Güç kaynaklarımdan biri Yeşilçam filmleriydi
Sanat, yaratma becerisi ve pek çok insanın kaldıramayacağı kederi anlamlandırmamızı sağlar, iyileştirir. 70’li yıllarda her cumartesi sinemada kadınlar matinesi yapılırdı. İki film birden hem de...
1974 yılına kadar cumartesi günleri de okula gidilirdi. Tüm gün değil, sadece iki saat... Okulu hep çok sevdim ama sevdamı başka bir yazıda anlatacağım size.
Cumartesi okulda dersler 11’de biterdi. Annelerden biri okulun önünde bizi sinemaya götürmek için beklerdi, biz de önlüklerimizi hızlıca çıkarırdık. Bu arada önlüğümüzü hep pantolon ve kazağımızın üstüne giydirdiklerinden, önlüklerden kurtulmak kolay olurdu.
Ortalama 6-8 çocuk olurduk. Diğer anneler sinemanın önüne sabahtan sıraya girmiş olurlardı. Hepimizde bir telaş, bir telaş... Yerler numarasız çünkü, ortalık bayram yeri... Cümbür cemaat, itiş kakış salona girilir ve yerler kapılırdı. Veee ilk film başlar. Filiz Akın, Türkan Şoray, Ayhan Işık... İnanılmaz bir seyir hali var. Olanlara yorum yapanlar, ağlayanlar, bağıranlar adeta filmle iç içeyiz. “Kızı üzme”, “Koş arkasından”, “Ay ay ay Allah kahretsin seni...” Genelde aşıklara kötülük yapanlara, eziyet eden üvey annelere edilen lafların sadece birkaçı...
Ben de evlatlık büyüdüm
Yeşilçam evlatlık, üvey anne, öz anne hikayelerini kanırtıncaya kadar kullanmıştır. Özellikle de benim kadınlar matinelerinde büyüdüğüm o yıllarda... Seyirci acısa da o üvey çocuklar hep kahraman gibiydi. İyi kalpli, dürüst, çalışkan, güzel... İşte benim hayatımın rotasının belirlendiği nokta tam da burada başlıyor. Ben de evlatlık büyüdüm. Benim kötü üvey annem yoktu. Büyüdüğüm aile, annem, babam, babaannem şahane insanlardı. Samimiyetleri, sıcaklıkları, beni sarıp sarmalamaları paha biçilmezdi. Onlar bana yuva sıcaklığı sağlamışlardı.
Onların değiştiremeyeceği benim başa çıkmakta zorlandığım şey; annemin, babamın beni bırakmış olması, başkasına vermesi, vazgeçmesiydi. Annenin, babanın seni bırakması anlaşılır gibi değildir. Hele ki etraftaki çocukların anneleri evlatlarını canlarından sakınırken... Çocuk aklımla “Evlatlık çocuklar bu kadar iyi, güzel, çalışkan, akıllı, becerikli ise ben de öyleyim” dedim ve tüm bu vasıfları hayatımın normali ve gerçeği yapmaya çalıştım. Benim kederleri anlamlandırma becerimin güç kaynaklarımdan biri de Yeşilçam filmleriydi. Sizin neydi?
Filmler, öyküler, romanlar, resim, müzik hayatınızın akışının parçası olsun. Gücünüzü arttırın.