Şimdi başlığı görüp “Ne saçmalıyorsun” dediğinizi ve gözlerinizi devirişinizi görüyorum. Ama maalesef gerçek bu! Hatta sadece Bay Yanlış demek olmaz, Sen Çal Kapımı’yı da işe dahil etmeliyim.
Ben bir Shonda Rhimes hayranıyım. Kendisi bir yazar, senarist, yapımcı, yönetmen, showrunner… Yeteneklerini say say bitmiyor. Daha önce yaptığı işler Grey’s Anatomy, Private Practice, Scandal, Off The Map, How to Get Away with Murder, The Catch, Station 19. En az bir ama daha fazlasının sıkı izleyicisi olma ihtimaliniz var. Amerika’da izleyicinin ne istediğini bilen ve bunları izleyiciye geçirmeyi başaran bir isim olarak tanınıyor. Shonda Rhimes’ı 2017’ye kadar ABC’de izledik. Ancak 2017’de 150 milyon dolara Netflix’e transfer oldu. İlk şovu da Bridgerton’du. Dedim ya, ben bir Shonda hayranıyım. O nedenle diziyi uzun zamandır bekliyordum. Türünün romantik olduğunu, 19. yüzyıl İngiltere’sinde geçtiğini ve “dedikoducu kız” anlatıcısı kullandığını biliyordum. Shonda’dan romantik bir tür beklemezdim ama o yapıyorsa çok farklı bir şey izleyeceğime emindim. Kasım ayında ilk tanıtımı izlediğimde yarattıkları evren etkileyiciydi. Merakım daha da arttı. Ben romantik türü çok seven ama Shonda’dan beklemeyen biriydim. O nedenle 25 Aralık Cuma günü, yani Netflix’e eklenir eklenmez ilk sezonun 8 bölümünü birden bitirdim.
Kitaptan uyarlama dizi
Bridgerton, Julia Quinn’in tarihi aşk romanlarından uyarlama. İlki 2000 yılında yayınlanan serinin 8 kitabı var. Çünkü Bridgerton Ailesi’nin 8 çocuğu var. Her kitap bir çocuğun hayatını anlatıyor. Baştan söyleyeyim kitapları okumadım. Ama kabaca Bridgerton’un ilk sezonunun konusuna gelirsek; Londra sosyetesinin rekabetçi evlilik piyasasına yani sosyeteye ilk kez tanıtılan Bridgerton Ailesi’nin büyük kızı Daphne Bridgerton’ın (Phoebe Dynevor) yaşadıklarına odaklanıyor. Kraliçe tarafından “Kusursuz” olarak tanıtılan Daphne’nin çok fazla talibi oluşur. Ancak ağabeyi Anthony Daphne’nin koca adaylarını tek tek reddedince gizemli yazar Leydi Whistledown tarafından ortaya atılan bir iddiayla Daphne’nin adı karalanır. Artık kapıya talipler gelmemeye başlar. Bu Daphne’nin dünyasında büyük bir 'evde kaldım korkusu' yaratır. Tam da böyle bir anda imdadına Hastings Dükü (Rege-Jean Page) yetişir. Evlenmek istemeyen ve annelerin kızlarıyla evlenmesi için baskılarından bunalan Hastings Dükü Simon ve Daphne bir anlaşma yapar. Daphne Dük’ün yanından görününce talipleri yeniden artacaktır, Dük Simon ise annelerin evlenme ısrarından kurtulacaktır. O nedenle bir süre birbirlerine aşık rolü yaparlar. Tabii ki o rol zamanla hoşlanmaya, ardından karşı konulamaz bir aşka düşmelerine neden olur. Bakın buraya kadar size de tanıdık geldi mi? Fazlasıyla klişe değil mi? Hatta bu yaz biz bunun aynısından izlemedik mi? Hmm neydi adı? Haa Bay Yanlış…
Dur bir tane daha vardı. Hala ekranda… Nişanlılık numarası yapıp birbirilerine aşık olmuşlardı, tıpkı Daphne ve Simon gibi... Ya neydi adı? Hı, sonunda buldum. Eda ve Serkan, Sen Çal Kapımı…
Yönetimde siyahiler var
Chris Van Dusen ve Shonda Rhimes’ın yapımcısı olduğu, Julie Andrews’un sesinden Lady Whistledown’un anlattığı dizi klişe klişe olmasına ama en büyük farklılığı Hastings Dükü Simon’un, Kraliçe Charlotte'un (Golda Rosheuvel) ve Lady Danbury’un (Adjoa Andoh) siyahi olması… Yani İngiltere kraliçesini ve bir dükü 19. Yüzyılda yönetimde söz hakkı varken izliyoruz. Bu diziyi klasik bir romantik diziden ayıran en etkin alt metin…
Bridgerton’da kostümlere o kadar çok para harcanmış ki, izlerken yüreğinize oturuyor. Ah bu sosyetenin kıyafete para harcama takıntısı ne zaman bitecek derken buluyorsunuz kendinizi…
Bridgerton Shondaland’e yapıştırdığınız sert işler yapar etiketini bir tarafa bıraktığınızda kafanızı dağıtmak için izleyeceğiniz 8 bölümlük eğlenceli bir dizi… Onun ötesini bekliyorsanız hayal kırıklığı…