Kavak Yelleri, Muhteşem Yüzyıl, Teşkilat, Bihter gibi dizi ve filmlerin yapımcısı Timur Savcı, günümüze gelene kadar aştığı zorlukları, başarısının anahtarını paylaşıyor ve eski projelerini de anlatarak yeni yapımları hakkında
MAG Okurlarına ipuçları veriyor.
İlk projenizden bu yana kariyerinizdeki büyük değişiklikler nelerdi?
İlk projemden bu yana köprünün altından çok sular aktı tabii ama öncelikle şunu söyleyebilirim; amatör ruhumu ve heyecanımı hiç kaybetmedim. O zamanki projeler çok daha naif daha küçük bütçeli işlerdi. Henüz yolun başında olduğum zamanlar, ekonomik anlamda beni yorabilecek büyüklükteki işlere giremiyordum. Daha doğrusu cesaret ediyordum ama her zaman yapabilmem mümkün olamıyordu. Şimdilerde ise çok farklı türde yepyeni ve daha büyük işleri aynı anda yapabiliyorum. Bence en büyük değişiklik bu.
Bugüne kadarki projelerinizde yaşadığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?
Her işin kendine has bir zorluğu olduğu için en büyük zorluk konusuyla ilgili spesifik bir cevap vermek pek mümkün değil. Dışarıdan çok küçük ve basit bir prodüksiyon gibi görünse de bizim işimiz duygular ve insanlarla olduğu için genelde hiç beklemediğimiz sorunlar, beklenmeyen noktalarda olayları kilitleyebiliyor ya da akışı durdurabiliyor. O sebeple, sorunların çoğu teknik değil, insanların kafasında yarattığı nedenler ve engellerden dolayı diyebilirim. Aklımda en kalıcı olanlardan biri; Muhteşem Yüzyıl’ın ilk tanıtımına girdiğimizde insanların haksız bir şekilde birtakım yaftalamalarla üzerimize gelmesiydi, bununla baş etmek psikolojik olarak gerçekten zordu.
Mesleğiniz gereği hep insanların izlemekten keyif alacağı yapımlar çıkarmaya çalıştınız. Peki, sizin izlemekten en çok keyif aldığınız tür nedir?
Ben daha çok komplo teorileri, aksiyon ve psikolojik gerilim türü işler seviyorum. İngilizlerin “thriller” dediği işler. Bu tür konuları seviyor olsam da kendi yaptığım işlerde ya da Türkiye endüstrisine baktığımızda bu tür için çok fazla alan bulamıyoruz. Neyse ki Teşkilat’ı yapıyoruz da bir aksiyon dizimiz var!
“Bihter” yayımlandığı zaman Aşk-ı Memnu ile uyuşmadığı noktalar hakkında çok fazla eleştiri aldı. Uyarlama filmlerde dikkat ettiğiniz noktalar neler?
Bence Bihter çok özel bir film, cesur bir iş. Aşk-ı Memnu dizisi, kitaptan uyarlanmış, çok başarılı olmuş ve çok güzel realize edilmiş bir diziydi; fakat Bihter, romandaki hikâyeden ilham alınarak bambaşka yorumlanmış bir sinema eseridir. Aşk-ı Memnu dizisi ile Bihter’i kıyaslamayı doğru bulmuyorum. Ayrıca takdir edilmesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü hâlihazırda her detayıyla var olan bir kurguyu alıp görünür hâle getirmek, izlemeye dönüştürmek, kopyalamak çok daha kolaydır ama biz farklı bir şey denedik, bununla da gurur duyuyoruz. Amazon’un en çok izlenen orijinal yerli yapımı olduğu için ayrıca mutluyuz.
Uyarlama işlerde mesela daha önce de Çalıkuşu’nun uyarlama dizisini çektik. Dikkat ettiğimiz en önemli nokta; kök hikâye ya da eserin genel ruhuna uygun şekilde yorum yapmak.
Yani demek istediğim, projeyi bugün yayımlayacağımız için kök hikâyeyi, günümüzün ruhuna uygun bir şekilde tasarlamaya çalışıyoruz. Biraz da yenilikçi tarafının olmasından hoşlanıyorum açıkçası.
“Aşk Geliyorum Demez”, “Aşk Sana Benzer” ve “İkimizin Yerine” gibi, sevilen birçok aşk hikâyesini izleyici ile buluşturdunuz. Peki, sizce filmlerdeki aşklarla günümüz dünyasındaki aşk kavramı arasındaki farklar neler? İnsanların bu aşklardan etkilenip gerçek hayatta umutsuzluğa kapıldığını düşünüyor musunuz?
Bu çok iyi bir soru. Neden derseniz, bugün geldiğimiz durumda aşklar da artık çok hızlı tüketiliyor ya da hafife alınıyor. Bizim anlattığımız filmlerde ve dizilerde daha romantize edilmiş bir dünya ve aşkı daha değerli kılacak şekilde yorumlanmış bir hikâye izliyorsunuz; fakat günümüzde artık insanlar sosyal medyadan birbirlerine mesaj göndererek aşklarını ilan etmeye ya da şanslarını denemeye çalışıyor.
