Bana dizi yaptılar! Şaka yapmıyorum, Türkiye’de ilk defa bana dizi yapıldığını hissettim. Çünkü yıllardır terapi odalarında bu toplumun gerçeğinin yattığına inanırım ve “Keşke birisi kamerayı terapi odasına koysa ve biz izlesek” derim. Sonunda biri yaptı, helal olsun. Bu işe cesaret etmek bile zor, çünkü bu ülkede psikiyatriste gitmek delilik sayılıyor. O nedenle toplumun büyük bir kesimi terapi odasının varlığını reddediyor. Bu zihniyette olanlara o odaya girmek için cesaret vermek bir televizyon kanalı için büyük risk. Ama işin ucunda öyle bir katkı var ki, onu da yakaladığınızda kimsenin yapamadığını bir diziyle yapabileceksiniz. O ne mi? Farkındalık…
Farkındalık öyle büyülü bir ilaç ki, yıllarca çözemediğin sorununu, hastalığını anında iyileştiriyor. İşte Kırmızı Oda’nın toplum üzerinde bu kadar önemli bir görevi var. Bir nevi topluma televizyondan terapi yapacaklar. Duyuyorum “Oya amma da abartın, altı üstü dizi. Reyting alırsa yürür, almazsa bu defa arşive yürür” diyorsunuz. Haklısınız ama birkaç kişi bile fark etse bu proje görevini yerine getirmiş olur. Yapımcının, kanalın hangi duyguyla bu işe girdiğini bilemem ama proje tasarımcısı ve eser sahibi Prof. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu eminim en ünlü olduğu zamanı yaşarken, bir yandan da en büyük hayalini gerçekleştiriyor. Topluma bir ekran aracılığıyla terapi yapıyor.
Hep birlikte şiddete “Dur” diyelim
Gelelim diziye… OGM Pictures-Onur Güvenatam’ın yapımcılığını, Prof. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun proje tasarımı, Banu Kiremitçi Bozkurt’un senaristliğini, Cem Karcı’nın yönetmenliğini üstlendiği, Binnur Kaya, Tülin Özen, Meriç Aral, Burak Sevinç, Halit Özgür Sarı, Gülçin Kültür, Baran Can Eraslan, Sezin Bozacı’nın rol aldığı, Evrim Alasya, Salih Bademci, Hande Doğandemir’in “ve” statüsüyle dahil olduğu Kırmızı Oda cuma akşamı (dün) TV8’de başladı. Üstelik dizi daha bir kare göstermeden topluma ilk mesajını verdi: “Dünyanın hiçbir ülkesi sadece yasalarla, verilen ağır cezalarla şiddeti önleyemedi. Çünkü şiddet çocuklukta öğrenilen ve zamanla alışkanlık haline gelen kötü bir davranış biçimidir. Hayatının bir döneminde fiziksel ya da psikolojik şiddet gören ya da şiddete tanıklık eden çoğu insan daha sonra bu şiddeti başkalarına da uygular ya da ona şiddet gösterecek insanları alır hayatına.
Psikolojik şiddet kişinin en yakınları tarafından aşağılanması, hor görülmesi, değersizleştirilmesi, daha da önemlisi sevilmemesidir. Şiddet gösteren insanlar mutsuz, güvensiz ve kırılgandır. Onları hiç sevmeyen, bir türlü onaylamayan bu dünyaya öfkelidirler. En yakınlarının açtığı yaraların bedelini başkalarına ödetirler. Çocukken aldığımız yaraların sonraki hayatımızda bizi nerelere götürdüğünü izlerken, biraz hüzünlensek de hep birlikte şiddete ‘Dur’ diyelim.” Bu cümlelerden sonra dizi bizi Meliha’nın öyküsüne götürdü.
