Biz seninle aynı renkte mi ağlıyoruz?
İnsanın kaç rengi, kaç ırkı var bilmiyorum.
Aklım bu lüzumsuz bilgiyi reddediyor.
Bildiğim tek şey dünyadaki insanların tümünün gözyaşlarının aynı renk olduğu…
İnsanoğlu aynı renkte ağlar.
Gülerken de, ağlarken de yüzündeki aynı kaslar bedenine hizmet eder.
Mutluluktan da ağlar insan, az ağlar ama ağlar. Çünkü son durağa gelmeden varamaz mutluluktan ağlaması gerekenlerin farkına.
Avucunda tuttuğu elmanın bir mucize olduğunu bilirse, örümcek ağına şiir yazması
gerekir, bu yüzden sevinçten az ağlar.
Çağ bunu gerektiriyor, sükut artık bir erdem değil. Bu yüzden şimdi kesin biri çıkıp gözyaşının rengi olmaz, şeffaftır deme akıllılığını gösterecektir.
Yedi kat yukarıya, yedi kat aşağıya dili olanın, elmacık kemiğinden süzülürken olan rengine mi takılırsın liboş diyeceğim, yine olur olmadık bir gülme gelecek, güleceğim, güleceğiz…
“Çağ bunu gerektiriyor” esaslı laf doğrusu. Bana göre ise bu çağda yaşıyor olmak bir talihsizlik. Çocukların üzerine bombalar atıyorlar, küçük çocukları küçük mermilerle öldürmüyorlar. Küçük kızı katledip, hunharca dere yatağına atan, ya da attıranlar!
Bize “Ne olur soğuktan ölmüş olsun!”, “Ne olur açlıktan ölmüş olsun, tecavüze uğramış olmasın” diye dua ettiriyorlar! Yediğiniz domates, yumurta organik ama ölümlerimiz artık organik değil.
İyi niyetle başarılı çocuklar yetiştirmeye çalışıyorsunuz, yemeyip yediriyorsunuz, bankalardan krediler çekerek borçlanarak özel okullara gönderiyorsunuz, en yakın arkadaşınızın çocuğu ile kendi çocuğunuzu kıyaslıyorsunuz, biz çocuklarımızla arkadaş gibiyiz diyerek övünüyorsunuz. Onların arkadaşları mutlaka olacaktır, siz kendi yalnızlıklarınıza arkadaş arıyorsunuz.
Yarış atlarına dönüştürdüğümüz çocukların bir başka insana merhamet göstereceğini umuyorsunuz. Sadece kazanmayı ve başarıyı kodladığımız çocukların günün birinde ayağına takılacak bir dala, bir ağaç gölgesine şefkatle yaklaşacağını düşünüyorsunuz.
Hırsların ve ihtirasların olduğu bir yerde saf duygular barınamaz, bunu bilmiyorsunuz.
En pahalı oyuncaklarla donattığınız çocuk odalarından, parçalanmış oyuncak parçalarını toplarken kıymet bilen, vefa bilen bir nesil bekliyorsunuz.
Çocuğunuz büyük bir hata yaptığında da “Her şeyi var, niye böyle bir şey yaptı anlam veremiyoruz” diyerek işin içinden sıyrılıyorsunuz.
Çocuklarımızla gözyaşlarımız artık aynı renk değil, onlar gözümüzün içine baka baka, damla damla kanıyorlar! Onların arkadaşa değil, herkesin istisnasız şikayet ettiği bu çağda anne-babaya ihtiyaçları var, ısrarla bunu görmüyorsunuz.
Çocukları koruyamıyoruz!
Kadınları koruyamıyoruz!
Hayvanları koruyamıyoruz!
Doğayı koruyamıyoruz!
Sahi, biz seninle aynı renkte mi ağlıyoruz?