Atatürk Kültür Merkezinin eşsiz mimarisini kalıcı sanat eserleriyle zenginleştirerek yarınlara taşımak amacıyla geçen yıl düzenlediği heykel yarışmasında birinciliğe layık görülen eser sanatseverleri selamlamaya başladı. Hüsamettin Koçan’ın jüri başkanlığını yaptığı, Celaleddin Çelik, Günseli Kato, Murat Tabanlıoğlu, Osman Dinç, Seçkin Pirim ve Şakir Gökçebağ’dan oluşan jürinin değerlendirmeleri sonucunda birinciliğe layık görülen heykel, AKM yerleşkesi ile Mete Caddesi’nin kesişim noktasında yerini aldı. AKM yerleşkesiyle bütünleşip Taksim Meydanı’ndan da görünür olan eserin birinci seçilmesinde, çevre ile uyumu, yenilikçi yaklaşımı ve cesur bir iş olmasının yanı sıra AKM binasıyla kurduğu diyaloğun hem karşıt hem de pozitif ve üretken olması gibi kriterler etkili oldu.
Geçirgenliğe ve köklülüğe atıf yapan çelik hasırlar
İç mimar ve disiplinlerarası tasarımcı Semih Eskicioğlu, eserin tasarımına AKM’nin bulunduğu caddenin silüetinden boyut ve form anlamında referanslar alarak başladı. Eserini tek başına bir heykel olarak değil bütünsel bir parçanın eklenişi olarak ele alan Eskicioğlu, AKM’nin “küre” formundaki Türk Telekom Opera Salonundan ilhamla, operanın ses dalgalarının bir yansıması olarak dalgalı bir form oluşturdu. Atatürk Kültür Merkezi cephesinin geçirgenliğine atıfta bulunan Eskicioğlu, heykelde de geçirgen bir form olan çelik hasırlar kullandı. Bu sayede de heykelin konumlandırıldığı mekânda bulunan ağaçları, tıpkı cephenin geçirgenliği gibi ele aldı. Semih Eskicioğlu, çağdaş restorasyon anlayışında tarihi yapıların restorasyonunda eksik kısımları tamamlamak için de kullanılan çelik hasırlar ile AKM’nin köklü yapısına da atıfta bulundu. Akımlardan arınmış zamansız bir üslupla tasarlanan heykel, şehrin kalbi AKM’nin mimari ruhu ve sanatsal kimliğiyle bütünleşirken, aynı zamanda doğaya, sanata, kente saygılı mütevazı bir eser olarak öne çıkıyor.