Bir gecede şöhret olan star: Çağatay Ulusoy
Sakin bir duruşu var. Öyle kendi halinde, içine kapanık bir hali var ki sessiz bir limana demir atmış ve duruyor gibi. Her şeyi sessiz ve derinden yaşıyor sanki. Ama hayat onu sessiz sakin bir köşede bırakmıyor. Öyle kendi içinde yaşayan bir insanın bu kadar ünlü olması da insanı şaşırtıyor haliyle. Bu konumu o istememiş de, hayat kendiliğinden onu ödüllendiriyor galiba. Aslında hikayesi de öyle. Çağatay Ulusoy’un hayalinde modellik yarışmasına katılmak, manken olmak gibi düşünceler yok. Profesyonel olarak basketbol oynadığı için o alanda kariyer yapmayı istiyor. Arkadaşlarının “Fiziğin güzel, sen neden mankenlik yapmıyorsun?” gazına gelerek Best Model yarışmasına katılıyor. Hiç aklında yokken kendini denemek için girdiği yarışmadan hem birinci olarak çıkıyor, hem de oyunculuk yapması için teklif alıyor. Ne ilginç değil mi? O gece onu yapımcılar görmese belki de bilmem kaçıncı kez düzenlenen Best Model yarışmalarında birinci seçilen kişi olarak kalacak ve hayatı bambaşka bir yöne gidecekti.
Oyunculuğa dair hiçbir şey bilmeden ilk rolüyle başrolde
Bir gecede hayatı değişen bir gencin hikayesi bu. Best Model yarışmasına katılarak birinci seçilmesi ve yarışmada yapımcıların onu görmesiyle tüm hayatı değişiyor. Çağatay Ulusoy’un oyunculuk serüveni böylece başlamış oluyor. Üstelik ilk oyunculuk tecrübesiyle ‘Adını Feriha Koydum’ dizisinde başrolde. Oyunculuk mesleğine, oyunculuğa dair hiçbir şey bilmeden başrolde yer alarak girmek ise Çağatay’ın ne kadar şanslı olduğunu gösteriyor. Bu şansı değerlendirip değerlendiremediğini ise yıllar içinde hep birlikte gördük. Çağatay Ulusoy; temiz yüzlü ve yakışıklı bir genç. Üstelik o güne kadar çok karşılaştığımız bir tip değil. Onun masum bir yakışıklılığı var ve o dönemlerde bütün genç kızları etkiliyor. Sonrasında hayran kitlesini her yaştan kadınlar ve erkekler oluşturuyor. Sevgisi sınırları aşıyor ve oyunculukta da sınırlarını günden güne aşarak olgunlaşan bir Çağatay olmaya adım atıyor.
Kendi harçlığını kendisi çıkartmış
Çağatay Ulusoy mütevazı bir ailenin iki çocuğundan biri. Anne ve babası birbirine aşık olarak evlenmiş, şimdilerde emeklilik hayatı yaşıyorlar. Kendi halinde bir aile, ortalarda hiç yoklar ve bu kadar ünlü bir çocuğa sahibiz duygusunda değiller. Çağatay da çok ünlüyüm duygusunda yaşamıyor. Ailecek mütevazı bir yaşam içinde kalmayı tercih ediyorlar. Çağatay’ın da hayatı gençlik dönemlerinden beri çalışarak geçmiş. Garsonluktan müzisyenliğe uzanan işlerde çalışmış. Kendi harçlığını kendisi çıkartmış. Nereden geldiğini biliyor, nereye gideceğim kaygısında o yüzden yaşamıyor. Hayatın sunduklarıyla yolculuğu değişiyor ve hep güzel yöne doğru yol alıyor.
Hayal Kaya’dan başkasını kabul etmediler
‘Adını Feriha Koydum’ dizisi ile başlayan oyunculuğunda Çağatay Ulusoy’un oynadığı karakter o kadar çok ses getirdi ki, herkes o dönem Emir Sarrafoğlu gibi bir aşık bulmak istedi. Bir kapıcının kızına aşık genç ve zengin bir adamın cazibesi yüksekti. Üstelik iyi vasıfları olan bu adamın büyüsü bütün genç kızları o dönem etkiledi. Emir Sarrafoğlu ile birlikte Çağatay Ulusoy’u da çok sevdiler. “Bu ancak dizilerde olur” diyebileceğimiz bir aşk hikayesini ‘gerçek olabilir’ duygusunda Hazal Kaya ile birlikte iyi partner olarak oynadılar. Ve çok iyi ikili oldular. Hazal Kaya’nın diziden ayrılmasıyla devam niteliğinde projeler hayata geçirilmeye çalışılsa da başarısız oldu ve Emir’in Yolu yarı yolda kaldı. Çünkü izleyici, Çağatay’ın partneri olarak Hazal Kaya’nın dışında bir oyuncuyu kabul etmedi.
