İlk yerli dizi “Soundtrack”i nedir?
Başlıktaki sorunun cevabını bulmak için çooook eskilere, 45 yıl kadar öncesine dönmek gerekiyor.
Eve bir televizyon cihazı alınması, 4 yaşında bir çocuk için nasıl bir şenlik, bir festivaldir tahmin edebilir misiniz? Muhtemelen edemezsiniz çünkü ‘70’li yılların ilk yarısında 4 yaşında olmanız gerekirdi. “Anne bu akşam Uzay Yolu varmış, Mahmutlara gidebilir miyim izlemek için?” sorusunun mana ve ehemmiyetini, “Annene söyle, mutlaka bekliyoruz, Sabiha Hanımlar da gelecek, televizyonda da Zeki Müren konseri var, hep beraber izleriz,” diyen komşu teyzeyi o anda sarılıp öpme isteğini… Ve şimdi anlatmakla bitmeyecek ve yalnızca o günlere mahsus bir dolu duyarlılığı, heyecanı…
Kardeş normal bir şey ama televizyon süper
Bizim eve televizyonun ilk geldiği günü bugün gibi hatırlıyorum. Aralık 1973… Birkaç ay önce de annemin kucağında kardeşim çıkıp gelmiş ansızın ama onun gelişine bu kadar sevindim mi ona emin değilim. Çünkü kardeşi olan çok arkadaşım var ama televizyonu olan pek az. Kardeş normal bir şey ama televizyon süper bir teknoloji, çok acayip, sihir gibi bir şey… Artık televizyon izlemek için evinde televizyonu olan konu komşudan davet beklemeye ya da kendini davet ettirmek için debelenmeye son. Yayın başlayınca bas düğmeye, siyah beyaz ama uçsuz bucaksız, büyülü bir dünyanın kapıları açılıversin oracıkta…
Mahallenin sayılı televizyon sahibi ailelerinden birinin çocuğuyum. O zamanlar baban fabrikatör olsa ancak bu kadar havalı hissedebilirsin kendini. Dedim ya, şenlik kıyamet… Fakat o da ne? Başkalarının evinde izlediğim o eğlenceli televizyon bizim evde pek iç karartıcı. Sürekli ciddi ciddi, ağır aksak konuşan birileri, sürekli aynı yaşlı adamın fotoğrafları, görüntüleri… İçimden diyorum ki herhalde babam yanlış bir televizyon aldı, bu cihaz Mahmutlarınki gibi müzik, dizi, film filan göstermiyor. Bozuk mudur nedir?
Meğer tam da o günlerde İsmet İnönü ölmüş; bir haftalık yas yayınındaymış televizyon…
Sonrasında televizyonun adeta ailenin dördüncü ferdi gibi hayatımıza yer ediyor. Yayınlar giderek çeşitleniyor… Mesela 19 Mayıs 1974 günü ilk yerli ve milli dizimiz “Kaynanalar” başlıyor… Şimdi olsa “sit-com” denirdi ama o zaman “güldürü dizisi” diyoruz; bayağı komik çünkü. Derken 1974’ün yaz aylarında Kıbrıs Barış Harekâtının patlak vermesi ile heyecanlı, gerilimli günler başlıyor…
İzmir’deyiz o sıra. Haliyle karartma uygulanıyor. Mavi defter kabıyla kaplanmış ampullerin solgun ışığında harekâta dair son gelişmeleri televizyondan takip ediyoruz. Harekâtın fon müziği Ayten Alpman’ın “Memleketim” şarkısı. Ne olup bittiğini tam olarak anlayamayacak yaşlarda olsak da Türk askerinin kahramanlıkları göğsümüzü kabartıyor, sokakta çocuk oyunlarımızda biz de “Lay lay lay lay lay” diye başlıyoruz şarkıyı söylemeye…
İlk özgün senaryosu olan dizi Kaynanalar
Yukarıda “Kaynanalar” için ilk yerli ve milli televizyon dizimiz demiştim ama bir de şu var ki aynı zamanda ilk özgün senaryosu olan dizimiz “Kaynanalar”. Zira peşi sıra yapılan dizilerin neredeyse tamamı edebiyat uyarlamaları olacak bir süre. Mesela 14 Eylül 1974’de yayına giren “Sinekli Bakkal”, Halide Edip Adıvar’ın aynı adlı romanında uyarlama. 19 Eylül 1974’de yayına giren “Evler Evler”, İsmet Küntay’ın aynı adlı tiyatro oyunundan televizyona aktarılıyor. İlk bölümü 30 Kasım 1974’de yayınlanan “Tütün Zamanı” da Necati Cumali’nin aynı adlı üçleme romanından yola çıkılarak yazılmış bir senaryoya dayanıyor.
15 Eylül 1974’de ilk bölümü yayınlanan “Yaşar Yaşamaz” da yine bir edebiyat uyarlaması ve yönetmen ve senarist Çetin Öner tarafından Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” adlı romanından televizyona uyarlanıyor. Gazeteci - yazar Hasan Pulur, o günlerde Milliyet gazetesindeki köşesinde diziden şu cümlelerle bahsediyor: “Türk televizyon seyircisi belki de televizyon kurulduğundan bu yana ilk defa günlük saatlerini bir yerli yapıt için ayarlamaktadır. İşler ‘Yaşar Yaşamaz’a göre ayarlanmakta, herkes o saatte televizyon başında olmanın ince hesaplarını yapmaktadır.”
Tüm Aziz Nesin eserleri gibi hem komik hem de toplumsal ve siyasi eleştiri taşıyan “Yaşar Yaşamaz” dizisi “Kaynanalar”dan sonra halk tarafından çok sevilen ve benimsenen ikinci dizi olmuştur diyebiliriz. Hatta dizi o kadar sevilir ki başrol oyuncusu Mehmet Keskinoğlu kısa süre içinde hem Yeşilçam’a, hem de gazino sahnelerine transfer olur. Dizinin özgün müziklerini Bora Ayanoğlu yapmıştır ve dizinin sevilmesinde elbette müziklerinin de katkısı büyük olur.
Türk sinema ve tiyatrosunun unutulmaz isimlerinden Sami Ayanoğlu’nun oğlu olan Bora Ayanoğlu, tıpkı babası gibi sinema ve tiyatro dünyasının içinde yer alırken bir yandan da müzisyen olarak adından söz ettirir. Şarkılar yazar, film müzikleri besteler, şarkıcı olarak da plaklar doldurur. “Yaşar Yaşamaz” dizisi için bestelediği şarkıyı da 1975 yılında plak olarak yayımlar.
Bugün dijital platformlarda bulunamayan, sadece arşivlerde kalmış bu 45’lik plak, Türkiye’de yayımlanmış ilk yerli dizi “soundtrack”i. Çok kimsenin bilmediği bu bilgiyi de böylece gün ışığına çıkarmış olalım.