30.05.2020, 19:07

Görünenin ardındakini arayan filmler

Türkiye için tarihi bir gün: 1 Haziran 2020. Kayıtlara geçsin ve post-truth yeni dünya düzeni (yani post gerçeklik: hakikat sonrası çağ) hepimize hayırlı olsun.

İlk vakanın merkezi olarak kabul edilen Çin’deki salgınla birlikte neredeyse yaklaşık altı ay içinde tüm dünyada sağlık sistemlerinin birbiri ardına çöküşüne, işletmelerin hayatta kalmak için verdiği mücadelelere ve milyonlarca insanın işini, yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine tanık olduk.

Bu süre içinde kendimizi karantinaya aldığımız o korunaklı yerlerimizde hepimiz, izolasyondan kurtulmamızı, temiz havayı solumamızı, sevdiklerimize sarılmamızı sağlayacak o yeşil ışığın yeniden yanmasını bekledik.

Ve işte o gün geldi; ama öncesinde toplumsal kaygıyı azaltacak, insanların endişelerini ortadan kaldıracak ve hepimizi bu yeni dünya düzeninde ikna edilmiş bir şekilde sokağa çıkmamızı sağlayacak iyimser haberlerin seri bir şekilde servis edildiği birtakım çalıştaylar sonrasında.

Virginia Woolf demiş ki; “Hepimiz aynı dünyaya bakar ama onu farklı gözlerden görürüz.”

"Yalan söylemek ve aldatmak sıradanlaştı"

Sanırım çoğumuz gün içinde hemen hemen her zaman hakikati işittiğimizi düşünüyoruz. Ama çapraz teyitler yapılmadığı sürece gerçeğin çok daha farklı olabileceği, doğru olduğunu düşündüğümüz şeylerin aslında bir yalandan ibaret olabileceği her zaman mümkün.

Ralph Keyes’in Hakikat Sonrası Çağ adlı kitabında değindiği gibi; toplum mühendisliğiyle insanları manipüle eden yalancılar her zaman var olmuşsa da yalanlar genellikle tereddüt ederek, kaygıyla ve hatta bir parça suçluluk ve utançla, en azından biraz mahcubiyetle söyleniyorsa da günümüz post-gerçeklik çağında artık durum daha farklı. Şimdilerde yalan söylemek ve aldatmak sıradanlaştı, zeki insanlar olarak suçluluk duymadan paçayı kurtarabilmek için gerçeği örtbas etmeye rahatça gerekçeler buluyoruz. Bu kadar yalanın cirit attığı bir ortamda nedense önümüze sunulan şeye inanmak ve ikna olmak konusunda ise sorgusuz sualsiz hazır kıta bekliyoruz.

İkna olmadan önce iki kez düşünmek

Belki içimizden kimileri Oscar Wilde gibi yalanın estetik ve ahlaki değerini savunanlardan, Nietzsche gibi yalan söylemenin yalnızca toplumsal bir gereklilik değil, aynı zamanda sanatsal bir haz kaynağı olduğunu düşünenlerden ya da Anatole France gibi yalanlar olmazsa insanlığın ümitsizlik ve sıkıntıdan helak olacağına inananlardan birisinizdir, olabilir.

Ama yine de kamuoyunu gerçeklerden çok kanaat ve duyguların yönlendirmeye başladığı ve dürüstlüğün her geçen gün değer kaybettiği böylesi bir çağda önümüzdeki gerçekliğe şüpheyle yaklaşmanın, ağızdan çıkan bir söz karşısında ikna olmadan önce iki kez düşünmenin faydasını göreceğimize inanıyorum.

Bu arada duygulara hitap etme ve kişisel inançların halk oyunu biçimlendirmede nesnel gerçeklerden daha etkili olduğu günümüz şartlarında yaşamın farklı alanlarında önümüze sunulan gerçekliğe dair size farklı bir perspektif kazandıracak filmlerden bir seçki paylaşmak istiyorum.

