Ana akım televizyon yayıncılığının izleyiciyi 150+ dakikalık dizilere mahkum etmesinin sebebi TV reklam gelirlerinin yetersizliği. Bunun reklam veren ve idari otorite ile ilgili kısmını önceki yazılarımda anlatmıştım.
Tek sebep tabi ki bu değil. Bir kere çok fazla, haddinden fazla televizyon kanalımız var. TRT1’in oyuna tepeden dahil olması ile reklam pastası dağılımı materyal şekilde değişti. İşin özeti sayıca bu kadar fazla tv kanalını bu piyasa kaldırmıyor. Kaldı ki dijital mecralara yönelen reklamın payı da artıyor. TV reklamcılığı kan kaybediyor.
Pandemi aslında TV kanalları için fırsat da yarattı. Toplam reyting çok yükseklerde. Eskiden 7-8 bandında reyting alan işler için yapımcılar ve kanallar göbek atarken şu anda aynı gece 10+ reyting alabilen birden fazla diziye rastlamak mümkün. Sebebi, pandemi sürecinde toplam izlenmenin önceki dönemlere kıyasla artması. Bu da bir şans kanallar için. Zira reklam fiyatlamasını da yukarı çeken en önemli parametre reyting.
Pandemi sonrası toplam izlenme normal seviyelere inecektir. Hele ki OTT seçeneklerimiz bu kadar çoğalmış ve çoğalmaya devam edecekken…
Ana akım TV yayıncılığı, uzun zamandır iş hacmi ile doğru orantıda pozitif EBITDA (operasyonel kar) yaratamıyor. Yani para kazanamıyor. Ona rağmen bu kadar çok tv kanalının hala yayına devam etmesi ticari olarak izah edilebilir değil. Patronajın ajandası bilinmez ama piyasanın kendi dinamikleri içinde yerine oturması için;
Bazı ana akım TV kanallarının doğal ticari akış içinde oyundan çıkması, TV yayıncılığı anlamında yayın prototiplerinde farklı varyasyonlara gidilmesi, Medya planlama ajanslarına finansal anlamda bağımlının sone erdirilmesine dönük yeni modeller oluşturulması, test edilmesi konuşulabilir.
Özellikle bu medya planlama ajansı “finansman” hizmetlerinin biraz irdelenmesi şart. Zira bu gidişle memlekette yapımcı da kalmayacak. Yabancı medya ajansı/oyuncuların finansal gücü zaten hacim olarak çok düşük olan sektörü fazlasıyla domine etti ve etmeye devam ediyor.
Yerli dizi pazarı
Bu arada televizyon pazar olarak çok göz önünde olunca etkileşimi de çok yüksek. Ama arka planda aslında ekonomisi itibariyle çok güdük bir sektör. Bizim yıllık toplam dizi ihracatımız bir Amerikan filminin yapım bütçesi kadar.
Yani tüm dizi yapım sektörü bir Marvel filmi kadar etmiyor. Hal böyle olunca da televizyoncusu, yapımcısı, oyuncusu, emekçisi, tedarikçisi herkes bir nevi sihirbazlık yapıyor. Şartlar zor, hacim belli.
Oyunu lehimize değiştirmek için vizyonumuzu değiştirmemiz gerek. Vizyoner, ufku geniş, yenilikçi sektör liderlerine ihtiyaç var. Yani “yeni nesil” televizyonculara, yapımcılara ihtiyaç var. Hepsinden daha çok da cesarete ihtiyaç var.
Dizi pazarının belirleyici unsurlarının birlik beraberlik içinde işe hizmet etmesi gerekiyor. Herkesin sadece kendini düşündüğü düzende kısır döngüden kurtulmak imkânsız.
Herkes de bu noktada payına düşeni yapmalı. Ama nasıl….