Bugünün ruhuna baktığımızda hızlı tüketmek sanki hayatın her yerinde var. Bu durum yemek yerken de, film izlerken de, müzik dinlerken de böyle. Hem hızlı tüketim, hem de daha az konsantre olup vakit ayırmama durumu söz konusu. Kendini adamışlığın, tutkunun daha az olduğunu görüyorum. Günümüze göre en büyük fark bu. Bu yüzden de insanlar bizim yaptığımız aşk filmlerini “Böyle bir aşk keşke benim hayatımda da olsa!” diye düşündüğü ya da gıpta ile baktığı için takip ediyor diyebilirim. Doğrusunu isterseniz, insanın ruhuna iyi gelen en önemli şey aşk; ama sanki aşkın da bugünkü hâli değil. Filmlerimizde anlattığımız şekliyle; özlemle, tutkuyla...
“Muhteşem Yüzyıl” ve “Kavak Yelleri” günümüzde hâlâ popülerliğini koruyan iki yapım. Hatta içerideki repliklerin pek çoğu halen kullanılabiliyor. Bu projelere başlamadan önce, bu kadar uzun süre etkili olacağını düşünüyor muydunuz?
Bu projelere başlarken böyle bir umudum vardı ama insan yine de yüzde yüz emin olamıyor. Hayal ettim ve şansımı sonuna kadar denedim. Muhteşem Yüzyıl’ın tüm dünyada bu kadar popüler olabilmesi için elimden geleni en baştan planlamaya çalıştım ve başarılı oldum. Kavak Yelleri de Türkiye’nin bence bugüne kadar yapılmış en samimi gençlik dizisidir. Kavak Yelleri’nin hikâyesinin içinde benim çocukluğumdan, gençliğimden çok fazla anı ve kesitler var. O gerçeklik ve samimiyet duygusuyla, seyircide kalıcı yere sahip fenomen bir gençlik dizisi oldu. Bu projelerin ikisini de kendi kariyerimde mihenk taşı olarak görüyorum. Kavak Yelleri bu yola kendi başıma çıkmaya karar verdiğim dönemde hayalini kurarak yaptığım bir şeydi. Muhteşem Yüzyıl da o gençlik dizileri ve daha küçük bütçeli, naif işlerden sonra benim için kırılma noktasını yaşatan ve dünya çapında dev prodüksiyonları yapabileceğimi de ispatlayan bir proje oldu. Bunu başarmamın arkasında gözyaşı, büyük hayaller, büyük mücadeleler ve kocaman bir ekip var. Bunları başardığımız için mutluyum.
Bir sezonda aynı anda altı dizinin yapımcılığını üstlenmeniz çok konuşulmuştu. Bu kadar büyük bir sorumluluğu başarılı bir şekilde nasıl yerine getirdiniz? Biraz iş disiplininizden bahseder misiniz?
Evet, aynı sezonda çok fazla prodüksiyona girişmişim ve büyük delilikmiş! Çalışkan bir insanım ama genelde çalışkan insanların çoğunda olan, detaylarda boğulma ya da başkalarına inisiyatif vermeme gibi handikaplar bende yok. Aynı anda bu kadar projeyi hayata geçirebilmeyi, düşünme biçimim ve aynı zamanda ekibimle doğru iletişim kurabilmem, onları doğru organize edebilmeme borçluyum. Şunu da çok net söyleyebilirim; her konuda çok tatlı, şakacı ya da hayatın tadını çıkarabilecek küçük esler alabilirim ama işle ilgili her zaman ciddiyimdir. İşimi ciddiye aldığım için bütün bunların üstesinden gelebildim.
Gelecek projeleriniz hakkında biraz ipucu verebilir misiniz?
Açıkçası biz TIMS şirketler grubu olarak bir sürü alanda faaliyet gösteriyoruz. Bildiğiniz üzere şirketler bünyemizde TIMS&B Productions, TAFF Pictures var. Onun dışında sanat filmleri ve dünyada yapılan büyük prodüksiyonlarda ortaklığımız bulunuyor. Şu anda Netflix‘te yayımlanacak iki dizi üzerine çalışıyoruz. Bir tanesinin seti bitti: İstanbul Ansiklopedisi, yönetmenliğini Selman Nacar yapıyor. İkinci dizimiz için şu sıralar sete giriyoruz. Meriç Acemi’nin yazdığı, Uluç Bayraktar’ın yönetmenliğini yapacağı ve başrollerini Aslı Enver ile Engin Akyürek’in oynayacağı çok güzel bir İstanbul hikâyesi. Diğer taraftan, yine Netflix‘te yayımlanacak olan “Lefter” filmini yapıyoruz. Bu filmimizi de Can Ulkay yönetiyor. Bir de “Aşkın Yüzü” adında bir filmin setini bitirdik; şu anda post prodüksiyon çalışmaları yapılıyor, sinemada vizyona girecek olan çok güzel bir gençlik aşk filmi... Murat Şeker’in yönettiği “Çakallarla Dans 7”yi yaptık, onun da çekimleri bitti, o da post aşamasında, yakında vizyona girecek. Bir yandan, biliyorsunuz bu sezon “Siyah Kalp” ve “Karadut” adında iki dizimiz televizyonda yayına girdi. “Teşkilat” devam ediyor. Aynı zamanda; “Yasak Aşk” ve “Eşref Rüya” diye iki dizimiz daha yayına girecek. Ayrıca Barış Manço’nun hayatını anlatan bir film üstünde uzun süredir çalışıyoruz, önümüzdeki baharda çekmeyi planlıyoruz. Şu anda aklıma gelenler bunlar. Aslında masa üstünde, hayata geçirmeyi planladığımız, daha doğrusu sıraya koyduğunuz birçok işimiz var.