Güzelliği paylaşırız
Sektörden olmayan bir arkadaşım bir zamanlar televizyonda izlediği dizilerde hep güzellikler görmek istediğini söylemişti. Güzel oyuncular, güzel mekanlar, güzel kostümler… Gözüne estetik gelen her şey onun bir diziyi izleme sebebi olabiliyordu.
“Resim yapmak” der yönetmenler… O gördüğünüz çok güzel mekanlar, yönetmen, görüntü yönetmeni ve sanat yönetmenin ortaklaşa çalışması sonucunda izleyiciye ulaşır. Dizinin çekildiği atmosfer bazı dizilerde o kadar etkili olur ki, izleyiciler o atmosferin içinde olabilmek için mekanları canlı olarak görmek isterler. Turizm şirketleri dizilerin çekildiği mekanlara tur düzenler. Televizyon ekranında gördüğü mekanları yakından görmek için yurdun dört bir yanından seyirciler akın akın dizilerin çekildiği mekanlara giderler. Bu dizi turizmi Asmalı Konak’la başladı. Kapadokya’nın büyülü görseli seyircinin dikkatini çekmiş ve yerli turist için Kapadokya’da bir anda popüler olmuştu. Ardından Mardin, Diyarbakır, Urfa, Eskişehir, Ankara, Karadeniz’in birçok yeri ve Muğla da yerli turistin odağı haline geldi. Yerli turistin o bölgelere yaptığı ziyaretler, bölgenin ekonomik olarak kalkınmasını da sağladı. O bölgede yaşayanların birçoğu mutlu oldu, bazıları kalabalıktan hoşlanmadı. Hoşlanmayanlar sakinliğin bozulmasından şikayet etti… Keşfettikleri sakinliğin başkaları tarafından da keşfedilmesine kızdı.
Benim yakından tanık olduğum Güzel Köylü dizisinde de durum aynıydı. Dizinin bölümleri televizyonda yayınlanmaya başladığında önceleri o yörenin halkı, oyuncuları ve dizi setini merak ettiği için geliyordu. Bölümler ilerleyince özellikle hafta sonları hiçbir yerde çekim yapılamaz hale geldi kalabalıktan. Turizm şirketlerinin tur otobüsleri her hafta artmaya başladı. Bozüyük köyünde hediyelik eşya dükkanları, gözleme tezgahları açılmaya başladı. Köyün gençleri iş bulmak için şehre giderken, köyde kalıp bu tezgah ve dükkanlarda çalışmaya başladı. Dere sahneleri için gidilen Akyaka’da bu kalabalıktan nasibini aldı. Karpuzunu yüklenen aileler derenin içinde piknik yapmak için Akyaka’ya gelince Akyakalılar isyan ettiler. Çünkü o sakin, huzurlu Akyaka bir anda kalabalıklaşmaya başladı. Trafik kapasitesinin çok üzerine çıktı ve o Azmak Deresi piknikçiler yüzünden kirlendi.
Anlamadığım bir şey var. Piknik yapmak için gittiğimiz yeri seçerken temiz ve huzurlu olmasını istiyoruz ya, neden orayı bir daha kimse gitmeyecek gibi çöplerimize boğuyoruz? Bunu anlamak gerçekten zor.
Aslında sadece benim arkadaşım değil tüm izleyici güzellikler görmek istiyordu televizyonda izlediği dizilerde… Bir dizide farklı bir atmosfer olduğunda izleyicinin hemen dikkatini çekiyor. Kimi memleketini gördüğü için izliyor, kimi değişik yerler gördüğü için, kimi yeni yerleri keşfetmek için, kimi de güzellikler gördüğü için…
Televizyon dizileri, hikâyelerini anlatırken görsellikle zenginleştirdiğinde daha etkileyici hale geliyor. Bu tarz diziler yörenin güzelliklerini izleyiciye sunarken, bir yandan da o yörenin kendine has özelliklerini de senaryonun içine sıkıştırdıkları için bölge hakkında da bilgi sahibi olmamızı sağlıyor.
İnsandaki estetik algısı gördüğü güzelliklerle gelişir. Güzellikler görmek mutlu eder insanı… Temiz ve doğası bozulmamış yeşil alanı görmek içimize huzur verir. Şimdilerde sosyal medyada, bazı mekanlar için öncesi ve sonrası diye fotoğraflar paylaşıyorlar. Hemen hemen hepimiz katledilen doğa görüntülerini görünce üzülüyoruz, içimiz yanıyor. Hatta eski Türk filmlerinde özellikle İstanbul’un eski halini görünce hayıflanıp üzülüyoruz. Her yer yemyeşil… “Keşke böyle kalsaymış İstanbul” diyoruz. Şimdilerde dizilerde gördüğümüz İstanbul, bol gökdelenli, bol ışıklı, koca bir mega kent…
Bazı şeyler paylaşınca anlam kazanır, güzellikler de öyle. Güzel bir şey gördüğümüzde yanımızdakine gösterir, eğer yalnızsak da fotoğrafını çekip yollarız. Yani paylaşırız…
Sağlıklı ve güzelliklerle dolu günler dileğiyle…