Anneler Günü benim için hep biraz buruktur, hüzün tadı vardır dudaklarımda söylediğim her cümlede. 15 yıl oluyor akciğer kanserine yakalanan annemi kaybedeli. Anneler Günü'nde kalbi durdu ve sırf o gün ölmesin diye ne yapıp edip zorla kalbini çalıştırmayı başardılar. Anneler Günü'nü yoğun bakımda uyutulan anneme bakım yaparak geçirdim, öpüp vedalaştım ve 1 hafta sonra vefat etti.
Acıklı bir Anneler Günü yazı yazmak değil amacım öyle başlamış olsak da… Ancak annelerin ve anneliğin yeri her zaman bambaşka. 47 yaşında hala canımı çok yakan bir şey olduğunda "anne" diye ağlıyorum. Babaları küçümsemek ya da cinsiyet ayrımcılığı gibi bir niyetim asla yok. Fakat anne sevgisi, birleştiriciliği, affediciliği ile aileyi bir arada tutuyor. Kadın sağlamsa ailede sağlam oluyor. Enerjisi ile yuvayı hem ayakta hem denge de tutuyor.
Anneler Günü şerefine sizinle meslek seçimimden tutun beni bugün ben yapan her şeye imzasını atan annemle ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum. Renkli karakteri, adı gibi “Armağan” almasını da vermesini de seven annemi de buradan anmış olalım.
Ortaokulda ilk teşekkürümü alınca hediye olarak eve hayvan alma hakkımı kullandım ve tavşan istedim. Annem de "Tamam" dedi, Kadıköy’den elinde fiyonklu bir kutu ile döndü. Heyecan ile açıp tavşanımı çıkarmak için kutuyu aldığımda ise kırmızı gözleri ile bana bakan burnunu sağa sola kıvıran bir kobay faresi ile karşılaştım.
"Anne" dedim "Bu tavşan değil ki". "Evet" değil dedi. "Eee niye aldın o zaman" diye sordum. "Herkes tavşanları alıyor, bu yazık tek başına mutsuz mutsuz duruyordu, bizim evde mutlu olur dedim aldım. Hayvan hayvandır fare de tavşan da. Şirin olanı güzel olanı sevmek kolaydır. Ama unutma yaratılan her canlı sevgiyi hem hak eder hem de anlar." dedi.
Ama nafile başladım ben ağlamaya tavşan istiyorum fare değil beni kandırdın diye. Babam araya girdi, yarın tavşanla değiştiririz diye. O akşam geldiği kutuda yemek verip bıraktık fareyi. Ama annem durur mu sevdirecek ya fareyi şansını sonuna kadar kullanıyor geri gitmesin diye. Adını da o zamanların meşhur dizisi Cosby Ailesi'nden esinlenerek Webster koydu.
Sabah kalktık bir de ne görelim Webster kutuyu kemirip kaçmış, yok. Ara ara akşam oldu fare yok. Peynir koyduk, neler denedik yok. Yer yarıldı içine girdi. Ertesi günü gittik tavşanı da aldık ama Webster yok. Kapıdan filan çıktı bir şekilde dedik. 1 hafta sonra ise nişanlı olan abimin müstakbel kayınpederi ve kayınvalidesi ile gelinimizin İzmir’de yaşayan teyzeleri ilk kez bize ziyarete geleceklerdi. Bir yandan evi temizleyip hazırlarken diğer taraftan da Webster’ı arama çalışmaları devam ediyordu ama çıkmadı bir türlü ortaya. Artık iyice emin olduk evden gittiğine.
Resmi ziyaretin gerçekleştiği o gün annem tam çayları tazelerken günlerdir aranan kaçak Webster’ın ortaya çıkası geldi. Üstelik böreğini iştahla yerken kırıntılarını da yere azıcık döken İzmirli teyzenin yanında belirmez mi? Annemle aynı anda gördük ve eyvah demeye bile fırsat bulamadan bir çığlık koptu önce. Sonrası da komedi filmlerini aratmayan sahneler birbiri ardına yaşandı. Teyzenin yanında ayakları üzerine kalkan Webster iki elini birbirine kavuşturmuş burnu ile havayı koklayıp resmen börekten dileniyor tüm şirinliği ile. Kırmızı gözlerini kendisine dikmiş bakan fareyi gören teyze ise bir baktık ki koltuk tepelerinde zıp zıp zıplıyor. Onu diğer teyze ve müstakbel kayınvalidemiz de çığlıklar eşliğinde izlerken üzerine çay dökülen kayınpeder ise acıdan bağırıyor. Ortalık savaş alanına dönmüş Webster’ı yakalayan annem ise elinde fare teyzelere gidip bakın çok tatlı değil mi? Günlerdir yoktu ortalıkta sizi görünce çıktı demez mi? Ortam yatışacağına iyice alevlendi. Şaşkına dönen babam da üzerine çay dökülen dünürüne temiz gömleğini verip sakinleştirmeye çalışsa da tüm aile apar topar eşyalarını alıp kaçarak gittiler. Bu olaydan sonra düğün gerçekleşti gerçekleşmesine ama teyzeler sırra kadem bastı. Bir daha ne gördük ne de seslerini duyduk.
Farklı tarzı yüksek enerjisi ile hayatımıza anlam katan annemi selamlarken tüm anneleri ve anne adaylarını yürekten kutlarım. İyi ki varsınız iyi ki varız… Sevgiler.