Dizilerde damardan acı veriyorlar

ÖZEL HABER

Yapılan istatistikler gösteriyor ki, ekonomik sıkıntı kendini hissettirdiğinde vücutta serotonin hormonu düşüşe geçtiği için insanların izleme eğilimleri komediye kayıyor. Gülmek, kahkaha atmak ve onlara yarın için umut var diyecek bir reaksiyonun içine girmek istiyorlar. O nedenle dünyada böyle zamanlarda televizyonlarda komedi dizileri ve filmleri artar.  Maalesef bizim ülkemizde Türk televizyonculuğu yurt dışına satılacak dizi yayınlama telaşında olduğu için daha fazla dram nasıl yaratırız peşinde koşuluyor. Hal böyle olunca da; ekranlar elinde baltayla sevgilisine saldıran toksik kadınlardan nasıl bu kıyafeti giyersin diyen adamlara, çocuğunu annesinden çirkince alan babalardan çocuğu kaçırıldığı için deliren annelere, çoklu kişilik arasında katil ve adil olanlardan ülkesini korumak için delik deşik kalanlarla doldu.

Adeta her akşam damardan acı veriyorlar izleyiciye… Ama istenilen reytinglere de bir türlü ulaşılamıyor, bunun nedenleri var ama başka bir yazının konusu… Fakat en önemli neden, şu anda insanlar gelecek kaygısından, ekonomik sıkıntıdan, özgürlüğünden feragat ettiği için sadece umut etmek istiyor. Türk televizyonları da maalesef o umudu vermek yerine dramın, psikopatlığın altını körüklüyor.

İHTİYACIN OLAN KOMEDİ BU OYUNDA!

İşte tam da böyle bir duygudayken Onur Büyüktopçu ve Burcu Binici’nin rol aldığı ‘Freud’un İnsanları’ adlı oyunun prömiyerine gittim bu hafta… Sakince bir oyun izleyip evime dönecek ve yeni sezonuna başlayan ‘Aile’ dizisini izleyecektim. Barbaros Uzunöner’in yazdığı, Volkan Dinç’in yönettiği tek perdelik oyunda salonda en çok kahkaha atanlardan biriydim. Her akşam en az iki dizi izleyip drama en çok maruz kalan benim, en çok gülmek benim hakkım dercesine acının yerine kahkaha aldım damardan… 70 dakikalık oyun 7 parttan oluşuyordu. Burcu’nun doktora tezi için Onur’la Freud’un İnsanları’nı oynadıkları oyunda ikilinin performansı da çok iyiydi. Prömiyer en zorudur, ilk kez görücüye çıktılar. Oynadıkça lezzetlenecek, izleyiciye de ihtiyaç duyduğu serotonini verecek bir oyun ‘Freud’un İnsanları.’ Şimdi Türkiye turnesine çıktılar ama yurt dışı izleyicisini de içine alacak bir rejisi, oyunculuk performansları ve metni var. Sigmund Freud’un ‘Psikoseksüel Gelişim Teorisi’ni komedi türünde sahneye taşıyan oyunu fırsatı olan izlesin…

YASAKLI FİLM İZLETİLDİ

Bu ülkede gerçekten sinemaya yatırım yapılması ve çalışılması gerekiyor. Çünkü dünyaya kültürünüzü anlatmanın en iyi yolu sinema… Bizim ülkemizde de düşe kalka devam eden birkaç festivalle farklı kültürlerin bir araya gelerek diyalog kurması sağlanıyor. Her yıl bir festivalde mutlaka sorun yaşanıyor ama sinemacılar şükür ki inatla üretmeye devam ediyor. Bu sene de Antalya Altın Portakal’ın iptal olduğunu öğrenip üzüldüğüm bir anda iletişim danışmanı İrem Melek, 11. Bodrum Türk Filmleri Haftası’na davet edince kabul ettim. Daha önce de katıldığım bu organizasyonu önemsiyorum. Bodrum Sinema ve Kültür Derneği Başkanı da olan Cenk Sezgin’in de bu buluşmaları yapmak için inadının hep devam etmesini diliyorum.

KOS'TA ETKİNLİK DÜZENLENİYOR

Öncelikle 11. Bodrum Türk Filmleri Haftası bir festival değil… Bir hafta boyunca sinema sektörünün mihenk taşlarını oluşturan isimler bir araya gelerek çalıştay düzenliyorlar. Sektörün sorunları, vizyona girecek filmler, çözüm önerileri bu buluşmalarda masaya yatırılıyor. Bodrum’un karşı yakası Kos’ta da bir etkinlik düzenleyerek iki ülkenin kardeşliğine de vurgu yapıyorlar. Her akşam film gösterimleri yapılıyor ve bir de ödül töreni düzenleniyor. Bu sene yapımcı Mustafa Uslu yasaklanan filmi Neşet Ertaş’ı kapalı bir gruba izletmiş. İzletmiş diyorum zira biz basın mensuplarını o teknede düzenlenen özel gösterim yerine Fatih Erkoç dinlediğimiz keyifli bir yemeğe götürdüler. Biz de yemeğin, Erkoç’un ve uzun zaman sonra birbirimizi görmenin tadını çıkardık. Ödülleri kimlerin aldığını buradan okuyabilirsiniz.

FINE DINING İLE MEST ETTİ

Bodrum’un son günü Kos’ta bir etkinlik vardı. Vizemiz bittiği için bazılarımız katılamadık. Ben de Hürriyet Gazetesi yazarı arkadaşım Sayım Çınar’ın davetiyle Gündoğan’daki Cape Bodrum Luxury Hotel & Beach’e gittim ve soluğu denizde aldım. Ekim ayının ilk günlerini, Bodrum’un sarı yazını yaşayarak tadını çıkardım. Cape Bodrum’un şefi Anıl Kalburcu ise bizi fine dining ile adeta mest etti. İtalyan mutfağının en güzel örneklerini tattık. Risotto ve mac&cheese gerçekten çok özeldi. Yolu Gündoğan’a düşen mutlaka gitsin, gerçekten lezzetli bir deneyim yaşayacaksınız.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.