Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar başkanlığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında 30. kez sinemaseverlerle buluşan Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ‘’Onur Ödülleri’’ sahiplerini buldu. Gani Müjde’nin sunumuyla gerçekleşen törende ‘‘Onur Ödülleri’’ Perran Kutman ve Cihan Ünal’a takdim edildi.
Açılış konuşmasına; sanatçıları, sinema emekçilerini ve konukları selamlayarak başlayan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar; Altın Koza’yı marka haline sanatçıların getirdiğini belirterek, minnettarlıklarını ifade etti ve “Adana sanatı benimseyen, bilen ve seven insanların yaşadığı, çok sanatçı yetiştiren bir şehir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk sanata ne kadar önem veriyor ve seviyorsa, Adanalılar da sanatı o kadar seviyor. Adanalı olmaktan gurur duyuyorum. İlelebet payidar kalacak Cumhuriyetimizin 100. yılında, Adana Altın Koza Film Festivali’nin 30’uncusunu yapıyoruz. Festivalimiz her yıl bir öncekinden daha iyi oluyor. Türk sinemasına, tiyatrosuna ömürlerini veren, büyük başarılara imza atan, çok sevilen sanatçılarımız Perran Kutman ve Cihan Ünal’a, onur ödülünü kabul ettikleri için teşekkür ediyorum.” dedi.
Türk Sineması’nın usta ismi Perran Kutman’a ödülünü, Halil Ergün takdim etti. Perran Kutman ‘’Sinemamızın bir emekçisi olmak benim için onurların en büyüğü. Cumhuriyetimizin 100. yılında sinema adına yapılan bu organizasyonun bir parçası olmak o kadar mutluluk verici ki. Güzel insan demek Adanalı demek benim için. Sinemaya tutkulu insanların şehri demek. Pamuk demek, sanat demek, bereket, barış ve sevgi demek... Tüm Adanalılara, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum’’ dedi.
Festivalde Onur Ödülü’nü alan usta oyuncu Cihan Ünal’ın ödülünü, Zeydan Karalar ve Biket İlhan verdi. Cihan Ünal ‘’Eylül ayının son günlerinde, sonbahar yapraklarıyla örtülü bahçemizde rengarenk çiçekler açtı bu anlamlı ödülle. Altın Koza’da emeği geçen, başta sevgili, değerli belediye başkanımız Zeydan Karalar olmak üzere, tüm jüri üyelerine, etkinliğe katılan sanatçılara ve sanatseverlere sonsuz teşekkürler.’’ dedi.
Ödül töreni Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın Türk ve dünya sinemasından film müziklerinin yer aldığı muhteşem konseriyle sona erdi.
Yönetmenin ilk filmi: “Kıyıda
Genç yönetmen Büşra Bilginer’in mezuniyet projesi olan filmiyle ilgili olarak; “Mimar Sinan Güzel Sanatlar’dan geçen sene ay mezun oldum. Üniversitede birinci sınıfta hikayeyi yazmıştım. Tamamen bir ailenin içinde herkesin ne kadar farklı yaralar alabildiğini yazdım. Hikaye zamanla evrilerek bu hale geldi. Karakterler çevremde gördüğüm tipler. Çok iyi tanıdığım karakterler üzerine hikaye yazdım. Babanın yokluğunun daha güçlü olacağını düşündük. Varlığını görmektense yokluğunu görmenin daha güçlü olacağını düşündük. Aslında mezuniyet projesi olarak başladım. Sonra mezuniyet projesinin ötesinde bir şey yapmak istedim. Sınırları zorlamak istedim. Boyumdan büyük işlere kalkıştım ama çok şanslıyım ki çok harika bir ekiple çalıştım. Herkes ben bu işin içindeyim diyerek destek oldu. Bocaladığım, zorlandığım, filmin içinde çok şey öğrendiğim bir süreç oldu” dedi.
“Annesinin Kuzusu”
Filmin senaryosunu yönetmen Umur Evirgen ile birlikte kaleme alan Feride Çiçekoğlu, filmle ilgili olarak “Alışılmışın dışına çıkmak istedik ama bunu kavramsal bir yerden yapmadık. Hikayenin sahici yanları da var ve bunu cesaretle yazmak istedik ve cesareti için yönetmenimizi kutluyorum. Bize çok çile çektirdiğini düşündüğümüz bir sözümüz var. Kol kırılır yen içinde kalır. Bizim acımızdır bu. Aile çok övülüyor, çok baş tacı yapılıyor. Acılarımızın büyük kısmını aile içinde ediniyoruz ve bunları konuşmuyoruz. Filmimiz kurmaca bir hikaye ama çoğumuz kendimizden izler bulmuşuzdur” dedi.
