Salonu dolduran seyirciye tempoyu hiç düşürmeden yüreği ağzında film izleten; hem seyirciyi hem eleştirmenleri “başyapıt tanımında buluşturan; bir yandan Madımak’ı hatırlatırken bir yandan da her zamana ve mekâna hitap eden bir hikâye anlatan, belki de son yılların en heyecan verici yerli filmi “Kurak Günler”, festival yolculuğuna devam ediyor.
Emin Alper, çoğu eleştirmen ve seyirci tarafından başyapıt olarak nitelendirilen yeni filmi “Kurak Günler”le ilgili olarak “Kötülüğün en net olduğu filmim bu. Ama hikâyenin masalsı bir iyi-kötü savaşına dönüşmemesi için çok özen gösterdim,” diyor ve ekliyor: “Çünkü saf iyiliğe inanmıyorum. Kötülükle mücadele ederken tamamen iyi kalmanız mümkün değil. Bu tarz bir mücadele, tarafları kaçınılmaz olarak birbirine benzetir çünkü.”
“Gerçeğin ne olduğuna seyirci kendisi karar verecek”
Bütün zaaflarıyla, güvensizlikleriyle yaratılmış bir ana karakterle seyircinin özdeşleşmesinden çok mutlu olduğunu söyleyen Emin Alper, filmde kimin masum kimin suçlu olduğu konusunda ise “Gerçeğin ne olduğuna seyirci kendisi karar verecek,” diyor.
“Bütün yaşananlara, felaketlere rağmen mücadelenin devam edecek”
“Yaşadığımız güncel deneyim şunu gösteriyor: Kısa vadeli çıkarlar için yozlaşmayı, kirlenmeyi, baskıyı görmezden gelme eğilimi halkın geniş bir kesiminde ağır basıyor,” diyen Emin Alper, filmdeki su meselesinin de bunun bir özeti olduğunu söylüyor. Başarılı yönetmen, başrollerini Selahattin Paşalı ve Ekin Koç’un paylaştığı “Kurak Günler” için “Saf umut vermiyor ama bütün yaşananlara, felaketlere rağmen mücadelenin devam edeceğini söylüyor,” yorumunu yapıyor.
Emin Alper’in Müjde Işıl’a verdiği röportajın tamamı Milliyet Sanat’ın Kasım 2022 sayısında…