Çok hareketli bir yıl geçirdik. Kazalar ve doğal afetlerle başlayan bir yıl, en nihayetinde dünyayı saran bir salgın ile son derece endişeli bir hale geldi. Gelecek kaygısı sardı dört bir yanımızı. Adeta vitesi boşa atılmış bir araçta endişeli bir bekleyişteymişçesine…Pandemi nedeniyle yaklaşık bir senemizi evlerimizde ekran başında geçirdik. Bazen televizyon oldu bu ekranımız, bazen bilgisayarımız, Ipad’imiz, hatta cep telefonlarımız... Kimimiz YouTube vlogger takipçisi olduk, kimimiz kişisel gelişimci, kimimiz yoga ve meditasyona sardık. Neticede online sardı her bir yanımızı... 65 yaş üstü de çoğu zaman uzak durduğu bilgisayarlarının başında online olarak hazırdı. Eminim hiç kolay olmadı. Zaten online eğitimlere, apartman toplantısına, iş toplantılarına şifreleri doğru yerlere yazarak ve internetten düşmeden sağlıklı bir şekilde bağlanabilmek ne kadar zor olabilirdi ki?
Ne yalan söyleyeyim artık ilişkiler bile bir tık online flört sitelerinde oluverdi. Hem de pijamanı çıkarmak bile zorunda kalmadan… Belden üst yarı beden kıyafet nizamıyla kucağımızdaki bilgisayara geliverdiler. Zaten el frenini çekilmiş hayatlarımız var belirsiz, beklentisiz. Bari biraz keyif alalım yaşayamadıklarımızdan... Netflix, BluTv, IP TV, Amazon Prime, Mubi gibi dijital platformlar vazgeçilemezimiz olmadı mı bu süreçte? Ulusal kanalları dahi online izler olduk. Sanırsın Covid salgını değil, Bill Gates 5G işgali...
Diziler ve filmler bir çeşit illüzyon derken, biz bu illüzyonun bir parçası oluvermişiz meğer. Karakterlerle bütünleşmeler, moda ve sanatı etkileyen diziler ve filmlerle konuşulur oldu.
Türkiye’de öyle bir vizyon yok!
Peki, bizi ne mutlu eder? Ne seyretmeliyiz? Acaba hangi dizi/film bizim şu anki psikolojimize iyi gelir? Eğlenceli bir romantik komedi nasıl sizce? Belki fazla düşündürmeyecek, yormayacak ama eğlendirecek. Gelinli görümceli hatta enişteli komedilere ne dersiniz? Hele ki entrikacı, ışıltılı hayatlar yaşayan, havalı kıyafetler içinde etkili ve azcık abartılı karakterler?! Tadından yenmez değil mi? Hem de bir görsel şölen...
Bence bizi mutlu edecek olan dizilerin/filmlerin gerçekliği, projenin tutarlılığı, senaryo ile karakterlerin uyumu. İyi bir proje; iyi senaryo, iyi oyuncular, iyi reji, iyi görüntü yönetmenliği ve iyi seslendirmeyle olmuyor sadece... Karakterler sadece oyunculuklarıyla değil, kıyafet ve aksesuarlarıyla da oyunculuklarını ve inandırıcılıklarını güçlendirirler. Bunun en iyi örneklerinden birini “Sex and the City” filminde etkili bir şekilde görmüştük.
Nedendir bilmiyorum, ülkemizde film camiasında neredeyse “Costume Designer-Kostüm Tasarımcısı” diye bir meslek yok. Öyle bir vizyon yok. Öyle bir bütçe yok..! Yoldan geçen taksi figürasyonuna bile kabarık bir bütçe ayrılırken, kostüm tasarımcısı olmasa da olur diye düşünülüyor sanırım. Bu meslek maalesef sponsor firmalardan kapı kapı kıyafet ve aksesuar toplamak üzere moda deneyimi olmayan gençlerin ellerine bırakılıyor.
Oysa bu çok ciddi bir iş. Henüz senaryo aşamasında yönetmen ve yazar ile kostüm tasarımcısının da aynı anda bu çalışma ekibiyle senkronize olması gerekir.
En takdir ettiğim isim Nebahat Çehre
Ben bir tasarımcı olarak iddia ediyorum ki, senaryodaki karakteri kuvvetli ve inandırıcı kılan iyi oyunculuk kadar stilidir. En kuvvetli, etkin olan duyunun görsel hafıza olduğunu düşünürsek belki önemini çok daha iyi pekiştiririz.
Daha açık bir şekilde incelersek ; holding sahibi, 30 /40 yaş civarı, bekar bir kadın nasıl giyinmelidir? Almış olduğu eğitim ve yapmış olduğu seyahatler seçimlerine nasıl yansımıştır? Sabah işe giderken holding sahibi kızımız; sırtı açık, derin göğüs dekoltesi, parlak kumaş, belden 20 cm uzunlukta minicik etek, omuzlar açık, göbek açık detayları taşıyabilir mi?
Evde yenen akşam yemeğinde holding sahibi kızımız; suni parlak deriden büstiyer ve kombini aynı parlak suni deriden bol pantolon, karpuz kollu dik yaka bluz ile kombinli minicik etek detayları hangi kadının evindeki rahatı için tercihi olabilir? Hafta sonu tatilinde, okul mezunlar gecesinde, Taksim’de bohem bir mekanda varlıklı genç hanım yine eldeki sponsorlarla volanlı, dik yaka parlak bir elbise mi giyer? Parlak suni deri pantolonu mu tercih eder? Acaba holding sahibi genç kadın onca seyahat ve kültür tanımışken dikkatleri abartılı kıyafetlerinde mi toplar? Yoksa zarafetini ve kalitesini detaylarla şaşırttığı iyi kumaş ve dikim ustalığıyla mı ortaya koyar?
Bu konuda en takdir ettiğim stil sahibi hanım Nebahat Çehre tartışmasız. Kıyafet seçimlerini kendisinin yaptığını ve kimseyi karıştırmadığını biliyoruz röportajlarından. Herhangi bir kombinine tek tek baktığımızda, olağan standart parçalardan oluştuğunu fark edersiniz. Ancak aksesuar seçimleri ve şalını dolama tarzı dahi fark yaratıyor.
Nebahat Çehre boru paça klasik bir jean ve gömlekten oluşan kombinlerle büyüledi bizleri yıllardır. Çünkü gömlekleri detayda ve kumaşta ederini belli ediyor. İmitasyon olmasına karşın tasarım kolyeleri, yüksek topuklu sınıfını belli eden ayakkabı ve botu o role hakkını veriyor her zaman. Senaryoyu destekleyen ve rolün inandırıcılığını oyunculuk kadar takviye eden kostümleridir. Sosyal statüsünü desteklemesini bekler izleyici. Beğendiği karakterlerin seçimleriyle şaşırmak, öğrenmek ve o tarzı benimsemek ister.
Bu haftalık benden bu kadar! Ama incelemelerim yeni başlıyor. Biz daha çok bu kostüm meselesini konuşacağız.