Bugünlerde dünyayı ele geçiren koronavirüs üzerine hem edebiyatçılar hem de araştırmacılar kafa yoruyor: Buket Uzuner’e de korona günlerinde ne yaptığını sordum hem de size haftanın kitaplarını seçtim.
Buket Uzuner: “Edebiyatçıların hayal gücünü hafife almayın”
Eğer 2019 Mayıs’ında şöyle yazsaydım, gelecek yıl aylarca evlere kapanacağız, bütün okullar tatil olacak, çocuklar internet ve TV’den eğitim yapacak, uçuşlar iptal edilecek, hayat duracak, ama tabiat canlanacak yunuslar sahillere gelecek, 'Ozon Deliği' kapanacak diye yazsaydım, bunu yeni iklim-distopya kurgu romanımın konusu zannedilip, “Ya, sen de şöyle sert toplumcu gerçekçi bir roman yazmadın bir türlü! Bak iç savaştan Çanakkale Savaşları’na hatta iklim felaketini bile fantastik kurgu, rüya, mitolojik göndermelerle falan biraz genç işi yazıyorsun” diyenler olacaktı. 25 yıldır da diyorlar! Gelin görün ki, edebiyatçıların hayal gücünü hafife almayın. Bakın tarihte bazen gerçek fantastiği, hayat kurguyu geçer. İşte bu "Covid-19 karantinamsı günleri" tam da böyle bir dönem. Peki, acaba ileride böyle bir dönem olarak mı hatırlanacak? Yoksa onu da unutup, geçecek miyiz?
Korona Seyir Günleri: İstanbul, 7. Hafta - Bahar 2020
Emrah Safa Gürkan'dan Bunu Herkes Bilir çünkü keyifli bir tarih okuması yapmak isteyenlere, karantina günlerinde tarihin can alıcı kırılmalarını farklı bir gözle okuyup anlamak isteyenlere göre bir kitap. Her yaştan okur için zevkle okunacak bir başucu eseri…
Grigoriy Petrov'dan Beyaz Zambaklar Ülkesinde çünkü bu kitap tarihi bir öneme sahip ve ilham verici. Tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde bir ülkenin kuruluşunu, askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına Finlandiya için mücadelelerini anlatıyor.
John Boyne'dan Çizgili Pijamalı Çocuk çünkü tel örgülerin arasında bile umudu diri tutmanın evrensel hikayesi bu kitap. Dokuz yaşındaki Bruno'yla okur unutulmaz bir yolculuğa çıkıyor.
Louis Ferdinand Celine'den Gecenin Sonuna Yolculuk çünkü etkileyici bir okuma, adeta bir meydan okuma. Arka kapakta belirtildiği gibi "Celine, Gecenin Sonuna Yolculuk'u 1932'de yazdı. 1. Dünya Savaşı'nın ardından, ikincisine çeyrek kala. Kan kokuyor. Kan, yoksunluk, hastalık, ölüm, sıcak, tuvalet, yara, et, yine de kahkaha..."