Farklı, sıra dışı olana, ayıplanana sansür!
Şu günlerde medyayla ilgili beni en çok rahatsız eden ve en çok konuşmamız gereken konunun sansürler olduğunu düşünüyorum. “Sansür” kelimesi sıkıntımı anlatmak için birazcık ucu açık kalıyor, beni asıl rahatsız eden konu televizyon zevkimizi elimizden alan bu sansürlerin dijital platformlara da getirilmesi. Dijital platformlardaki sansürlerden bahsedince akla tabii ki de Netflix ve geçen haftalarda yaşanan sansür olayları geliyor. Aşk101 dizisindeki Osman karakterinin aslında eşcinsel olduğu ancak sonradan senaryonun değiştirildiğine dair haberler vardı. Başka bir örnek de Netflix’in dördüncü Türk yapım projesi olacak olan “Şimdiki Aklım Olsaydı”nın çekimler başlamadan bir gün önce iptal edilmesi. Yine iddialara göre dizinin iptal edilmesindeki asıl neden senaryoda bulunan eşcinsel bir karakterin sansüre uğraması. Bu haberleri gördükçe bir kez daha birçok açıdan ne kadar geride olduğumuzu anlamış oldum. Kadın cinayetlerinin en fazla olduğu ülkelerden biri olmamıza rağmen kadına şiddet, tecavüz, taciz gibi olaylar sansürlenmeden yayınlanabiliyorken 2020 yılında hala eşcinselliğe sansür uygulanması iç karartıcı bir durum. Bütün bunlar ülkece nereye gittiğimizi sorgulamama sebep oluyor.
Sanat özgürlüktür, sansürlenemez
Şahsen herhangi bir esere sansür uygulanmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu sansür eşcinsellere de olsa, kadına şiddete de olsa hiçbir türlü olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bana kalırsa bir senaristi, yönetmeni, şarkıcıyı ya da yazarı eserlerinde değişiklik yapmaya zorlamak büyük bir saygısızlık. Sanatı, insanın kendini ifade ediş şekli olarak görmüşümdür ve insanın kendini ifade edişini engellemek onun en büyük haklarından birisine el koymaktır. Ancak tecavüz, kadına şiddet, uyuşturucu gibi hassas konuların eserlerde nasıl ele alındığı asıl önemli olan konu. Kadına şiddet üzerinden örnek verecek olursak bu konuyu ele almanın farklı yolları var. Ülkemizde fazlasıyla büyük bir problem olan bu olay; probleme dikkat çekecek şekilde, insanları bilinçlendirecek ya da bir fark yaratacak şekilde de işlenebilir veya sadece reyting amaçlı basit bir şekilde gözümüzde normalleştirecek bir yolla da işlenebilir. Şiddeti yücelten, silahı değerli kılan, kadına ve çocuğa şiddeti meşrulaştıran, çok eşliliği, çocuk evliliklerini normalleştiren dizi ve filmler çekilirken; eşcinsel bir karakter olduğu için projeler iptal ediliyor. Tabii bu normalleşmede, alışmada her gün karşılaştığımız haberlerin, okuduğumuz iç karartıcı yazıların da etkisi çok büyük.
Ahlakımızı asıl bozan şey ne?
Biz katilleri, tecavüzcüleri serbest bırakıp kadınlara giydikleri kıyafetlerin boyuna dikkat etmeleri gerektiğini söylediğimiz sürece bunlar gündelik olaylar haline gelmeye devam edecek. Erkek çocukları eğitmek yerine, kız çocuklarını korkuyla büyüttüğümüz sürece bu haberleri okumaya devam edeceğiz. Diyanet, buluğ çağına gelmiş çocuğun “fazla bekletilmeden” evlendirilmesi gerektiğini savunduğu sürece biz çocuk gelin haberleri görmeye devam edeceğiz. Bütün bu problemlerin dizi ve filmlerde böylesine normalleştirilmesi ancak eşcinselliğe sansür gelmesi de bu haberlere alışmamıza neden olacak. Çünkü hepimiz biliyoruz ki sokakta bile iki hemcinsin el ele yürümesi, şiddet gören bir kadından daha fazla tepki toplayacaktır. Çünkü iki kişinin birbirini sevmesi; silahlardan, uyuşturuculardan, tecavüzden, tacizden, cinayetten, şiddetten daha tehlikeli. Çünkü bizim ahlakımızı bozan şey 9 yaşındaki bir çocuğun, 35 yaşındaki bir adamla evlenmesi değil, birbirini seven aynı cinsiyetten iki insanın evlenmesi.
Yazar hakkında: Nilay Türkmen 13 Ekim 2004 tarihinde İstanbul’da doğdu. Öğrenim hayatına, ilkokul ve ortaokulu da okuduğu İstek Özel Uluğbey Anaokulu’nda başladı. Şu an Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde okumaktadır. İstek Özel Uluğbey Okulu Orkestrası ile birlikte 2014 yılında Venedik’te 2016 yılında Budapeşte’de müzik festivallerinde kemanist olarak görev aldı. 1 sezon Erbulak Evi Oyunculuk Okulu’nda drama eğitimi gördü. 3 sezon boyunca Erbulak Evi Yazarlık Okulu’nun genç yazarlar sınıfının bir üyesi olarak yazarlık eğitimi aldı. Dağhan Külegeç Yayınları’nın “Umut” ve “İhanet” adlı kolektif öykü kitaplarında birer hikâyesi yer almıştır. Şu anda Erbulak Evi’nde yazarlık eğitmeni Özden İnal editörlüğünde, bireysel kitabı “Eylemsiz” üzerine çalışmalar yapmakta olan Nilay, 2020 sonbaharında okur ile buluşmaya hazırlanıyor.