Filmin yönetmeni Umut Evirgen ise; “Aslında bir taraf tutmamaya çalıştım. Anneyi, babayı, çocuğu masum ya da suçlu göstermemeye çalıştım. Ben filmler daha çok bana değsin, benimle alakalı olsun istiyorum. Travma diye adlandırmak istemiyorum ama gözlemlediğim, maruz kaldığım, maruz bıraktığım şeyleri anlatmak istiyorum. Bu sebeple böyle bir film tercih ettim. Bu filmde annemle ilgili uğraştım, belki bir sonraki filmde babamla ilgili uğraşırım.” dedi. Maske altına sokmadan bütün benliğiyle kendisinde bıraktığı izleriyle, etkileriyle yaşadıklarını kurmaca karakterlerle anlattığını söyleyen Evirgen, “Akışı çok gerçekçi kurmadık. Tabi ki kurmaca ama bende bıraktığı hisler, duygular gerçek aslında” dedi.
Dünyadaki 650 milyon çocuğun hikayesi: Ceylin
Ceylin’in yönetmeni Tufan Şimşekcan, gösterim sonrasında yapılan söyleşide, çadır kentteki çocukların süreçlerini gözlemlediklerini ve farkındalık yaratmak için bu filmi çektiklerini söyledi. Şimşekcan, “Filmimizle bu farkındalığı umarım oluşturabiliriz. Çünkü çok acı. Orhan Kemal’in Bir Zamanlar Çukurova’da hikayesinden bu yana, hatta daha öncelerinden hiç değişmeyen bir sürece tanık olduk, paylaştık. Adana’nın pek çok bölgesinde binlerce çadır var. Pek çok çadır kent var. Özellikle kız çocukları 12-17 yaş arasında başka bir çadıra götürüyorlar. Bu çadırlarda da erken yaşta zorla evlendiriliyorlar. Çocuk doğurmaya zorlanıyorlar. Orada bir çocuk, bir yevmiye demek. Çok acı duruma tanık olduk. Binlerce çadırda bu süreç devam ediyor. Bir nevi ortaçağ gibi yaşanıyor aslında. Bizler fark edemiyoruz belki ama filmle farkındalık yaratmak istiyoruz” dedi.
‘’Belgesel Film Yarışması’’ finalistleri seyirci ile buluştu
‘’Belgesel Film Yarışması’’ bölümünde ‘’Komünist Osman’’ ve ‘’İki Nehir Arasında’’ filmleri Adana’da seyirci karşısına çıktı.
‘’Kısa Film Yarışması’’ finalistleri gösterildi
Uluslararası Kısa Film Yarışması’nın finalistlerinden; Benhür Bolhava imzalı ‘’Koyun’’ , Doruk Can Kaya imzalı ‘’Ay Bulutta’’ , Handan İpekçi imzalı ‘’Diyet’’ , Yılmaz Özdil imzalı ‘’aforoz’’ , Elvin Adıgüzel imzalı ‘’Forgive me Tonight’’ ve Kiarash Dadgar Mohebi imzalı ‘’The Steak’’ belgeselleri gösterildi.
Ulusal Öğrenci Kısa Film Yarışması’nın finalistlerinden ise Boraz Yavuz Subaşı imzalı ‘’Pamuk Prenses ve Cice’’ , Zeynep Sude Karabulut imzalı ‘’Sonsuza Dek Birlikte?’’ , Ali Olgun imzalı ‘’Unconscious’’ , Hazan Beklen imzalı ‘’İnsan Örtüsü’’ , Orkun Alp Eğinlioğlu imzalı ‘’Gece’’ ve Veysel Ayvazoğlu imzalı ‘’Gözlerini Kapat’’ filmleri izleyiciyle buluştu.
