Üstad Stephen King, siz kitap yazın, hep kitap yazın

KÜLTÜR SANAT

Kendisi ile bağımın kurulması lise yıllarına kadar uzanır. Daha önce de bazı kitaplarını okumuştum ama henüz sıkı bir hayranı değildim. Arkadaşlarımdan birinin “Ya şahane bir kitap ama ne başı belli ne sonu” yorumu sonucunda Çorak Topraklar ile dolayısıyla da Kara Kule serisi ile tanıştım ve hayatım değişti.

Ne başı belli ne sonu yorumunun sebebi ise Çorak Topraklar’ın serinin 3 ya da 4. kitabı olması. Bu kararsızlığın sebebi emin olamamam değil. Bir kısım yayınevi karışıklıkları ve bazı kitapların ikiye bölünerek yayınlanması sonucu oluşan karmaşa. Biz iki tıfıl Kara Kule Evreni’nin tadını alınca internetin olmadığı o zamanlarda kitapçı kitapçı dolaşarak (Evet o zamanlar minik, yerel kitapçılar vardı. Sermaye her şeyi yutmamıştı.) seriyi düzene koyduk.

Lise bitti ama seri bitmedi. Merakla yeni kitapları beklerken Stephen King çok ciddi bir trafik kazası geçirdi ve ciddi bir süre yoğun bakımda kaldı. İtiraf etmeliyim ki milyonlarca kişi gibi ben de “Sakın ölme, seriyi bitir, lütfen ölme” diye evrene bir sürü mesaj yolladım. Neyse ki kral hayata döndü ve üretmeye devam etti. Kendisi Kara Kule serisini bitirdi ama ben bitirdim mi? Hayır. Yaklaşık 30 yıldır bağ kurduğum seriyi bitirmeye kıyamıyorum. Son 2 kitabı hala okumadım.

Peki bu seride beni bu kadar etkileyen ne? Mesela günümüzden yüzlerce yıl sonrasının teknolojisi o evrende binlerce yıl eski ve işlevsiz. Teknoloji daha ileri gittiği için değil aksine gerilediği için. Mesela kağıt aşırı değerli, bulunmuyor. İşte bu zamansız ve mekansız dünya ve karakterlere aşık oldum. Büyücü, Silahşör Roland hatta Oy dantel gibi işlenmiş müthiş karakterler. Geçtiğimiz yıllarda bir film uyarlaması da yapıldı ama insanlık onuru adına filmden uzak durun.

Peki King sadece Kara Kule demek mi? Tabii ki hayır. Müthiş üretken bir yazar ve kendisi hakkında ana fikri oluşturup kitaplarını bir ekibe yazdırdığı dedikoduları dahi mevcut. Bunun yanı sıra üzülerek söylemeliyim ki edebiyat dünyasında (hem yazar hem de okurlar anlamında) King’i aşağılamayı, fazla popüler olduğu için edebi değeri bulunmadığını iddia eden geniş bir kesim var. Ben bunu şahsen elma ile armut karşılaştırması gibi görüyorum. Yazılan her kitap bir suç ve ceza mı olmalı (ki onların dahi klasikliği zamanın getirdikleri ile sorgulanmaya başlanmış durumda) ya da yapılan her müzik bir Beethoven – Moonlight Sonata olmak durumunda değil. İnsanların kolay tüketilebilir, güzel zaman geçirmesini sağlayacak popüler eserlere de ihtiyacı var. Ayrıca asla unutmayın özellikle bu topraklarda Rahmaninov ile başlayan her düğün Ankara’nın Bağları ile biter. Bırakınız o çakma elitistlikleri, 3 duble rakıya bakar hepsi.

Ama King’i eleştirebileceğim konu ise ölümsüz aşklarımdan biri sinemadır. Şimdi King kitaplarının şöyle bir genel özelliği vardır. Müthiş başlar, muhteşem bir atmosfer yaratılır, inanılmaz gizemler yaratılır ve berbat bir finalle biter. Kitaplarından uyarlanan filmlerinin neredeyse tamamı da bu minvalde, biri hariç. Sinema tarihine altın harfle kazınmış, Kubrick ustanın baş yapıtı Shining’den nefret etmiştir Stephen King. Hatta kendisi özel bir siparişle TV için yeniden çektirmiştir ki rezalet bir şeydir o versiyon.

Şu anektodu belki duymuşsunuzdur. Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur; “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.”

Demem o ki sevgili üstad Stephen King, siz kitap yazın, hep kitap yazın, sadece kitap yazın.

Ön siparişi duyurulduğu andan itibaren hasretle beklediğim, Kral’ın yeni kitabı Enstitü çıktı. Yine gizemli olaylarla kitaba giriş yaptık ve şimdilik iyi gidiyor. Şiddetle tavsiye ediyorum, King de yazar mı pöh diyen güruhtan değilseniz tabii ki.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.