Haluk Bilginer’den Angelina Jolie’ye gövde gösterisi!

KÜLTÜR SANAT 30.08.2024, 14:42
Haluk Bilginer’den Angelina Jolie’ye gövde gösterisi!

28 Ağustos-7 Eylül 2024 arasında düzenlenen 81. Venedik Film Festivali’nde “Maria” Ana Yarışma’da dünya prömiyerini yaptı. Haluk Bilginer, Kodi Smit-Mcphee ve Alba Rochrwacher’ın Angelina Jolie’ye gövde gösterisi yapmasıyla hatırlanacak. Larrain’in Feminist Liderler Biyografisi Üçlemesi’nin en zayıf halkası, ‘ucuz fotoğraf çekimi niyetine bir opera sanatçısı bio-pic’i’ hissi bırakıyor.

FİLMİN NOTU: 4.2

‘TOMMY’DEN ‘AMADEUS’A UZANAN BİR BİO-PIC

“Maria”, aslında feminist bir “Tommy” (1975) gibi başlıyor. Şan-şöhret dünyasını eleştiren bu teknolojik, taze ve fütüristik evren, ‘belgesel’ izdüşümleriyle de anlam kazanıyor. Zamanla Forman’ın “Amadeus”una (1984) kaymayı tercih ediyor. Larrain’in Callas’ın sonne’lerinde şık bir yolculuk planladığı baştan sona hissediliyor. Adeta kurmaca-belgesel arası bir geçmiş-günümüz arasında gidip gelme var. Bu görsel işçilik, açılış ve kapanış sekanslarındaki büyülü Vertov efektiyle anlam kazanıyor. Ama bu hamle 125 dakikanın içini doldurmaya yetmiyor.

ÜÇLEMENİN ‘KLOSTROFOBİK’ YÖNÜ STAR SİSTEMİNE YİTİRİLMİŞ!

Ed Lachman’ın 16mm çekimleri ciddi bir eylem planı getiriyor. Ama “Jackie” (2016) ve “Spencer”daki (2021) Fontaine’dan alınan klostrofobik atmosfer kadar ‘enerjik’ hale gelemiyor. Aksine bir ‘hantallık’ devreye girebiliyor. Siyah-beyaz ile renkli arasında gidip gelirken ‘eski usul büyü’ hissediliyor. Pelikül dokunuşunun o kadar da geride kalmadığı söylenebilir. Ama görüntü yönetmeninin kendi nostaljisini yakalamaktan uzak durduğu kesin. Burada da bir hantal bilinçaltı yolculuğuna sürüklüyor seyirciyi. Renkli’de eski heyecanı kalmadığını ispatlanıyor.

HALUK BİLGİNER’DEN ANGELINA JOLIE’YE GÖVDE GÖSTERİSİ!

Bu durum karşısında aslında oyunculardan Haluk Bilginer, Alba Rohrwacher ve Kodi Smith-Mcphee’nin Jolie’yi ezip geçmesini izliyoruz. Özellikle yerli oyuncunun karakterinin Jacqeline Kennedy’yle sonradan evlenmesi ilginç bir enstantane. Adeta kendini bir Shakespeare tiyatrosundan kopup gelmiş bir şekilde ‘tipleme’ye çok boyutlu hal vermesi sonrası döktürüyor, şov yapıyor. Onsuz asla Aristotle Onassis bu kadar sahici olamazdı. Tüy siklet Jolie’ye ders veriyor çokça. Ona ayrı bir kaliteli biyografi yapılması için heyecan yaratıyor. Bu duruma aslında ‘sonneler’deki vals’e eklenme de bir katkıda bulunabiliyor. Başrol oyuncusu “Tar”daki (2022) Cate Blanchett ile rekabete girse de, “A Star is Born” (2018) ve “Maestro”daki (2023) Lady Gaga kadar trajikomik hale gelebiliyor! Akdenizli bir isim seçilebilirdi. Rohrwacher bile toparlayabilirdi. Zerrin Tekindor, Zuhal Olcay olabilirdi.

STEVEN KNIGHT HAMLESİ DOĞRU MU?

Steven Knight’ın siyasi lider biyografilerinin “Rebecca”sı (1941) “Spencer”da diyalog problemi çektirdiği çok açıktı. Burada da aynı zararı verdiğini görebiliyoruz. Ama işin tuhafı “Priscilla” (2023) gibi Cailee Spaeny sahiciliği varken burada o noktalara ulaşılamıyor. Her öğesini kendi üstlendiği uyarlama klasiğine dönüşecek ’Ripley’ mini dizisinin heyecanına ulaşamıyor. Larrain’in “Jackie”de kabuslar üzerine kurduğu paranoya gerilimi, Von Trotta-Truffaut arasından ne kadar melankolik ve kalıcı ise, bu ‘feminist biyografisi’ damarında da etkinliği o kadar düşüyor. Orada geride kalan rahatsız edici bir karakter anlatılıyor. Ama “Spencer”daki masalsı Uyuyan Güzel finali de işlemiyor.

KİŞİSEL VE UCUZ BİR FOTOĞRAF ÇEKİMİ NİYETİNE BİR FİLM

“Maria”da ‘ölüme ramak kala filmi’ förmülü Angelina Jolie’ye ağır gelmiş. Bunu kaldırabilecek seviyede bir Blanchett, bir Portman, bir Stewart aranıyor. Bu durum da ‘Razzie’ eylemini aktif hale getirebiliyor.  Bu da sonne’ler oluşan yapının enerjisini engelliyor. Aksine dünyanın en popüler insanlarından birinin kişisel fotoğraf çekimine kayıyor yapı. Dominik’in bu konuda bir estetik ve model yarattığı “Blonde”un (2022) sikletine ulaşamıyor. Aksine en alt seviyede kalıyor.

LARRAIN’İN EN ZAYIF ESERLERİ ARASINDA ANILACAK

Anlar üzerine kurulan daha zeki tarihi eylem planları var. Burada o heyecana ulaşmak mümkün olmuyor. Bu durum karşısında da finalde ucu açık kapanışın aslında ‘yetmişti zaten bu kadar kalitesizlik Angelina Jolie’ olarak bitiyor. Larrain’in ‘gelişme’ bölümünü biraz törpülemesi gerekirmiş. Bu sayede en azından oyuncular arasındaki rekabet de iz bırakabilirmiş. Bu kadar fazla özgüvenli bir ana karaktere alan açınca yapımcı-yönetmen dahil en zayıf filmine sebebiyet veriyor. Lachman bile iz bırakmadan çekiliyor. Makyaj ile mücadelesinden ziyade kendi çektiği eserlerde neyse ki oynamıyor gibi bir his bırakıyor. “Maria”, Jolie’nin fazla risk alarak dibi görmesiyle ‘kişisel bir illüzyon’a sürükleniyor.

Yorumlar (0)