Dizilerin konusu ne olursa olsun, hatta yaz ve kış dizisi olarak mevsimine göre ayırsak da içerisine bir tutam serpiştirilmiş kötü bir karakter mutlaka ekleniyor. Kiminin az çok neler yapabileceğini kestirirken, kimi de “Bu kadar da olmaz!” dedirten şeytani yanıyla ters köşeye yatırıyor.
Bu zaman kadar her türlü mutluluğu bozmak için ant içmiş pek çok kötü karakter tanıdık. Zaman zaman anlamaya çalıştık, çoğu zaman esas kız ya da oğlana “Sende bir akıllanamadın gitti he!” diye ekran karşısında sitem ettik, “İnanma ona!” diye ekran karşısında saç baş yolduk.
Bir konuyu parlatan ve onu büyüten “kötü karakter”lere baktığımızda her biri kendi yolundan gidip izini bıraktı ancak bu karakterler içerisinde biri daha vardı. O kişi, durumlara sarkastik yaklaşımıyla ona yakın olmamızı sağlayan, acımasızlığına her defasında daha çok şaşırdığımız, yaralı tarafını bir şekilde saklamak için debelenip durmasıyla sempati bile duymaya başladığımız Emir Kozcuoğlu’ndan başkası değildi.
Kara Sevda’da en çok Nihan ve Kemal’in birbirlerine olan inançlarına, her türlü zorluğa göğüs geren dolu dizgin aşklarına şahit olduk. Onları bir kenara atacak değiliz elbette ama bu aşkın altına daha da harlanması için odun atan kimdi? Pek tabii Emir’den başkası değildi.
Emir, sevgisiz büyümüş olmasının verdiği yetkiye dayanarak, belki de sevgi sandığı en büyük saplantısı Nihan’ı elde etmek için ne dolaplar çevirdi, hepimiz çok iyi biliyoruz. Emir’in elinde doğa üstü güçler olsaydı, iki aşkı yeniden bir araya getiren kaderin bile cilve yapmasını engelleyebilirdi.
Bu zamana kadar maddiyatla ve korkuyla insanların zihninde yer edinen ve nam salan karakterimizin hazmedemediği tek bir şey vardı: sahip olamamak. Bunu o kadar güzel veriyordu ki hırsını, öfkesini ve inat ettiği şeye ulaşmasını içten içe en az onun kadar isterken buluyorduk kendimizi. Düşmanının canını acıtmak için kullandığı yöntemler hoşumuza gitmiyordu hatta “Bu da yapılır mı ya!” dediğimiz çok an oldu ama bunlar bizim değildi, ne de olsa bir Emir Kozcuoğlu prodüksiyonuydu.
Emir’in o kurşun geçirmeyen acımasızlığının zırhını minimal bir durum ortadan kaldırmıştı ve yokuşun başında kendisini durdurmaya çalıştığı sevgiye her daim silah çeken Emir, bu kez teslim olmuştu. Pozitif bilimlere olan saygımız daha da artmış, kocaman eksiyle minimal bir artının toplamından bir şekilde olumlu bir sonuca ulaşmıştık.
Yukarıdaki üçüncü paragrafta dönüğümüzde Nihan ve Kemal’in aşkı tam bir kara sevdaydı, bunu da körükleyen Emir’di. Onun gibi düşünüp küçük bir hesap yaptığımızda, bu bir sevda ise Emir de bu sevdanın tam olarak karanlık haliydi.