Gerçek Sonrası: Yanlış Bilgi ve Sahte Haber Maliyeti

Yönetmen: Andrew Rossi / Oyuncular: Jack Burkman, Elizabeth Williamson, Molly McKew, Troy Michalik, Paul Pape, Nina Roach, Caleb Roach, Derrick Broze, Ross Ramsey, Craig Silverman, James Alefantis, Keith Alexander, Bryce Reh, Daniel Saperstein, Oliver Darcy / Süre: 95 dakika

Bir HBO özel yapımı olan After Truth: Disinformation and the Cost of Fake News adlı belgesel Amerika’da “sahte haber” olgusunun yol açtığı tehdidi araştırıyor ve üretilen bu komplo teorileri ya da yanlış haberlerin ortalama vatandaş üzerinde yarattığı sonuçların gerçek dünyadaki etkilerini inceliyor.

Son yılların politik söylemleri ve eylemleri göz önüne alındığında, sahte haberlerle ilgili bir film yapmak biraz riskli bir girişim gibi görünebilir. Çünkü böylesi bir ortamda bu sahte haberleri tartışmaya çalıştığımızda, onlara sorgusuz sualsiz inanan ve hararetli bir şekilde doğruluğunu savunan insanlara madalyonun diğer yüzünü göstererek onlardan farklı bir perspektifle konuya yaklaşmalarını istemek gerçekten yorucu ve yıpratıcı olabilir.

Ancak HBO’nun bu yeni belgeseli bunu göz önüne alarak konuya yeni bir bakış ile yaklaşmaya çalışıyor. Tartışmayı siyasetten uzaklaştırıp insanların savunmaya geçme reflekslerini azalttıklarında birbirlerine karşı daha dürüst olduklarını gözlemleyen yapımcılar buradan yola çıkarak gerçek komplo teorilerini yeniden tanımlamak yerine, insanların bu hikâyelerin kurbanlarıyla empati kurmalarına yardımcı olmak için bu kötü niyetli dezenformasyonların maliyetini inceleyerek konuya daha kişisel bir bakış getiriyor.

Nihayetinden toplumsal görüşlerin hangi ucunda olursak olalım hepimiz neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilmek istiyoruz.

Bu kapsamda filmin kadrajına aldığı vaka çalışmalarında konuyu çeşitli açılardan aydınlatmak için kaliteli gazeteciliğin önemini pekiştiren uzmanlar, gazeteciler ve medya çalışanları ile yapmış oldukları röportajlara da yer veren belgesel, “sahte haberler” den etkilenen çeşitli olayları inceleyerek önümüze sunulan gerçekleri sorgulayacak bir bakış geliştirmeyi hedefliyor.

Haberler

Yönetmen: James L. Brooks / Oyuncular: William Hurt, Albert Brooks, Holly Hunter, Robert Prosky, Lois Chiles, Joan Cusack, Peter Hackes, Christian Clemenson, Jack Nicholson, Leo Burmester, Marita Geraghty, Glen Roven, Marc Shaiman, John Cusack, Gennie James / Süre: 133 dakika

Bir dönem kendisi de CBS televizyonunda habercilik yapan James L. Brooks, kendi tecrübelerinden yola çıkarak senaryosunu yazıp yönettiği Broadcast News adlı filmde, büyük bir televizyon kanalında habercilik yapan üç hırslı insanın, bir aşk üçgeni çevresinde gelişen hikayesini anlatıyor.

Büyük bir televizyon kanalının Washington bürosunda haber yapımcısı olarak çalışan Jane Craig işkolik, hırslı, disiplinli hem de takıntılı bir kadındır. En yakın arkadaşı Aaron Altman çok zeki ve becerikli bir haber muhabiri olmasına karşın kameralarla yıldızı pek barışık değildir. Gerçek haberciliğin peşinde koşan bu iki insan, televizyon haberciliğinin gün geçtikçe birer şov programına dönüşmesinden rahatsızdır. Bu esnada kanala yeni bir haber sunucusu alınır. Fazla zeki olmasa da dış görünüşüyle göz dolduran Tom Grunick oyunu kurallarına göre oynamakta, Jane ve Aaron’un itiraz ettiği tüm yeni değerleri temsil etmektedir.

