Aşk ve tutkunun rengi: Kırmızı
Renk, tasarımın önemli öğelerinden biridir. Tasarımcı hayallerindeki ürünün duygusunu anlatabilmek için renklere ihtiyaç duyar. Renge, oluşturulan koleksiyonun kimlik kartı demek de yanlış olmayacaktır. Zira renk insanın duygularını, karakterini, hangi zümreye, hatta hangi coğrafyaya ait olduğunu da yansıtabilir.
Etrafımızda gördüğümüz tüm nesnelerin aslında renkleri yoktur. Işık; bir cismin üzerine düştüğü zaman bu cisim bazı renkleri emer, bazılarını yansıtır. Gözlerimiz sadece dışa yansıyan renkleri görür. Yani rengi görmek için ışığa ihtiyaç duyarız.
Işığın renklerle oyununda ilk renk olarak kırmızı ile başlayalım.
Kırmızı iki yüzü, iki dünyası olan bir renktir. İçinde yaşamı da ölümü de barındırır. Dünyadaki birçok medeniyete aşkı, tutkuyu, zevki, yaşamı bahşeden bu renk dünyanın bazı topraklarını da kedere ve kaosa boğmuştur. “Ne seninle ne de sensiz” tam da kırmızıya söylenecek laftır.
Dalga boyu en geniş renk olan kırmızı içimizdeki gücü en kolay ortaya çıkaran renktir de. Her şeyi örten siyaha bile kafa tutan bu renk cesurdur, gözü karadır. Yaşamak için direnir. Onun olduğu yerde aşk da vardır başkaldırı da. İşte tam da bu nedenle dinginlik barındırmaz içinde. Kırmızı iddialı olmayı sever.
Kırmızı hem istenendir, hem de korkulan... Kırmızı giyinen kişiler güç ve iktidar severler. Kendilerine güvenirler. Kırmızı giyinen kişi bilir ki, bir yere gittikleri zaman tüm gözler onun üzerinde olacaktır.
Kırmızı bilinçaltını en fazla uyaran renktir. Uyarıcı özelliği birçok markanın logosunun bu renkte olmasını sağlamıştır. Kırmızının iştah açıcı özelliği vardır. Gıda firmalarının kırmızıyı tercih etmeleri de tesadüf değildir.
Canlılık ve dinamizmi de sağlayan kırmızı renk, hareketli insanlar için en ideal renktir. Tutkuyu da simgeleyen bu renk, insanların kalp atışlarının hızlanmasına sebep olur. Aşkı simgelemesi boşuna değildir.
Ekranlardaki romantik komedilere iyi bakın. Aşkı ve tutkuyu kimin temsil ettiğini kıyafetlerine bakınca anlayacaksınız.