Karşımda çok genç, yetenekli ve yakaladığı büyük çıkışla hayran olduğum bir oyuncu var. Aslında bir çoğumuz gibi ben de, “Fi” dizisinde eline viyolonselini alan o sessiz kızı hatırlıyoruz. Aslında tam da orada izlerken fark etmiştim, ileride çok projede izleyeceğiz Hivda Zizan Alp’i diye… Ve o talih “Sefirin Kızı” ile döndü, bir anda herkes Elvan’ı konuşur oldu. Ardından da birçok projede gördük, tahmin ettiğim gibi. Şu sıralar ekrana veda etmeye hazırlanan “Camdaki Kız” dizisinde Türkan olarak izlediğimiz Alp, sorularıma içtenlikle cevaplar verdi ve beni çok mutlu etti harika cevaplarıyla. Tek kişilik oyunu “Fazilet Yalnız Değildir” de bir an önce izlemek istediğim ve adından sıkça söz ettirdiği oyunu hakkında da konuşmadan etmedik. O zaman hızlıca sohbete akalım derim…
“İlk setimde heyecanlı, tecrübesiz ve sessizdim”
1993 yılında İstanbul’da doğuyorsunuz. Ve galiba sanatla iç içe oluşunuz; Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Keman Bölümü ile başlayıp, Haliç Üniversitesi Konservatuvar Tiyatro Bölümü okumanızla devam ediyor. Peki müzikten oyunculuğa geçiş gibi mi görmek lazım bu durumu? Oyunculuk bu süreçte nasıl başlıyor hayatınızda?
Aslında oyunculuk yapmayı erken çocukluk dönemimde dahi istediğimi hatırlıyorum. Ama müziğe de çok ilgiydim, ayıptır söylemesi yetenekliydim de. (Gülüyor) Ailem de ilgimi değerlendirdi sağ olsunlar, ama çocuğunun sanatçı olmasına sıcak bakmayan bir aile olsalardı dahi, ben yine ne yapar eder sanatçı olurdum. Bunu biliyorum.
Reklam filmleriyle başlayan oyunculuk serüveniniz, “Kaçak” ve “Yeşil Deniz” dizilerinde oynamanızla devam ediyor. İlk setinizi hatırlıyor musunuz ve nasıl bir halindeydiniz?
Heyecanlı, tecrübesiz ve sessizdim ilk setimde. (Gülüyor) Hata yapmaktan çok korkuyordum, ama bir yandan da çok hevesliydim. Tiyatro eğitimini çok dışında bir ekol vardı ortada, ama çok da zevkliydi keşfetmesi…
“Elvan benim biricik neşeli kızım”
İzleyicinin sizi asıl tanıması “Fi” dizisiyle başlıyor. Dijitale yapılan ilk dizilerden bir tanesi olması ve ana karaktere anti olması açısından bir dezavantajı da vardı belki. Ama ‘Ada’ karakteri ve viyolonseli, hafızamıza güzelce yerleşmişti. “Fi” sürecini nasıl anıyorsunuz?
Önemli bir tecrübeydi, bana çok şey öğretti. Ekip arkadaşlarımın da destekleriyle süreç çok rahat geçti. Karakterimi çok seviyordum, içindeki ateşi ve kaosu oynamak, yaşım ve iyimser karakterim için çok güzel bir deneyimdi.
“Sefirin Kızı” dizisiyle daha ön plana çıkmaya başlıyorsunuz ve izleyicinin aklına daha çok giriyorsunuz bence. ‘Elvan’ karakteri o sıcaklığıyla ve samimiyetiyle de sevilmişti. “Sefirin Kızı” nın kariyerinizde nasıl bir yeri var?
Elvan, hayatıma ciddi bir değişim sürecimde girdi. Oyunculuk anlayışım, okullu oluşun verdiği bazı sabit fikirlerim hep bu dönemde değişti. Bazen çalışkanlık ağır basar ve keyif almayı unuturuz ya oynarken… Elvan’da doya doya güldüm, doya doya ağladım. O halen benim biricik neşeli kızım.
“Camdaki Kız’da kendime hemen bir yer buldum”
Ve gelelim “Camdaki Kız” a… Üçüncü sezonun ortasında ‘Türkan’ karakteriyle diziye dahil oldunuz ve karakter adeta fırtına gibi geldi. İlerleyen bölümlerde daha da heyecan katacak gibi görünüyor. Dahil oluş süreciniz nasıl gelişti, daha önce izliyor muydunuz ve devam eden bir projeye sonradan dahil olma adaptasyonu nasıl gidiyor?
Sondan başlayayım en iyisi! Olay örgüsü bu kadar yoğun bir projeye sonradan girmenin zorluğunu şaşırtıcı bir şekilde hiç yaşamadım. Diziyi önceden takip etmenin yanı sıra, ekipçe ne kadar sıkı sıkıya birbirlerine bağlı olduklarını da biliyordum. Orada hemen kendime de bir yer buldum, halen de çok mutluyum.
Türkan karakterine baktığımızda; metropol toplumun dışladığı, hor görülen ve ezilmiş bir kadın portresi. Varoştan gelmesi, kocasının sevgisizliğiyle çocuklarını büyütmüş olması ve şehre geldiğinde karşılaştığı manzara oldukça heyecanla izleniyor. Türkan’la içselleşebildiniz mi, siz nasıl tanımlarsınız onu?
