EDHO’nun sultanları bir arada

DİZİ 23.11.2020, 15:49 24.11.2020, 16:08
EDHO’nun sultanları bir arada

atv'nin uzun soluklu dizisi Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisi 6. sezonunu kutluyor. Yıllar içinde tüm ekibin adeta aile gibi olduğu, düğünlerin, doğumların, cenazelerin yaşandığı diziden bugüne kadar 60'ın üzerinde kadın oyuncu geçti. EDHO'nun bugünkü sultanları Sabah için bir araya geldi ve Sonat Bahar'a konuştu.  

"Set aralarında örgü de örerim nakış da işlerim"

Sanem Çelik; "Her erkeğin arkasında onu tamamlayan bir kadın vardır. Kadın ve erkek birbirlerini birbirlerine yansıtan ana karakterlerdir, biri olmazsa diğeri tamamlanamaz. Ve kadınsız hükümdarlık olmaz. Özel hayatımda mutfağımı severim yemeklerimin lezzetli olduğu söylenir. Ama set mutfağında yemek yapmadım, sete evimden yemek götürmedim. Set aralarında örgü de örerim nakış da işlerim yeter ki zaman keyifli geçsin."



"Aile kavramını severim"

Pelin Akil; "Ben ekibe sonradan dahil olanlardanım ama çok sıcak karşılandım. Herkes sıcak karşıladı ve kolayca içlerine aldılar. Tüm ekip sayesinde uzun zamandır bu ekipteymiş gibi hissediyorum. Bir mafya dizisi olduğu için çok cool kadınlar ve erkekler topluluğu olduğu düşünülüyor ve soğuktur sanılıyor ama tam tersi. O kadar eğlenceli bir ekip ki. İkizlerim var 18 aylık. Özellikle Sevinç'ten bebek yemekleri tarifleri konusunda inanılmaz destek alıyorum. Benim set dışındaki tüm vaktim çocuklarla olduğu için, şu an tek gündemim bu. Kadınlar çok güçlü karakterler, hepsinin bir ağırlığı ve hikayesi var. Komedi unsurları da olan bir senaryo. Erkek hakim bir iş gibi görünüyor ama kadınların mutfak sahneleri çok baskın. Burada kadınların gücünü ve mücadelesini de görüyoruz. Ben özel yaşamımda da kalabalık sofraları, aile kavramını severim. Burada da bir şeye karar verilecekse, tüm aile toplanıp karar veriyor. Bunlar hoşuma gidiyor, enteresan şeyler. Haftada iki gün çekimlere geliyorum, ev de yoğun bebeklerden dolayı. Ama inanılmaz anlayışlılar. Yönetmenimiz ilk günden itibaren bana bu konuda rahatlık sağladı. Tüm oyuncular da müthiş destek oluyor. Bu bir kadın ve anne için çok özel ve duyarlı bir davranış."

"Oynamasaydım da seyrederdim"

Sevinç Kıranlı; "Dizinin ilk bölümünden itibaren Sabina ve ben varız. Demirbaşız yani. Bir beyaz yakalı gibi mesai bitiminde evimize dönmediğimiz gibi, yeri geldiği zaman eşimizden, çocuğumuzdan daha çok birbirimizi gördüğümüz için aile gibi oluyoruz. Hastalıkta, doğumda, ölümde, sıkıntımızda arkadaşınızla paylaşırsınız. Ben dizi sırasında gerçekten hamileydim, rolümü öyle yazdılar mesela. Ve ayrıca ben bu dizinin sadece oyuncusu değilim aynı zamanda fanıyım. Oynamasaydım da seyrederdim. İzlerken müthiş eğleniyorum ve gülüyorum. Bir anne ve oyuncu olarak da dengeyi iyi tutturduğumu düşünüyorum. Analık kutsal ve kadınların bir farkı var. Erkekler kadınlar olmadan çok fazla idare edemezler bence."

"Bir set ortamından ziyade akraba gibiyiz"

Sevil Akı Saner; "Ben dizinin ilk sezonundan, neredeyse en başından beri içinde yer alan isimlerden biriyim. Dizideki herkes başrol gibi, herkes yan rol gibi, herkes birbirine destek olur. Bu bir başrol dizisi değil, başrol senaryonun. Ve o sofrayı beraber kuruyoruz biz. Diziye sürekli sonradan giren oyuncular oluyor, bu çok zordur. Biz gelen herkese kucak açtık, soframıza buyur ettik. Bu yüzden istikrarla devam ediyoruz. Sette uzun bekleme zamanlarımızda çok uzun sohbetlerimiz oluyor. Artık herkes birbirinin ailesinin tüm detaylarını biliyor. Akşam hangi yemeği yapacağını, çocuğunu kime bırakıp sete geldiğini, okul notlarını, hastalıkları... Her şeye o kadar hakimiz ki, bir set ortamından ziyade akraba gibiyiz. O gün bir telaşın vardır mesela, herkes birbirini kollar. Set erken bittiyse birbirimizde yemek yeriz. Sabina benim çok yakınımda ev tuttu, her akşam neredeyse birlikteyiz. Diziye girip çıkan 60'ın üzerinde kadın var ve oyuncuların birçoğuyla hâlâ görüşüyoruz. Canım Zara, Benian'la hiç kopmadık. Ayrılanlar da aileden çıkmıyor."