Özellikle TV haberlerinin nasıl yapıldığına dair oynanan oyunları tüm çıplaklığıyla seyircisine sunan, haberlerin nasıl yavaş yavaş bir şov işine döndüğünün, nasıl kurgulandığının perde arkasından gösteren incelikli bir iş olsa da yine de daha çok siyasetin kirli işlerine, dönen oyunlara gerçekçi bir bakışla yaklaşsaydı daha iyi olabileceğini düşündüğüm film yine de bu suya sabuna dokunmayan haliyle bile izledikten sonra yıllar öncesinde de haberlerin nasıl yapıldığına dair bir fikir veriyor.

Film zamanında 7 dalda aday gösterildiği Oscar ödüllerinden hiçbirini kazanamasa da Amerikan Senaryo Yazarları Birliği’nin “Tüm vakitlerin En İyi 101 Senaryosu” seçkisinin 51. sırasında yer almıştır.

Hakikatler ve Düzmeceler

Yönetmen: Orson Welles / Oyuncular: Orson Welles, Elmyr de Hory, Oja Kodar, Joseph Cotten, François Reichenbach, Richard Wilson, Paul Stewart, Mark Forgy, Alexander Welles, Gary Graver, Andrés Vicente Gómez, Julio Palinkas, Christian Odasso, Françoise Widhoff, Peter Bogdanovich, William Alland, Jean-Pierre Aumont, Laurence Harvey, Clifford Irving, Nina van Pallandt / Süre: 90 dakika

Orson Welles’in sanat, sinema dünyası ve gerçek hayatla ilgili izlenimlerinden yola çıkarak çektiği F for Fake adlı bu yarı belgesel yarı kurgu halinde ilerleyen filminde yalanların ardındaki gerçekler ve gerçeklerin ardındaki yalanları keşfetmemizi sağlayacak bir perspektif sunuyor.

Elmyr de Hory’nin kariyerini profesyonel bir sanat uzmanı olarak anlatmasına odaklanan belgesel; de Hory’nin hikayesi, yazarlığın ve özgünlüğün doğalarının yanı sıra sanatın değerinin temeli üzerine dolambaçlı bir soruşturma için zemin oluşturma çabası gösteriyor.

Tahrif, düzmece ve sahtekarlıkla ilgili bu belgesel; İbiza’ya yerleşmiş, Henri Émile Benoît Matisse’den Pablo Picasso’ya kadar hemen herkesin işlerini neredeyse kusursuz bir şekilde taklit eden ve birçok sanat uzmanını dolandıran bir taklitçi ile onun biyografisini yazan ancak yazdığı bu biyografinin de uydurulmuş gerçeklerden ortaya çıktığı anlaşılan bir yazarın hikayesini kadrajına alıyor.

Filmin en kayda değer vurgusu da sahtenin bireye değil, paylaşıma dair olmasının altını çiziyor olması; eğer birileri sahteyi, yalanı kullanabilecek ortamı yaratmıyorsa, yalanın ve sahtenin de var olmayacağına dikkat çekmesi.

1976’da Orson Welles, yaklaşık 90 dakikalık filme ek olarak, neredeyse tamamen ana filmde bulunmayan orijinal malzemeden oluşan ve “fragman” olarak yayınlanan bağımsız bir 9 dakikalık kısa film çekmiş ve kurgulamış. Bu yazıya ek olarak paylaştığım film fragmanı işte bu 9 dakikalık özel kısa filmdir.

