Tüm dünya bir uyum sürecinden geçiyoruz. Daha önce deneyimlemediğimiz birçok yeni kural ve durumlara tabiyiz. Önce evlere girdik, eve kapanma sürecine uyum sağlamaya çalıştık. Şimdi kademeli normalleşme adı verilen dönemi yaşıyoruz. Bu kez de girdiğimiz evlerden tekrar dışarı çıkmaya, iş yerine gidip çalışmaya adapte olmaya gayret ediyoruz.
Yeniliğe, konfor alanından çıkmaya, planlarının bozulmasına karşı savunmaya geçmek insanın doğasında var. Bu da, defans durumu da kişiden kişiye değişiyor. Kimi aşırı tepki gösterip yeni duruma direnç gösterirken, kimisi ise gereksiz mücadele yerine su gibi içinde bulunduğu kabın/durumun şeklini alıyor.
Uyum sağlayanların, sivri köşelerini törpüleyenlerin ayakta kalacağı garip bir düzenin içine çekildik. Bu yeni dünyaya kendimce çok çabuk uyum sağladığımı fark edince de bunun arkasında yatanları sorguladım ve karşıma bu hayatta tanıdığım en renkli, en hayat dolu insanlarından biri olan annem çıktı. Hem biraz ilham, hem de yaşadıklarımıza farklı bir pencereden bakmaya yardımcı olsun diye bugün size onun hikayesini anlatacağım.
Daha 15 günlükken annesi ölen ve yetim kalan annem aslında öksüz büyümüş sayılır. Hastanede hemşirelerin baktığı, yeni doğum yapan kadınların sütlerini paylaştığı annem 2.5 yaşında ise üvey anne eline düşmüş. Türkiye’nin başarılı ilk kadın doğum doktorlarından olan dedem ne yazık ki iyi bir baba olamamış çocuklarına... Dayım ve teyzem daha büyük oldukları için kendi başlarının çaresine bakabilmişler zor da olsa. Yaşı ufak olan annem çok çekmiş kadının elinden. Varlık içinde yokluk çeken annem dedemin 2’nci eşinden olan dayıma bakıcılık yapmaya zorlanmış ve hiç oyuncağı olmamış.
Fakat tüm bunlara rağmen o güçlü olmayı, hiç sevgi görmediği halde sevmeyi, güzellikleri paylaşmayı seçmiş. Yılbaşı akşamları Noel Baba kılığına girip apartmandaki çocuklara hediye dağıtırdı. Okullar açılırken hepsine ufak tefek kırtasiye malzemesi, okuma kitabı alırdı. Hatta tüm çocukların okul servis saatini bilir, balkondan hepsine mandalla harçlık atardı.
Hiç çocuk olamadığı için bunun acısını büyünce çıkartmış. İçindeki çocuğu sonradan kendi şımartmış. O nedenle de şaka ve sihirbazlık malzemelerine bayılırdı, komşularımızın çoğu onun muzır şakalarının kurbanı olurdu. Yeniliklere ve öğrenmeye çok açıktı. Daha bilgisayarı yoktu ama babama ev için internet bağlattırdı. Bilgisayarı almakta bana kaldı. Barışla aldık, getirdik, kurduk ve servisini de ayarladık. Ya bozarsam, ya yanlış bir şey yaparsam diye büyük heyecan yaptı. Kurcala istesen de bozamazsın dedik ama anlatamadık.
Aradan kısa bir süre geçti, Star Haber’deyim ve tam habere gideceğim annem arıyor. “Çok kötü bir şey yaptım, mahvolduk kapatamıyorum” gibi peş peşe, hiç susmadan anlatıyor da anlatıyor. 10 dakika sürdü sakinleştirmem. Olayı çözmem ise saatler aldı. Meğer yeni numaralar öğrenmek için girdiği sihirbazlık sitelerinde sağda otomatik açılan reklamlara tıklamış yanlışlıkla. Nasıl olduysa bir şekilde porno sitelerine girmiş, en az 40-50 sekme açılmış üst üste kapatamıyor da yazık. Babam gelecek onu bu şekilde yakalayacak diye ölüp ölüp diriliyordu. Güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim. Telefonla tarif ediyorum. “Sağda üst köşede kutucuklar var, üzerinde x olanı bulup bas, bastıkça kapanacak o açılan sayfalar” diye anlatıyorum. O kadar çok açılmış ki bas bas bitmiyor. İşe geç kalacağım için “Sonunda kapandı mı, geldin mi masaüstüne?” diye sordum. Çıt yok. “Anne geldin mi masaüstüne?” diye tekrar sordum. Bir yandan uğraşıyor, bir yandan da nasıl bir belaya bulaştım diye göz yaşı döküyor. Sabırla bekle, bekle ses gelmedi. “Anne masanın üzerinde ne var?” dedim.
Derin bir sessizlik... Ardından canım annem saymaya başladı. “Kahvem var, sigaram, gözlüğüm, kül tablası var. Ne saçma bir şey soruyorsun?” dedi. Ben kahkahalarımı tutamıyorum gözümde yaşlar... Haber merkezinde herkes “Ne oldu, ne gülüyorsun?” diye soruyor.
“Anne çöp tutusu dosyalar, bilgisayarım yazan şeylerin olduğu yere masaüstü deniyor, onu sordum. Tüm porno sekmeleri kapandıysa oraya gelmen lazım. Onları görebildin mi diye sordum” dememle başladı o da gülmeye…
Masaüstünde ne var deyince kahvesini sigarasını sayan annem bir yılın sonunda bilgisayar kurdu oldu. Fotoğraflara photoshop yapmalar, klip showlar, müzikli CD’ler, son moda yazılım programları neler neler kullanmaya başladı. İnanılmazdı, hepimizi solladı gitti. Eğer yaşasaydı kesin en az bir bloğu, iki de YouTube kanalı vardı ve sosyal medya fenomeni olma yolunda hızla ilerliyor olurdu.
Kısacası hayat seçimlerden oluşuyor. Eğer şu anki halinizden mutlu değilseniz, seçimlerinize bakın ve tekrar gözden geçirin. Yeni seçimler yapın. Değişime, yeniklere açık olun. Unutmayalım ki sevgi de, mutlu olmak da öğrenilebilir şeyler ve biz hangisini seçersek onu yaşarız.