Diziler hakkında kısa kısa…
Pandemiden birçok şey öğrendik filan diyoruz ya… Ben kendi adıma oturmayı ve tıkınmayı ne kadar çok sevdiğimi öğrendim açıkçası. Aslında pek çoğunuzun da benden belki biraz hallice olduğu kanaatindeyim. Hani diyoruz ya; “Sevdiklerimizin kıymetini anladık, tüketimin boş olduğunu idrak ettik, paranın mutluluk getirmediğini gördük, bir günde her şeyin değişebileceğini algıladık” filan tamam da… Çok da değişen bir şey varmış gibi gelmiyor bana. Onu da bu yaz gördük… Yasaklar bittiği anda plajlarda aldı herkes soluğu. Daha düne kadar restoranlarda izin verildiği ölçüde sırt sırtaydı herkes. Neyse şimdi yasaklıyız. Marketten eve evden markete hesabı… İstersen çık dışarı, nereye gideceksin? Tüketime gelince e-ticaret şirketleri bu işten en karlı çıkan sektör oldu. Hepimiz bütçemiz izin verdiği ölçüde alışverişe devam ettik. Maske takıyoruz diye rujlara el sürmedik, göz farlarına, rimellere hücum ettik. “Yasaklar bitince, aşı bulununca giyeriz” dedik, ekledik bir askı daha dolaba. Bana kalırsa Covid-19 sürecini fırsata çeviren alanlardan biri de televizyonlar oldu. Büyülü cam önünde saatler geçirmekten başka çaremiz yoktu. Hal böyle olunca yapım şirketleri yeni dizi arayışlarına soyundu. Tabii ortalık dizi furyasına dönünce kimisi alaşağı kimisi başımızın tacı oldu.
Yasak Elma’cıyım başından beri. Gülenay Kalkan’ın diziye dahil olmasıyla daha da keyfim yerine geldi. Pazartesi akşamlarını iple çeker oldum. Eda Ece bence oyunculuk kariyerinde büyük çıkış yaptı bu diziyle. Her geçen gün daha fazla ısınıyor Yıldız’a ve doğallığıyla izleyicileri büyülüyor adeta. Ayrıca güzelliğiyle de erkek izleyicilerin büyük beğenisini kazandığını söylemeden edemeyeceğim.
Şimdilerde Sol Yanım beni etkileyen projelerden biri olarak radarıma takılıyor. Özellikle replikler “Yaz bir kenara, lazım olur kullanırsın bir ara” kıvamında…Reytinglerde çok üst sıralarda olmamasını da tamamen zorlu bir günde ekran yarışına girmiş olmasına bağlıyorum. Dizinin yaz döneminde de ekranda olabileceğini öngörüyor ve bu şekilde yaz sezonuna tat katmasını umuyorum.
Sadakatsiz kadınları tam orta yerlerinden, en acıyan noktalarından yakalamış vaziyette. Hayatının bir döneminde aldatılmış ya da başka birine ait erkeği sevmiş kadınlar için adeta bir vaha olan dizi, erkekleri de kendine bağladı kanımca. Sadakatsizi birkaç sezon izleyeceğiz gibi görünüyor.
Cuma akşamı izlemeye başladığımız Akrep ise alışılagelmişin dışında ama alıştığımız tatta bir senaryo, kaliteli oyunculuklar ve güzel mekanlarıyla iddialı bir girişle reytinglerdeki yerini aldı. İlk bölümü sevdim ve ikinci bölümü merak etmeye başladım. Muhtemelen Ferda kızıyla beraber annesinin ve sevgilisinin evine taşınacak. Genç kızla evin oğlu arasında bir aşk başlayacak. Ardından Ferda’nın suç ortağı şoförle de evin Amerika’dan gelen kızı yakınlaşacak gibi görünüyor. Hapishanedeki Ferda ile avukat kızının akıbetini de büyük bir merakla bekliyorum.
Alev Alev’e gelirsek oyuncular o kadar iddialı ki senaryoya bayılmalayanlar bile onları izlemek için ekran başında. Farklı bir konu… Hareketli ortamlar… Can alıcı replikler ile dizinin hayata devam etmesini bekliyorum.
İyi Aile Babası’nın ilk bölümü beklenen ilgiyi görmedi. Çünkü ekranda rekabet had safhada. Aslında bir komedi dizisi içinde bulunduğumuz şartlarda fena olmaz gibi görünüyordu ama şimdilik beklenen olmadı sanki. İlerleyen bölümlerde izleyicinin fikri değişmezse pandemi sürecine iyice alışmış olduğumuz gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Kasvet ve sıkıntıyla bağlanan beyin frekanslarımız depresyonda salgılanan kimyasallara alışmış olabilir. Nasıl ki para parayı çekiyor… Demek ki sıkıntı da sıkıntıyı istiyor diyeceğiz. Kim bilir yaz dizilerinde bile silahların çekilmesini bekleyeceğiz.