Snowden

Yönetmen: Oliver Stone / Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt, Shailene Woodley, Melissa Leo, Zachary Quinto, Tom Wilkinson, Scott Eastwood, Logan Marshall-Green, Timothy Olyphant, Ben Schnetzer, LaKeith Lee Stanfield, Rhys Ifans, Nicolas Cage, Joely Richardson, Robert Firth, Ben Chaplin / Süre: 134 dakika

2013 yılında The Guardian aracılığıyla yayınladığı belgeler sebebiyle dünyanın gündemine oturan Edward Joseph Snowden, NSA (Ulusal Güvenlik Teşkilatı) ile ilgili bilgileri paylaştığında 29 yaşındaydı ve Amerika’nın üst düzey teşkilatlarında birçok kilit rolde görev almıştı.

Amerikan tarihi ile yakından ilgilenen, sistemin dışında duruşu ve anlattığı hikayelerle günümüzün önemli yönetmenlerinden biri olan Oliver Stone’un kaçırmak istemeyeceği türden bir konunun kahramanı kadrajına alan bu film; ülkesini seven bir CIA çalışanının “vatan hainliği” ile sonuçlanan hikayesindeki gelişmeleri daha net anlamamıza olanak sağlıyor.

Amerikan hükümetinin “güvenlik” adı altında e-postalara, sosyal medya hesaplarına, cep telefonu mesajlarına, hard disklere, kredi kartı ekstrelerine ve hatta bilgisayar kamerasına kadar erişebildiğini öğrenen CIA çalışanı Edward Snowden, hükümet için gizli hesap olmadığını ve tüm bunların gizli kanunlarla yasallaştırıldığını 2013 Haziran’ında tüm dünyaya duyurur. Bu asrın ifşasıyla birlikte Snowden o anda bir kesim için “Amerikan tarihinin gördüğü en büyük vatan haini” ilan edilirken aynı zamanda da bir kesim için de bir kahramana dönüşür.

Film, Luke Harding’in The Snowden Files: The Inside Story of the World’s Most Wanted Man ve Anatoly Kucherena’nın Time of the Octopus kitaplarına dayanarak çekildi. Filmin çekilme sürecinde yönetmen Oliver Stone, Edward Snowden’ı Moskova’da birkaç kez ziyaret ederek yaşadıklarıyla ilgili birinci ağızdan bilgi alma fırsatı buldu.

Şebeke

Yönetmen: Sidney Lumet / Oyuncular: Faye Dunaway, William Holden, Peter Finch, Robert Duvall, Wesley Addy, Ned Beatty, Beatrice Straight, Jordan Charney, William Prince, Lane Smith, Marlene Warfield, Conchata Ferrell, Carolyn Krigbaum, Arthur Burghardt, Cindy Grover, Darryl Hickman, Lee Richardson, Lance Henriksen / Süre: 121 dakika

Uzun yıllardır UBS Akşam Haberleri isimli programda haber spikerliği yapan tecrübeli haber sunucusu Howard Beale, programın reytingleri günden güne düşmeye başlayınca bir çalışma arkadaşından, iki hafta içinde işinden kovulacağını öğrenir. Bunu öğrendiğinde büyük bir depresyona giren sunucu, ertesi akşam canlı yayında şiddetli bir sinir krizi geçirir ve gelecek salı günü canlı yayında intihar edeceğini anons eder.

Haliyle bu şok duyurudan sonra işler fazlasıyla karışır ve yerlerde sürünen reytingleri onun bu sinirli atıp tutmalarından sonra tavan yapar ve haber kanalı onu anında tekrar işe alır. Bununla da kalmaz “haber dalgasının çılgın peygamberi” terimini yaratır.

Fakat “peygamberin” reytingleri bir süre sonra yeniden azalmaya başlayınca Beale hakkında bir şey yapmanın zamanı gelir. Tabii ki bunun kamera önünde, canlı ve stüdyo konuklarının önünde olması ilk tercihtir.

Usta yönetmen Sidney Lumet tarafından yönetilen ve medya dünyasını sorgulayan Network adlı bu kült film Akademi Ödülleri’nde dört dalda Oscar ödülünü kazanmıştır.

Yorumlar (0)