Alayça Öztürk Gidişoğlu: “Cemile çok güçlü bir kadın”

SİNEMA

Trabzon Maçka’da teröristlerin kurduğu pusuda şehit olan Eren Bülbül ve Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik’in yaşam öyküsünü anlatan TRT ortak yapımı “Kesişme; İyi ki Varsın Eren” filmi, Eren Bülbül’ün doğum gününde 1 Ocak 2022’de vizyona girecek.

Sinemaseverlerin merakla beklediği filmde, Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik’in eşi Cemile Gedik karakterini başarıyla canlandıran ünlü sanatçı Alayça Öztürk Gidişoğlu, filmi ve canlandırdığı karakteri hakkında konuştu.

“Cemile Gedik’le çok iyi iki dost olduk”

TRT ortak yapımı filmin çekimlerine başlamadan önce Cemile Gedik’le tanıştıklarını ve Ferhat Gedik karakterini canlandıran İsmail Hacıoğlu ile birlikte Ankara’ya giderek Gedik ailesine misafir olduklarını belirten Gidişoğlu, şunları söyledi: “Cemile Gedik’le tanıştıktan sonra çok vakit geçirdim. Filmin çekim öncesinde başlayan dostluğumuz halen devam ediyor. Kardeş gibi olduk. İsmail’le birlikte çekimler başlamadan önce onların evlerine konuk olduk. Özel anılarını dinledik Cemile ve çocukların. Eşyalarını, yaşam şekillerini gördük. Nasıl evlendiklerini, nasıl birbirlerine âşık olduklarını dinledik. Cemile denince aklıma ilk güç teması geliyor. O, gerçekten çok güçlü bir kadın. Hem bu olaydan önce ve hem de sonra her şeyin üstesinden gelebilmiş bir kadın. Kendi ayakları üzerinde her zaman durmuş bir kadın. Çok büyük bir aşk onlarınki, aralarındaki sevgi hala devam ediyor. Cemile, çok sağlam bir kadın, prensipleri var. Eşini hiçbir göreve yalnız yollamıyor. ‘Biz bu yola birlikte çıktık. Ben senin mesleğini biliyordum bu yola çıkarken seni yarı yolda bırakmam’ diyor. Doğu’daki, Güneydoğu’daki görev yerlerine birlikte gidiyorlar. Cemile, Ferhat’ın itirazlarına rağmen eşini hiç yalnız bırakmıyor. ‘Koşullar böyleyse bir çözüm buluruz’ diyor. Kimsenin cesaret edemeyeceği ya da çok az insanın yapacağı fedakarlıkları yapıyor.”

“Senaryoyu okuduğumda ben bu rolün hakkından nasıl geleceğim dedim”

Yapımcı Mustafa Uslu ve yönetmen Özer Feyzioğlu ile görüştükten sonra senaryoyu okuduğunu ve kendisini çok garip hissettiğini kaydeden Gidişoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Filmde oynamak için anlaştıktan ve senaryoyu okuduktan sonra kendi kendime; ‘ben bunun hakkından nasıl geleceğim’ dedim. O dakikadan sonra elimde hep senaryoyla dolaşmaya başladım. Siz bir karakter oynuyorsanız ve o karakter kurguysa siz özgürsünüz, çok fazla şey ekleyebilirsiniz. Fakat gerçek hayat hikayeleri biyografiler, büyük bir sorumluluk getiriyor oyuncuya. Yaşanmış olay çok ağır. Bu büyük acıyı yaşayan bir karakteri canlandırıyorsunuz ve sizin bir çizginiz var. O çizginin dışına çok çıkamıyorsunuz. Oyuncu olarak kendi duygularınızı da yansıtmanız gerekiyor. Siz de seyirciye o karakteri yansıtacaksınız. Sete çıkana kadar çok tedirgin oldum. Seyirciden çok Gedik ailesini düşündüm aslında. Ne diyecekler diye. Fakat Özer hocanın doğru yönlendirmeleriyle, karşımda İsmail gibi usta bir oyuncunun olması ve Cemile’yle çok iyi dost olmamızla birlikte çok rahatladım. Gerçek hayat hikayeleri kesinlikle kurgu bir karakteri oynamaktan çok daha zor.”

“Cemile, ‘iyi ki sen oynuyorsun’ dedi”

Alayça Öztürk Gidişoğlu, ilk tanıştıklarında Cemile Gedik’in kendisine; “İyi ki sen oynuyorsun. Gözlerinden anlıyorum benim gibi bakıyorsun.” dediğini belirterek şöyle devam etti: “Beni, iyi ki sen oynuyorsun dedi, bana çok cesaret verdi. Sete geldiğinde monitörün arkasında hiç durmadı. Biz de gelmesini istemedik. Hem sürprizin bozulmasını istemedik hem de çok ağır bir hikâye anlatıyoruz. Cemile’yi kendi kız kardeşim gibi hissediyorum. Biraz da koruma içgüdüsüyle onu daha çok sakındık. Ama o çok zeki bir kadın, o kadar zeki ki aralarda gelip gelip, minik minik beni motive eden şeyler söyledi. Kendisiyle ilgili, Ferhat’la ilgili küçük bilgiler verdi, ‘Bak bunu kullanabilirsin, şunu söyleyebilirsin’ dedi. Ben de Özer hocayla paylaştım. Hoca onları senaryoya entegre etti. Araya böyle doğaçlama bir sahne konuldu.”

“Hepiniz gidiyorsunuz ben onun yastığına sarılıyorum”

Türkiye’de kadın ve annelerin çok güçlü olduğunu belirten Gidişoğlu, şu şekilde devam etti: “Türkiye’de kadınlar, anneler çok güçlüler ve güçlü olmak zorundalar. Kadın her şeyi sırtlanıyor. Çocuğu sırtlanıyor, evin yükünü sırtlanıyor. Ayşe Bülbül ve Cemile Gedik de öyle. Sonuçta biri canından çok sevdiği eşini, diğeri de evladını, canını kaybediyor. Cemile’nin bana söylediği bir söz var. ‘Hepiniz gidiyorsunuz ben onun yastığına sarılıyorum’ diyor. Bunun ağırlığını anlatamam. Ayşe Bülbül, sürekli çocuğunun kabrine bakıyor. Şehit yakınlarının hislerini tam olarak anlayamayız. Ama bu film, en azından insanların birbirlerine empati duymasını sağlayacak gibi geliyor bana. O açıdan çok önemli. Bu film, empati duygumuzu yükseltecek. Geride kalana oluyor olan. Biz bu filmle bir duygu yaratmaya çalışıyoruz.”

“Aşkımızın başladığı yer, aşkımın bittiği yer oldu”

Cemile hanımın şu anda devlet dairesinde çalıştığını ifade eden Gidişoğlu, “O da Ferhat Gedik gibi Karadeniz Teknik Üniversitesi mezunu. Cemile, ‘Aşkımızın başladığı yer aşkımın bittiği yer oldu’ diyor. Yine ilginç bir anekdot var anlatayım. Hakkari’ye gidiyorlar. Bir köy ilkokulunda okul yok, eğitim yok. Cemile Gedik, çok güçlü ve inatçı bir kadın. ‘Ben o çocuklara okuma yazma öğreteceğim’ diyor. Öğrencileri Cemile’yi çok seviyor. Cemile, bu köyde çocuklara Türkçe öğretiyor, hayat bilgisi öğretiyor. Gönüllü öğretmenlik yapıyor. Evinde boş oturmak istemiyor. Mücadeleci ve çok çalışkan bir kadın.” dedi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.