İlk kez “Bir Genç Kızın Gizli Defteri” adlı kitabın serisini almıştım. Herkes bana bu seriyi öneriyordu ama niyeyse erteleyip, “Daha sonra okurum zaten” diye düşünüyordum. Bir gün okuyacak kitap bulamayınca serinin ilk kitabını elime aldım. Bazı kitaplardan daha ilk cümledeyken sıkılırım. Belki sizin için de öyledir. “Bir Genç Kızın Gizli Defteri”nde tam tersi oldu. İlk cümleye başlar başlamaz elimden bırakamayacağımı fark ettim. Cümle cümle okudum, birkaç dakika sonra neredeyse 20’nci sayfaya gelmiş buldum kendimi. Sanki ana karakter benmişim gibi onun bakış açısından olayları yaşıyordum.
Bu günlüklere neden bağlandım?
Bu soruyu yanıtlamadan önce başka bir soru yöneltmek istiyorum. İyi bir kitapta neler ararım? İyi bir kitap tam olarak doğru bir tanım değildir aslında. Kişilerin düşünceleri farklı olduğundan herkesin kitaplara ve konularına ilgisi farklıdır. Ben mesela, gerilim kitaplarından hiç hoşlanmam. Ödümü patlatan filmler izlemeyi de tercih etmem. “Bir Genç Kızın Gizli Defteri” kitabı ise tam benim ilgime hitap edecek şekilde yazılmıştı. Ben birinci kişinin ağzından yazılan kitaplara daha çok bağlanırım. Hikayeyi karakterin gözünden de görmemiz beni daha çok olayların içine çeker. Hele de günlük gibi yazılan kitaplar içime büyük heyecan doldurur. Çünkü karakter bana kendi hikayesini anlatıyormuş ve benimle önemli şeyler paylaşıyormuş gibi hissederim.
Sevdiğim başka kitaplar da komedi kitaplarıdır. Komedi yazmak nasıl bir şeydir diye hiç düşündünüz mü? Ben yazmaya başlamadan önce böyle şeyleri hiç düşünmezdim açıkçası. Yazmaya başladıktan sonra komedi yazmayı denedim ve ne kadar zor olduğunu anladım. Oysa İpek Ongun “Serra’nın Günlüğü” kitabına ne çok komik anı eklemiş. “Bir Genç Kızın Gizli Defteri” 1’inci cildini elime aldığımda bir çırpıda bitirdim. Tüm seriyi de bitirmek istedim. Tüm seriyi bitirdiğim halde birkaç ay sonra seriyi okumaya baştan başladım. “Niye?” diye soracaksınız, kitabın tüm serisini baştan okuyana kadar çok farklı şeyler öğrendiğimden, kitabı tekrar okuduğumda hiç okumadığım farklı bir kitap okuyormuş gibi geliyordu bana.
Farklı jenerasyonlar aynı seri ile büyüyor...
Beni etkileyen başka bir faktör de, bunu bana önerenin öğretmenim olmasıydı. O da benim yaşımdayken aynı seriyi okumuştu ve seneler sonra ben de o kitabı okuyordum. Kitabın ana karakteri Serra, gençliğini ve sonrasını gerçekte olabilecek bir şekilde ama şakacı bir üslupla anlatıyordu. Kitabın bazı yerleri romantik olsa da ana temanın “günlük” olduğunu söyleyebiliriz. Seride tam olarak 12 tane kitap var. Son iki kitapta hem ana karakter Serra’nın, hem de kızı Selin’in anıları var. Selin, şimdiki gençlerin yaşadığı hayata daha yakın yazılar yazıyor, Serra ise anneliği ve anılarını anlatıyor son iki kitapta.
İpek Ongun ve çocuklar...
Bence İpek Ongun yazar olarak bu seride; gençlerin hayatlarının bir döneminde olsa da kitabı okuyacak olmasını yakalamış. Kendim gibi çocuk okurlara bu kitabı tavsiye ederim, çünkü yazı diliniz gelişecek ve de çok heyecanlı, zevkli ayrıca komik bir kitap okuyacaksınız. Kitapta gençlik, içtenlikle ve hepimizin hayatından alınmış parçalar olarak anlatılmış.
İpek Ongun’a mektup...
Sayın İpek Ongun;
Sizin yazdığınız tüm kitaplar, benim hayal gücümü geliştirerek bana katkı sağladı. Sizinle bir ara tanışma fırsatım vardı, okulumdaki yazma yarışmasındaki jürilerden biriydiniz. Çok heyecanlanmıştım, afişi görmeye gittim çünkü detayları incelemek istiyordum. Afişin yanına gidince ise yarışmanın sadece sekizinci sınıflara açık olduğunu öğrendim. Sizinle tek tanışma fırsatım havaya karışmış gibiydi. Niye sekizinci sınıf değildim ki? Yine de sizinle tanışma hayalimden vazgeçmeyeceğim.
Sayın İpek Ongun, sizi daha önce kitapların arkası dışında hiçbir yerde görmesem de size buradan tüm sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Küçücük bir kızın hayal gücü ve kitap okuma tutkusunu kitaplarınızla özgür bıraktığınız için…
Yazar Hakkında: Ben Ada Tanbaş; hem baharın başı, hem de kışın sonu olan ılık meltemi boynunuzda hissedebileceğiniz bir ayda erkenden doğmuşum ben. İğne atsanız düşmeyecek, düşse de duyulmayacak kadar kalabalık bir şehirde gözlerimi açmışım. Bana öğreten ve beni koruyan Koç Okulu’nda okuyorum. 11 yaşındayım. Okumak en büyük tutkularımdan bir tanesi. Ne olaylar yaşanılacağı ve ne kişiler eklendiğini görmek istiyorum. Yazmayı da severim. Ne yapabileceğimi ve ne yaratabileceğimi görmek beni heyecanlandırıyor. 2 sezondur Erbulak Evi Yazarlık Okulu’nda yazarlık eğitimi alıyorum. Dağhan Külegeç Yayınları’nın “Umut” ve “İhanet” adlı kolektif öykü kitaplarında birer hikayem yer aldı. 2021 sezonunda, Erbulak Evi Yazarlık Okulu’nda öğretmenim Özden İnal editörlüğünde bireysel kitabım üzerinde çalışmayı ve okurla buluşmayı hedefliyorum.
Kerem Ayvacı 5 Yıl Önce
48 yaşındayım ve bu yazıdan sonra "Bir genç kızın gizli defteri" kitabını okumak istedim. Sanırım takip edeceğim çok genç bir yazar da tanımış oldum. Teşekkürler Ada.