Türkan tamahkar bir kadın. Ama tamahkarlığı onu silik veya güçsüz yapmıyor. Toplum ona yemek yapma görevi mi biçmiş; en iyisini yapar. Sadece anneliğe mi layık görülmüş; çocukları için canını verir. İmkanları bu kadar kısıtlıyken bile böylesine nitelikli oluşu ve neden baskılandığını, neden topluma karışmasının istenmediğini açıklıyor bence. Türkan’ın görünür kılınması, beni sadece sanatsal anlamda değil, toplumsal anlamda da tatmin ediyor. Bazen böyle kadınların olmadığı yanılsamasına kapılan insanlarla karşılaşıyorum. Keşke haklı olsalardı, ancak sorunları yok saymak onları yok etmiyor. Kadın erkek eşitliğiyle ilgili bu çağa yakışmayacak fikirler duyduğumuz şu günlerle, Türkan gibi bir kadının sesi olmaktan gurur duyuyorum.
“Cihangir’le ‘paralel evrenlerdeki Türkan ve Hayri’leri’ canlandırıp eğleniyoruz”
Çevrenizden, izleyiciden, sokaktan ve sosyal medyadan “Camdaki Kız” ve “Türkan” ile ilgili nasıl eleştiri alıyorsunuz?
En çok duyduğum şey: “Nalan’la el ele verip şu adamın hakkından gelin!” yorumu oluyor. (Gülüyor)
“Camdaki Kız” ın kamera arkasında neler yaşanıyor, nasıl geçiyor? En çok kiminle anlaşıyorsunuz?
Huzurlu setin formülü, herkesin işini çok sevmesi sanırım. Burası öyle bir set. Tecrübeli ve iyi kalpli insanlarla çalışıyorum, o yüzden çıkan sonuç da böyle güzel zaten. Neşeli ama disiplinliyiz, son ana kadar işimize inanma motivasyonunu bırakmıyoruz. En çok Cihangir’le (Ceyhan) vakit geçirdiğim ve set aralarında sürekli “paralel evrenlerdeki Türkan ve Hayri’leri” canlandırıp eğlendiğimiz için, onun yeri ayrıdır.
“Fazilet matrak bir şekilde çok acı şeyler vuruyor yüzümüze”
Dizinin yanında bir de “Fazilet Yalnız Değildir” adlı tiyatro oyununuzla sahnelerde de izleyiciyle buluşuyorsunuz. En kısa sürede ben de izlemek istiyorum. Tek kişilik oyunda oyuncunun sürekli seyirciyi diri tutması gerekir ve seyirciyle bağ kurması gerekir. Bu açıdan da zordur aslında ve oyuncu, seyirciyle uzun ve eğlenceli bir yolculuğa çıkıyor. Fazilet’in yolculuğu nasıl gidiyor? Turne yapacak mısınız?
Başımın üstünde yerin var, beklerim. İlk başta kaygılarım vardı tabi, dediğin gibi tek kişiysen ve ağzından ateş filan çıkarmıyorsan çağımızın dikkatini sürekli üstünde tutmak zor. Bunun tek formülü anda olmak. O an tüm savunmasızlığın ve aynı zamanda kuvvetinle herkesi içinde bulunduğun dünyaya çağırmak. Çok güzel övgüler alıyoruz, “Bir saat daha sürse yine sıkılmadan izlerdim.” diyor insanlar. Fazilet matrak bir şekilde çok acı şeyler vuruyor yüzümüze. Seyircinin kalbinin acıdığını görüyorum, Fazilet’in başarılarına nasıl sevindiğini görüyorum. Zaten o zaman “an” dışına da çıkamıyorsun artık. Tabi ki turne de yapacağız, Fazilet her yere gelecek…
Sahnede yaşadığınız ve unutamadığınız bir anı var mı?
Tiyatro Adam’ın “Beşinci Frank” oyununda, çaldığım cümbüşün telleri patlamıştı. O an tam da çalmak üzereydi. Söz yok, sadece çalacağım ve sahnede dekor değişecek. Müzik olmazsa olmaz. Birden Latin vokaller gibi çıplak sesle ‘horaleylolalay..’ gibi sesler çıkararak, cümbüşün ezgisini söylemeye başladım. Mecburdum ama çok da güldürdü bizi. Rezil olduk bile diyemedim, öyle komik bir an oldu.
“Daha çok filmde olmak istiyorum”
İlk film projeniz “Rüyanda Görürsün” de Amazon Prime’da yayınlandı. Merve karakteri de oldukça eğlenceliydi. Başka ana akım filmlerde ve ya bağımsız filmlerde oynama düşünceniz nedir? Filmlerle nasıl bir ilişkiniz var?
Film setleri çok hızlı ilerliyor. Karakterlerime çabuk bağlanıyorum, bu yüzden Rüyanda Görürsün’ün seti bitince biraz üzülmüştüm. Ama film senaryoları daha ince elenip sık dokunarak yazılıyor, çekiliyor tabi. Bu çok heyecan verici bir durum oyuncu için. Dizilerde böyle bir imkânımız olamıyor. Bir karakterin giriş - gelişme ve sonucunun bir kerede veriliyor olması, karakteri hazırlarken beni çok geliştirir diye düşünüyorum. Evrene buradan mesaj, daha çok film!
En çok canlandırmak istediğiniz karakter türü, bir biyografi filmi olsa canlandırmak isteyeceğiniz kişi kim olurdu?
Sezen Aksu’nun hayatını oynamayı çok isterdim.
Bir dizi ya da filmin kadrosunda yer alma şansınız olsaydı, hatta yanınıza bir oyuncu da alma şansı verilseydi, bu proje ve oyuncu kim olurdu?
Avrupa Yakası’nda Kemal Sunal ile oynamak, çok güzel olabilirdi!
Gelecek planlarınız nasıl, nasıl projelerde yer almayı hedefliyorsunuz?
Her ne proje olursa olsun, izleyicinin zekasını hafife almayan ve samimi bir işte olmak isterim….