Bu süreçte yapımcıların ayakta kalması zor
Bundan böyle sevgili Oya Doğan’ın “Dizi Doktoru” markası ve onun çatısı altında haftada bir sizlerle sektöre dair ekonomi ağırlıklı görüşlerimi paylaşacağım. Bugüne kadar ana akım yayın organları dahil gelen tekliflerin hiçbirine sıcak bakmamıştım. Bu da benim için bir ilk. Peki, neden mi Oya Doğan’ı tercih ettim? Çünkü Oya; siyaset bilimi mezunu, “Birand” ekolünden gelen ve kariyerinde binlerce röportaj/habere imza atmış gerçek ve başarılı bir gazeteci. Hem televizyonu, hem de gazeteciliği doğru harmanlayabilen belki de alanındaki tek isim... Ben de Dizi Doktoru’na bundan sonraki online yayın hayatında başarılar diliyorum.
500 milyon lira gelir kaybı bekleniyor
Amerikalı kaynaklara göre; korona virüsün dünyada sinema gişe hasılatına (box office) vereceği toplam zarar 20 milyar Amerikan Doları. Türkiye’nin 2020 ilk çeyreğine dair resmi rakamlarını baz alırsak, sene sonuna kadar lokal bazda en az 500 milyon Türk Lirası gelir kaybı beklemek hata olmayacaktır. Yani sinema salonu işletmecileri için de, yapımcılar açısından da kötü günler kapıda...
Not: Biz de yazın çekmeyi planladığımız 3 sinema filminden 2 tanesini şimdilik takvimden çıkarma kararı aldık. Ben ve ekibim bir sinema filmiyle seneyi kapatmayı planlıyoruz. Hayat bir şekilde devam etmek zorunda...
Dizi setleri açısından da durum parlak değil! Virüsün etkisi eğer haziran ve temmuz aylarında azalırsa sektörün kaybı sadece nisan/mayıs aylarıyla sınırlı kalır. Yani toplam üretim dizi başına 8-9 bölüm eksik gerçekleşir ve eylülde yeni sezona kaldığı yerden devam eder. Bu tabii iyimser bir tahmin... Yazın korona virüsü etkisi devam ederse işte asıl o zaman sıkıntılı zamanlar başlar. İşin ekonomik boyutunda, finansal yapısı güçsüz olan ve nakit yönetimi sağlıklı olmayan yapımcıların ayakta kalması pek mümkün olmayabilir. Tüm yapımcılar bugünden planlarını yeni sezona ilişkin yapmaya başlamalı ve bu sürede ayakta kalmak için önlem almalı.
Herkes aynı gemide
İnsan hayatı her şeyden kıymetli. Bunun tartışılacak bir tarafı yok. Ama tüm sektör bileşenleri not etmeli ki, bu işte setteki mutfak görevlisi de, prodüksiyon asistanı da, diziyi yayınlayan kanalın sahibi de, yapımcı da, herkes ama herkes aynı gemide. Piyasada iş ve nakit olmayınca, kimse reklam vermez. Reklam fiyatları düşer, spotlar boş kalır. Reklam azalınca, ucuzlayınca kanal para kazanamaz. Parası olmayan kanal dizi ve program alamaz, sipariş edemez; aldığını vadesinde ödeyemez. Kanaldan parasını zamanında alamayan yapımcı da çalışanına, tedarikçisine zamanında ödeme yapamaz. Televizyonlar ve yapımcılar, “yeni bir çıkış yolu” arayışına girecek şekilde şimdiden planlama yapmalıdır.
İyi hoş söyledin ama “Çaresi ne?” diye soranlar için, kendime göre televizyonculuğun kapıdaki muhtemel bir krizden çıkış “çarelerini”de haftaya yazacağım... Umalım da büyük bir kriz yaşanmadan bu beladan tez zamanda kurtulalım.
Ne demiş Şems-i Tebrizi Hazretleri; “...düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye, endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?...”
Umalım ki altı üstünden iyi çıksın. Umudumuzu asla kaybetmeyelim.