Evrim Alasya canını, ruhunu koymuştu
Binnur Kaya’yı doktor hanım olarak izlediğimiz Kırmızı Oda, Evrim Alasya’nın canını, ruhunu, geçmişini, izlediklerini, hissettiklerini, gözlemlerini kısaca neyi var, neyi yoksa ortaya koyduğu Meliha olarak izledik. Kostüm tasarımında bile bir yakınlık kurma isteği vardı. Belki de sadece total izleyiciyi yakalamak içindi ama başarılıydı. Çünkü o evlerde o odaya girse yaşama sevinci edinecek çok fazla kişi var. Bence Meliha’nın hikayesi çok kuvvetli değildi, ajitasyonun dibine vurabilirlerdi ama önemli olan Meliha’nın duygu dünyasında yarattıklarıydı. Evrim Alasya da bunu fazlasıyla yaşattı bize. Bildiğim bütün süslü kelimeleri buraya yazabilirim ama acı olan birbirimize hiç benzemediğimiz, bambaşka hayatlar yaşadığımız halde Meliha’nın bir haykırışıyla gözümden akıttığı yaşlar oldu.
Evrim öyle bir noktadan oynamış ki, farklılıklarımıza rağmen hepimizin aynı olduğunu hissettirmiş. Aynı şeyi Salih Bademci için de geçerli. Paranoyak bir karakteri inanılmaz bir yerden oynamış. Hem ona deli gibi kızıyorsunuz, hem de o kadar tanıdık geliyor ki yardım etmek istiyorsunuz. Hande Doğandemir Kırmızı Oda’da bize aynalık görevi görmedi mi? Hiç yalan söylemeyelim, çoğumuz o aciz adamlar bizi sevdiği için kıskanıyor diyerek yanında kalmadık mı yıllarca? Hande Doğandemir bu rolle kendisini bambaşka bir yere taşıdı gözümde.
70 dakika yerimden kalkamadım
Ana oyuncu kadrosuna gelirsek ne Tülin Özen’i, ne Burak Sevinç’i, ne Meriç Aral’ı, ne de Halit Özgür Sarı’yı tanıma fırsatımız oldu. Hatta doktor hanımla bile doğru düzgün tanışamadık. Binnur Kaya bir süredir ortada yoktu. Geçen sene psikoloji ve bilinçaltı üzerine eğitimler aldığını duymuştum. Hiçbir şey boşuna yaşanmıyor, aslında kendisini bu role hazırlıyormuş. Ben ilk duyduğum andan beri bu rol için Binnur Kaya’yı yadırgamadım. Ama toplumda komedi oyuncusu olarak tanınmış Binnur Kaya’yı bu rolde yadırgayanlar olacaktır. Zamanla bu duruma da alışacaklar. Çünkü Binnur iyi bir oyuncu. Ayrıca bu dizide başrol olarak Binnur Kaya’nın adı yazsa da, Kırmızı Oda’nın başrolü terapi odasının hikayeleri… Yönetmen Cem Karcı’ya da koca bir alkış. Öyle zor bir işe imza atmış ki, tek bir odada sadece minimal hareketlerle izleyiciyi ekran karşısında oturtmak bu devirde büyük maharet ister. Ben tam 70 dakika yerimden kalkamadım. Helal olsun.
Ezcümle; dar alanda sağa sola çarpmadan, sehpaya ayağı değen ama asla dizini sert vurmadan ve acıyı sızı şeklinde anlatan bir tarzla başladı Kırmızı Oda. Çok daha iyisi, aykırısı, zeka oyunları olanı mümkün müydü? Tabii ki mümkündü ama “Psikoloğa gitmem ben deli miyim?” diyen bir toplumda bu dizi ön yargılara karşı farkındalık yarattı. Yarattı ki, Tüm Kişiler’de 3’üncü, AB ve ABC1 20+’da zirveye oturdu. Herkesin emeğine sağlık!
gülten 4 Yıl Önce
severek izliyorum gerçekten acıyı zaman değil sevgi iyileştiriyor.Binnur hanımın performansı harika başarılar dilerim.