serkan’dan bahsettiğimizi ta en başından beri biliyor.
Dizilerin adeta demirbaşı olmuş bu iki karakter gerek yapıları gerekse hayatlarındaki farklılıklar sebebiyle hep aynı kalıba uygun olarak, isimleri değiştirilip farklı bir tabaktan önümüze sunuluyor. Bizler de yapanların ellerine sağlık diyor, karnımız aç olmasa da doymak için sofraya oturuyoruz ancak bir şeyi ilk kez yapmakla birden fazla yapmanın tadı her yemekte aynı olmadığı gibi, bir sonrakinde daha da el yatkınlığı olduğu için aradaki fark hep bir tık üste çıkıyor. Eda ve Serkan’ın arasındaki kimyada da aynı duruma tanıklık ettiğimizi ve aralarındaki tatlı çekime karşı koyamadığımızı söylemek zorundayız.
Eda ve Serkan’ın arasındaki kimya zaman zaman iyice ortaya çıkıyor ki, bu da daha önce her iki karakterden mutlaka birini hiç rastlamayacağımız ya da kendisine konduramayacağımız bir şeyleri yaparken görüyoruz.
Evet, Aydan Bolat’ın bakış açısından baktığımızda; davulun bile dengi dengine çalması gerektiği şu zaman dilimindeyken, bakış açımızı Melo’ya doğru çevirerek cümlenin geri kalanını devam ettirdiğimizde ise aşk devreye girince hiçbirinin önemli olmadığını görüyoruz ve son kısımdan Eda ve Serkan’ın arasındaki kimyayı izlemeyi sevdiğimizi söylemeyi seçiyoruz. Her ikisinin arasındaki bağ ilk önce kendilerini tanımalarını sağlarken bir yandan da insan olmanın zengin olmak ya da olmamakla alakalı olmadığını gözler önüne sürüyor.
İtiraf edelim Serkan’ın kıskanmaları, Eda’nın tatlı nispetleri çok hoşumuza gidiyor ve onların aşklarında bizlerde kolluklarımızı çıkararak biraz daha derinlere açılmayı ve korkusuzca yüzmeyi çok istiyoruz.