14.06.2020, 15:48

Dizilerde kimin adı yok?

Türkiye’de 81 vilayet, 83 milyon vatandaş, onlarca farklı etnik köken, dini inanış, dünya görüşü, cinsel yönelim var.

Dünyadan bir insanı karşınıza alıp dizileri seyrettirin ve sonra Türkiye’deki insan profilini, ülkenin sorunlarını, insanların yaşayışlarını sorun. Sizce vereceği cevaplar Türkiye’yi anlatabilir mi?

Türkiye’nin büyük bir çoğunluğunun dizilerde adı yok! Kimlikleri de…

Mesela Türkiye nüfusunun en az 3’te 1’i sol – sosyal demokrat sosyalist siyasal düşünceye sahiptir.

Türkiye’nin tahmin edilen Alevi inancına sahip nüfusu da kesin sonuçlara ulaşılamasa da en az 20 milyonun üzerinde.

Kendini Kürt ya da Kürt kökenli olarak ifade eden vatandaş sayısı da toplam nüfusun ¼’ünden fazla.

Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak gibi etnik kökenler de eklendiğinde hiç ya da yetersiz temsil edilen kitle sayısı çoğunluğa ulaşıyor.

Her ne kadar sayıları bizi tatmin etmese de birçok kadın siyasetçi var ve dizilerde hiç temsil edilmiyor.

Heteroseksüeller dışındaki cinsel yönelimler de aynı şekilde.

Resmi nikah yerine birlikte yaşamayı tercih edenler, herhangi bir engeli olmamasına rağmen çocuk yapmayı seçmeyenler aynı şekilde yok sayılıyor.

Kadın hareketi, çevre hareketi gibi sosyal örgütlenmeler de kendine yer bulamıyor.

Gündem körlüğü…

Mesela Türkiye’de anket yapsanız ve insanlara “Ülkenin en önemli sorunları nedir?” diye sorsanız farklı dönemlerde sıralama değişse de şu maddeleri en çok görürsünüz: İşsizlik, ekonomi, terör, adalet, demokrasi, özgürlük, Kürt sorunu…

Ama bir dizi karakterini çevirip ülkenin en önemli sorununu sormayı denemeyin, çünkü bilmez. Zaten ülkesel bir sorunumuz yoktur. Ya eski bir intikam davası vardır, ya da kavuşmak istediği bir kadın ya da erkek.

“Kendini nasıl tanımlıyorsun?” diye sorarsanız Türk’tür, Sünni’dir, siyasi görüşü yoktur.

Heteroseksüeldir, mutlaka resmi bir evlilik yapılması gerektiğine inanır, çevre duyarlılığı sadece çöpü çöp kutusuna atmaktan ibarettir. Feminizm nedir duymamıştır, Kürt sorunu zaten yoktur. Ülkede seçim yapıldığını bile bilmez.

Hadi eskiyi bırakalım. Dizilerin hayatımızda etkili olduğu 90’lı yıllardan bu yana ülkemizde nelerin yaşandığını düşünün. Gündemin yoğunluğundan psikolojisi bozulmuş, bir sürü bitmeyen sorunlarla uğraşmış, iç savaş endişeleri paylaşılmış, on binlerce insanın ölümüne ve sakat kalmasına neden olmuş bir savaş yaşamış, rejim tartışmaları ve değişikliği yapmış, nerdeyse 2 yılda bir seçim görmüş bir ülke.

Her gün şehit cenazeleri, kadın cinayetleri, iş kazaları ile cenaze görmekten bunalmış bir toplum.

50 yıl sonra Türkiye üzerine bir araştırma yapsanız dizileri asla referans alamazsınız. Kendine bambaşka bir dünya kurmuş orada takılıyor çünkü.

Bunu yapan çok az sayıda dizi oldu. İlk aklıma gelenleri sayarsam; Kurtlar Vadisi, Hatırla Sevgili, Çemberimde Gül Oya, Bu Kalp Seni Unutur mu…

Yüzlerce dizi arasından bu kadar az sayıda. Üstelik bunlar da belli konularda temsiliyeti gösterebildiler. Hala temsil edilmemiş çok kimlik var.

Şimdi neden yapılmıyor sorusuna bakalım.

Gerekçeler şunlar:

Böyle bir iş yaparsak satılmaz ya da izlenmez.

En çok izlenen haber kanalının muhalif olduğunu hatırlatıyorum.

RTÜK…

Haber kanalları var olabiliyorsa dizide de var olabilir.

Türkiye’nin sinir uçlarına dokunmayalım.

İnsanların hayatları pahasına savunduğu aidiyetlerini yok sayarak mı?

Siyasi olarak taraf olmayalım.

Merkez sağ politikayı savununca taraf olmuyor muyuz?

Dini karıştırmayalım.

Sünnilik dini bir inanç değil mi?

Herkese hitap etmeliyiz.

Buna cevap bile vermiyorum.

Ayrımcılık yapmayalım.

Bir tarafı seçerek mi?

Bir hayalim var...

Zaten benim söylediğim şey insanlar arasındaki çatışmaları ortaya koyan, altını çizen bunu gündeme getiren diziler yapalım değil.

Tam tersi ne kadar farklı olsak da aynı sorunları yaşayan, yemesi, içmesi, günlük hayatı birbirine çok benzeyen, düğünü, bayramı birlikte kutlayan insanlar olarak farklılıklarımızı yok saymadan birleşmeyi denemek.

Hangi sorun yok sayarak çözülebiliyor ki?

Bana göre gerekçeler kolaycılık. Televizyon, özellikle diziler çok etkili. Keşke bu etkiyi bu ülkeyi birlikte kuran, vergi veren, emek harcayan, askere giden, yaşadığı kadar ölen milyonlarca insanı yok saymadan gösterebilsek.

Bir türlü bitmeyen sorunlarımıza gözlerimizi kapatmak yerine, onların çözümüne de katkı sağlayabilsek.

Benim hayali bu.

Beğenip beğenmemek bir kenara, dünyada en etkili sinema filmi ve dizileri yapan Amerikan sinemasında temsiliyetler bizden kat be kat fazla. Görüldüğü gibi hem başarılı oluyorlar hem de dünya yıkılmıyor.

Türkiye başka deyip çıkamayız işin içinden.

Ben bu hayalimi gerçekleştirmek için iki kez deneme yaptım ama ikisi de belli aşamalarda yarıda kaldı. Tabii aklım da orada kaldı.

Artık sosyal medya var. Sosyal medyadaki özgürlük alanı televizyon dünyasını birçok alanda etkiliyor. Bence bu konuda da etkileyecek. Dijitale iş yapmanın avantajını ve göreceli özgürlüğünü kullanabiliriz.

Türkiye’de çok şey değişiyor. Devran dönüyor. Gelişmeleri doğru okuyan, biraz cesaretle yola çıkan birileri bunu başaracak.

O senarist, o yönetmen, o yapımcı, o oyuncular, o ekip her kimlerden oluşacaksa bilsin ki asla yalnız yürümeyecekler…

Yorumlar (0)