Özel gösterim bölümünde ise ‘’Bars’’ , ‘’Carmen’’ ve ‘’Neruda’’ , ‘’Gölgesiz Kule’’ , ‘’Saman Altında Su’’ , ‘’Sararmış Yapraklar’’ , ‘’Kötülük Diye Bir Şey Yok’’ filmleri; ‘’Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri’’ ve ‘’Sinema Hakikatinin İçinde Uzun Bir Yolculuk: Necip Sarıcı’’ belgeselleri izlendi.
Yamaç Okur’dan ‘’Bir Filmin Festival Yolculuğu’’
Festival kapsamında Çukurova Altın Koza Film Akademisi tarafından gerçekleştirilen paneller, Yamaç Okur’un konuşmacı olarak yer aldığı ‘’Bir Filmin Festival Yolculuğu’’ ile devam etti. Esas 01 Burda AVM Cinemapink’te yapılan etkinliğe sinema öğrencileri yoğun ilgi gösterdi. Yamaç Okur ‘’Bir filmi yaparken ilk yapılması gereken şey bir takvim oluşturmak. Her işte bu şekilde olmalı. Çok kapsamlı ve ayrıntılı bir takvim ve iş planı olmalı. Elbette hayatımız değişiyor plan da değişebilir. Ama her zaman bir B planı da olmalı. Kısa filmlerde, tamamen seyirciyi düşünerek bir plan yapılması gerekmiyor. İstediğinizi her şeyi özgürce yapıyorsunuz ve böylece farklı şeyler yapıyorsunuz. Kısa filmde hiçbir bahane yok her şey yapılabilir.’’ dedi.
Tufan Taştan ile ‘’İlk Filmin Serüveni’’
Çukurova Altın Koza Film Akademisi tarafından gerçekleştirilen bir diğer panel yönetmen Tufan Taştan’ın konuştuğu ‘’İlk Filmin Serüveni’’ oldu. Cinemapink’te yapılan panelde Taştan, kısa ve uzun metrajlı filmlerde, ilk filmin yapım sürecinden söz etti.
‘Sinematografinin Gücü’ paneli
‘’Sinematografinin Gücü’’ konulu, Görüntü Yönetmenleri Derneği’nin düzenlediği panelde ise yönetmen Serdar Akar, görüntü yönetmeni Eyüp Boz, gazeteci ve sinema yazarı Olkan Özyurt ve Prof. Dr. Nesrin Aysun Yüksel sinemaseverler ile sohbet etti. Görüntü Yönetmenleri Derneği’nden Emre Köktaş moderatörlüğünde gerçekleşen panelde sinematografinin öneminden söz edildi.
Serdar Akar ‘’Sinemanın kendi dili vardır. Sinemada, açı, ölçek, hareket ve ışık olmadan ve tüm bunları doğru kullanmadan bir şey anlatamazsınız.’’ dedi.
Eyüp Boz ‘’Filme vakıf olan bir yönetmen her zaman tercihimdir. Ama böyle olmuyor her zaman. Bir sürü sorunla baş edebilmeniz için bir paydaşa ihtiyaç vardır. Bunu da görüntü yönetmeniyle daha rahat aşarsınız.’’ dedi.
Olkan Özyurt ‘’90’ların başında Türk filmi izlenir mi, denirdi. Sinemalarda Türk filmi gösterilmezdi. Eşkıya gelince; Hollywood filmi gibi, dendi. Görsel yenilenmeyi Türk Sineması 90’larda başlattı. Sebebi sanırım eğitimli kuşağın gelmesiydi. Sinematografi eldeki hikayeyi görsel bir anlatım ve dille anlatmaktır. Eldeki hikayenin görsel karşılığıdır aslında. İddialı görüntü yönetmenlerimiz var. Bazı filmlerde yabancı görüntü yönetmenleri var ve niye tercih ediliyor tam bilmiyorum merak da ediyorum.’’ dedi.
Prof. Dr. Nesrin Aysun Yüksel, ‘’Sinematografi, izleyiciye görev yükleyerek, izleyicinin başka okumalar yapmasını sağlıyor. Savaş filmlerinin cıvıl cıvıl olmasını bekleyemezsiniz. Atmosferin ve renk paletinin önemi büyüktür. Aklınızdan ne geçiyorsa o olanağı sağlayan bir enstrümanla karşı karşıyayız. Sinematografi çok güçlü. Bunu bir silah gibi düşünün. Bu silahı nasıl kullanmayı düşünmek gerekiyor.’’ dedi.