Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın kazan dairesinden dönüştürülen ve özgün endüstriyel mimarisiyle sıradışı bir izleme deneyimi sunan Kundura Sinema, film tutkunlarını ve sinema tarihine meraklıları mutlu edecek bir program ile geliyor. Mart ayında, kara film türünün meşhur iki örneği olan, Technicolor harikası filmler Pandora And The Flying Dutchman / Pandora ve Uçan Hollandalı (1951) ile Niagara (1953), 4K çözünürlüğündeki restore kopyalarıyla Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşurken, geçen yıl büyük ilgi gören Nasty Women / Sinema’nın Edepsiz Kadınları adlı canlı müzik eşliğinde sessiz film programı da ikincisiyle devam ediyor. Gösterimlerin sınırlı sayıda olan biletleri ise 13 Şubat’tan itibaren %20 indirim fırsatıyla beykozkundura.com adresinde satışa sunuldu.
Sirenik femme fatale
5 ve 26 Mart tarihlerinde gösterilecek 1951 yapımı Pandora ve Uçan Hollandalı, içinde bir tek umudun kaldığı yasaklı kutuyu açan Pandora ve hayalet gemisiyle kıyamet habercisi sayılan Uçan Hollandalı efsanesinin gotik bir birleşmesi. İngiliz yönetmen Albert Lewin’in mitolojiden olduğu kadar Guillaime Appollinaire, Matthew Arnold ve Ömer Hayyam’a uzanan edebiyat referanslarıyla da dikkat çeken film, 1930’ların başında İspanya’da Esperanza (Umut) adlı kurmaca bir balıkçı kasabasında geçiyor ve uhrevi güzelliğiyle erkekleri uçurumun kenarına sürükleyen, çekici olduğu kadar kalpsiz ve umarsız Amerikalı şarkıcı Pandora ile kasabaya kısa süreliğine demir atmış gizemli ve mesafeli Hollandalı denizci Hendrick van der Zee’nin kederli aşk hikâyesini anlatıyor. Sirenik femme fatale Pandora rolünde Ava Gardner’ı star mertebesine yükselten film, ünlü sanatçı Man Ray’in De Chirico tarzı gerçeküstücü bir dünya yarattığı resimleri ve tasarımlarıyla da benzersiz bir yetişkin peri masalı.
Çok başka bir Marilyn
19 Mart Cumartesi günü gösterilecek Henry Hathaway imzalı 1953 yapımı Niagara ise, sinema tarihinin en meşhur femme fatale’lerinden Rose rolünde Marilyn Monroe’nun doğuşunu müjdeleyen bir başka klasik. Bir tutku suçu hikâyesi anlatan film, muhteşem oyunculukları, yaklaşan felaket hissini son sahnesine dek koruyan ritmik temposu ve dönemi için bile çok ileride sayılan derinlikli karakterleriyle kara film türünün hazinelerinden. Alışılageldik komedi rollerinden çok başka bir Marilyn Monroe’yu izlediğimiz filmde onun yıkıcı kadın performansı, hem büyüleyici hem de korkutucu biçimde insan cinselliğinin ve tutkusunun güçlü bir portresini çiziyor. Yakut kırmızısı dudakları, moda dünyası kadar popüler kültürü de derinden etkilemiş Dorothy Jeakins tasarımı ikonik pembe elbisesi ve platin sarısı bukleleriyle ışıltısından bir an bile gözümüzü alamadığımız Monroe’nun arnavut kaldırımlı cadde boyunca yaptığı o ünlü yürüyüş, sinema tarihindeki en uzun yürüyüş rekorunu hâlen elinde tutuyor.
Edepsiz Kadınlar’a devam
Kundura Sinema’nın geçen yıl büyük ilgi gören Sinema’nın Edepsiz Kadınları adlı sessiz film programı ikinci bölümüyle devam ediyor. Adını, Donald Trump'ın 2016 yılında Başkanlık Tartışması sırasında rakibi Hillary Clinton’a yönelik bir hakaret olarak sarf ettiği ve bir anda küresel bir feminist hareketinin sloganına dönüşen “nasty woman” (edepsiz kadın) sözünden alan program; ahlâk kavramı ve cinsiyet rolleriyle sınırlandırılmayı reddeden, kuralları hiçe saymış kadın komedyenlere selam gönderiyor. Dönemin meşhur olan ama bugün isimleri unutulmuş kadın komedi oyuncularına saygı duruşunda bulunan programın ikincisi; 1899-1914 tarihleri arasında ABD, Fransa ve İtalya’da çekilmiş sessiz kısa filmlerden özel bir seçkiyi bir araya getiriyor. Küratörlüğünü EYE Filmmuseum'un Sessiz Sinema küratörü Elif Rongen-Kaynakçı, film akademisyeni, yazar, feminist ve kuir aktivist Laura Horak ve film ve medya yazarı Maggie Hennefeld’in yaptığı program kapsamında 6 kısa film Türkiye’de ilk kez 12 ve 27 Mart tarihlerinde seyirciyle buluşacak ve gösterimler piyanist, müzisyen ve prodüktör Gonca Feride Varol’un canlı müziği eşliğinde gerçekleşecek.