"İlişkimiz profesyonelliğin ötesine geçti"

Sabiha Toziya; "Sete ilk adım attığımda benim için tuhaftı. Kimse kimseyi tanımıyordu. İlk bölümü Oktay Kaynarca ile çektik ve öyle bir profesyonellikti ki, yıllardır birlikte çalışıyormuş gibiydik. Ve zamanla ben bu ekibin gerçekten annesi oldum. Hayriye Ana'nın evinde nasıl oğulları, kızları, akrabaları varsa, set dışında da benim için bu ekip öyle .Biz bir aile gibi yaşıyoruz artık. Başımızdan güzellikler de hüzünler de geçti. Sette de anne gibi davranıyorum, "Oğlum gel buraya, oğlum bunu ver.'' Onlar da bana "Anam" diyor. Kendi memleketimde, evimde nasıl börek açıyorsam, fasulye ayıklıyorsam, sahne sırasında da öyle. Yani Hayriye Ana sahne için börek yapacaksa, canlandırma yok, o böreği yapıyorum. Seyirci şaşırıyor. "Siz nasıl bunları yapıyorsunuz" diyorlar. Ben hayatım boyunca bunları yaptım, sette de yapıyorum. Yani bizim tüm oyuncularla ilişkimiz profesyonelliğin ötesine geçti. Dizideki rolüm neyse, özel hayata da aynı hürmeti, ilgiyi, özeni görüyorum. Benden tıpkı bir büyükleri gibi nasihat alıyorlar, akıl danışıyorlar. Oysa ilk zamanlar anlamamıştım Hayriye Ana'nın ne demek olduğunu. Zamanla oturdu kafamda. Hayriye Ana fedakar, cefakar Türk anası... Anladım ben onu. Bertolt Brecht'in Cesur Ana'sı o."



"Dizimizdeki her bir kadının hükümdarlığı söz konusu"

Dilşad Şimşek; "Erkekler dünyası diye bir şey var ve bu dünyanın içinde kadının her bir olaya dokunuşu kaçınılmaz. Hem bunu yaşatıyoruz hem de kadın erkek eşitliğinin ne kadar önemli bir boyutu olduğunu gösterebiliyoruz. Belki izleyici için zor gibi görünen, bir bilinmeyene kapı açıyoruz diyebilirim. Başta Hayriye Anne olmak üzere dizimizdeki her bir kadının hükümdarlığı söz konusu. Set aralarında set ortamını ev gibi kullandığımız çok oluyor. O mutfakta pişen yemeklerden yediğimiz, başka bir bölümde çekim yapılırken salonunda sohbetlerin döndüğü, bahçesinde evin hayvanlarıyla oynadığımız; keyfe dönüştürdüğümüz bir alan haline geliyor.''

"Erkek dünyasına güneş gibi doğuyoruz"

Gözde Okur; "Mutfak sohbetlerimiz gerçekte de vardır. Kadın sahnelerinin yoğun olduğu günlerde bir aradayız elbette ve yeni çıkmış bir kremden tutun da, izlediğimiz oyunlara, modaya, anneliğe dair birçok şey konuşuyoruz. Anne olmamama rağmen bu ekipten anneliğe dair çok şey öğrendim. Biz kadınların set günleri çoğunlukla belli, hepimiz aynı anda sete geliyoruz ve kuaförden yeni çıkmış, hazırlanıp süslenmiş bir ekip olarak setteki o erkek dünyasına güneş gibi doğuyoruz."



"Üç yıl geçti, bir ev ortamı oluştu"

Ceren Benderlioğlu; "Sevinç'le 20 yıllık bir dostluğumuz var. İş odaklı bir bakış açısına sahibim, kimseyle anlaşamasam da problem değildi çünkü işimi yapmakla ilgilenirim ama insanın evinde çalışması ve yabancı bir yerde çalışması arasında fark vardır. Ve ben evimde çalışıyorum. Üç yıl geçti, bir ev ortamı oluştu, Efsane isimlerle çalışıyorum ve efsane kalemler yazıyor. Hep birbirimizle dirsek temasımız olur, danışırız. Mesela Sevil ve ben tiyatro üzerine konuşuruz. Sevinç'le oyunlara gideriz, sosyalleşiriz birlikte. Eşimle aynı setteyiz, Emir Benderlioğlu... Abimi oynuyor."


"Benim için okul gibi oldu"

Gizem Arıkan; "Diziye çok yeni girdim. Çok sıcak karşılandım, hepsi benden yaşça büyük olduğundan, benim için okul gibi oldu. Onlardan beslenmeye çalışıyorum. En başta tedirgin oldum, sıcakkanlı biriyim ama oturmuş bir ekibin arasına girerken çekinmemek mümkün değil. Erkek tarafıyla daha çok sahnem olduğu için ilk onlarla kaynaştım ama sonra kadınlarla da kaynaştık. Aralarındaki iletişim müthiş. Sanki oynamıyorlar da kendileri öyleymiş gibi o kadar rahatlar, bir bakışla anlaşıyorlar."

Yorumlar (0)