Yarışma heyecanının devam ettiği 9. Boğaziçi Film Festivali’nin beşinci gününde, Ulusal Uzun Metraj Film ile Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışmalarında yer alan filmlerin Atlas 1948 ve Kadıköy Sinemalarında ekip katılımlı söyleşiler gerçekleşti.
Tüm hızıyla devam eden 9. Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışma filmlerinden Arda Ekşigil’in “Akıntı”, Nuri Cihan Özdoğan’ın “Aynı Gecenin Laciverti”, Recep Bozgöz’ün “Benden Korkmana Gerek Yok”, Belkıs Bayrak’ın “Cemile”, Ramin Matin’in “Disonans”, Abdullah Şahin’in “Hemnefes”, Elif Eda Karagöz’ün “Jülide”, Merve Bozcu’nun “Plastik Rüya”, Adar Baran Değer’in “Soğuk”, Emir Külal Haznevi’nin “Yüksek İrtifa Ya Da Şeylerin Tuhaflığı” izleyicilerle buluştu. Atlas 1948 Sinemasındaki gösterimlerin ardından moderatörlüğünü Arya Su Altıoklar üstlendiği film ekipleri ile söyleşi düzenledi.
İlk olarak “Jülide” filmi adına sahneye yönetmen Elif Eda Karagöz, başrol oyuncusu Gülşah Büktür ve yapım ekibi çıktı. Yönetmen Karagöz, bir gece zihninde Jülide ile Kaan’ın konuşmaya başladığını ve hemen yazmaya başladığını belirtti. Karagöz, “Benim kafamda döndürdüğüm hikayeler destek olmadan çekilecek şeyler değil, benim filmlerim biraz kendi yağında kavrulan filmler. Bunun dışında da ben çok göz boyamayı değil sade haliyle seviyorum, o şekilde etkilemesini seviyorum. Minimalliği seviyorum.” dedi.
Ardından “Soğuk” film ekibine gelen soruya yönetmen Adar Baran Değer cevap verdi. Afişi beğenen bir izleyicinin detay sorması üzerine; “Erdem Kallavi diye bir arkadaşımız yaptı. Kendisi tasarımcı, afiş için de film için de çalıştık.” dedi. Değer, uzun metraj düşündüğünü, bu senaryoyu da uzun metrajdan kısaya çevirdiklerini ve bir gün, bu hikaye olmasa bile uzun metrajlı bir film çekmek istediğini belirterek sözlerini tamamladı.
“Hemnefes” filminin yönetmeni Abdullah Şahin ise söyleşide, hayatta saf iyi ya da kötü olmadığını, sadece filmde o şekilde verdiklerini ve karakterde para hırsı olmasa da rahatlığın peşinden gitmeyi seçtiğini ifade etti.
“Aynı Gecenin Laciverti” filminin yönetmeni Nuri Cihan Özdoğan söyleşide bir izleyicinin sorusu üzerine “Aslında kara film türünde bir anlatım, senaryoyu yazarken aklıma geldi. Biçimde Neon ışıklar kullandık. Referans aldığımız filmlerde böyle şeyler denendiğini gördük ve biz de yeni şeyler denemek istedik.”
Daha sonra sahneye “Yüksek İrtifa Ya Da Şeylerin Tuhaflığı” filminin ekibi çıktı. Filmin yönetmeni Emir Külal Haznevi, filmi yazmaya başlayınca çok ikna olmadıklarını ama daha sonra destek aldığını söyledi. Uzun süre beklediğini belirten Haznevi, filmi 8 günde çektiklerini dile getirdi.
Plastik Rüya’nın söyleşisine yönetmeni Merve Bozcu katıldı. Bozcu, 30. yaşına girdiğinde sosyal medyanın etkisi ile çöktüğünü, sosyal medyada kadınlara yapılan bir güzel algısı olduğunu bu kalıplara kadınlardan da buna zorunlu uymasını beklediklerini dile getirdi.
Disonans’ın yönetmeni Ramin Matin, filmin sıkışmışlık hissini iyi verdiğinin söylenmesi ve gerçek olup olmadığının sorulması üzerine; “Evde otururken bir şey yapmak istedik. Evde kalmamız da esin kaynağı oldu.” dedi.
Belkıs Bayrak, yönetmenliğini yaptı Cemile filmiyle ilgili sorulara cevap verdi. Küçükken ailesinin kendisini karate kursuna gönderdiğini söyleyen Bayrak, “Bedensel olarak güçlü hissetmemi istediler.” dedi. Şimdi, kendi çocuğunu Kickbox’a gönderdiğini ekleyen yönetmen, “Naif bir çocuk ve bir şekilde kendisini koruması lazım. Bu iki anı birleşince film için bir köprü oluştu. Bize dayatılan başarılı olmak, güçlü olmak, takdir edilme isteği nereden geliyor, çıkış noktalarından biri buydu.” dedi.
“Benden Korkmana Gerek Yok” filminin yönetmeni Recep Bozgöz ve senaristleri İdil Ademir ile Öykü Çetin sahnedeydiler. Yönetmen, hikayeyi, Murathan Mungan’ın Terastaki Havlu diye bir şiirinden ortaya çıkardığını söyledi. Ademir, “Rahatsız olduğumuz bir şey vardı rıza üzerine, eğilmek istedik, oradan ilerledik.” derken, Çetin; “1.5 yıl çalıştık aslında, üzerinde düşündük. Rızanın sınırları nerde başlıyor nerde bitiyor bu tarz şeyler üzerine yoğunlaştık.” Dedi.
Son olarak Sinan Kesova, yapımcısı olduğu Akıntı filmi için sahnedeydi. Kesova, “Yönetmenimiz çok yürüyen birisi. Gününün bir iki saatinde yürüyen birisi de filmin çıkış noktası. Küçük anekdotlardan yola çıkılarak oluştu.” dedi.