‘Medcezir’ kendine dönüş projesi oldu
Kendisini geliştirmek isteyen Çağatay Ulusoy, o dönem oyunculuk dersleri almaya başladı. Oyunculuğunda gözle görülür değişimi adım adım hepimiz fark ettik. Öyle ki diziye devam ederken 2011'de ilk sinema filmi ‘Anadolu Kartalları’nda önemli bir rol oynadı. Filmde Üsteğmen Ahmet Onur karakterini canlandırdı ve bu rolüyle de büyük beğeni aldı. Bu kadar ilgi odağı olduğu bir dönemde kısa bir duraklama dönemi yaşadı ve bocaladı. Aslında hiç aklında yokken şöhret dünyasının içindeydi ve bu dönemde duygusal gelgitler yaşayıp kendisine zarar verecek hatalar yaptı. Ama geldi geçti. Herkesin başına gelebilecek şeylerdi, o nedenle o dönemi artık kapatmak gerekir.
Çağatay Ulusoy’un yeni bir sayfa açması ve güzel günlere dönmesi şahane bir diziyle oldu. ‘Medcezir’ dizisi Çağatay’ın kendine dönüş ve seyirci ile tekrar aynı sevgide buluşma projesi oldu. Dizi çok sevildi ve çok izlendi. Serenay Sarıkaya ile uyumu müthişti. Çok yakıştırılan çift oldular ve o enerji de seyirciye fazlasıyla geçti. Çağatay Ulusoy’un gitar çaldığını ve güzel bir sesi olduğunu bu dizide gördük. Yıllar önce gitar çalıp şarkılar söyleyerek para kazanan genç adam, yıllar sonra dizide bir oyuncu olarak bu kez şarkı söylemekteydi. Güzel bir genç kız Mira ve yakışıklı bir genç adam Yaman’ın aşkına dizide eşlik eden şarkılar seyirciye çok iyi geldi ve ikisinin de sesi çok güzeldi.
Her rol için titiz bir hazırlık süreci geçiriyor
Ulusoy, 2015 yılında ‘Delibal’ filminde rol alır. Hangi rol gelirse ona özel bir çalışmaya girer ve bu konuda disiplinli ve çalışkandır. Her rol için titiz bir hazırlık süreci geçirir. ‘Delibal’ filmindeki karakteri için zayıflama sürecine girer, bateri öğrenmeye başlar ve karakter için özel bir hocadan oyunculuk dersleri alır. Sevişme sahneleri ve çıplaklık ile ilgili sorularla karşılaştığında şaşırır, çünkü rol neyi gerektiriyorsa, karaktere hizmet ediyorsa profesyonel olarak yapmaya kararlıdır. ‘Delibal’ filminin en güzel sürprizlerinden biri de Sezen Aksu’nun yazdığı, ‘Mutlu Sonsuz’ isimli bir şarkıyı söylemesi olur. Çağatay Ulusoy’un albüm çıkartması yönündeki sorulara cevabı ise şöyledir; “Hayır. Zaten 16 yaşımdan beri gitar çalıyorum. Şarkı söylemeyi de hep sevdim. Ama bunu ticarete dökmeyi düşünmüyorum.”
“Best Model’den oyuncu olur” dedi
Dönem dönem mankenden, Best Model’den oyuncu olur mu tartışmalarına en güzel cevabı oyunculuğu ile vermiştir. Oyunculuk mesleğini ciddiye alması ile manken oyuncular tanımlamasından kısa sürede sıyrılmış ve bu tartışmalarda adı bile geçmez olmuştur. Oyunculuk üzerine kafa yormaya hep devam eder. Bir dönem Amerika’ya giderek oyunculuk dersleri ve dil eğitimi alır. O oyuncudur ve bu yolda mesleğe dair ne gerekiyorsa yapıyor ve yapmayı da sürdürecektir.
Onu farklı bir rolde izledik
Çağatay Ulusoy’u en son televizyon ekranlarında gördüğümüz proje ‘İçerde’ dizisi. Dizide Aras Bulut İynemli ile birlikte başrolü paylaştılar ve birbirlerini tamamlayan başarılı iki oyuncuyu izledik. Çağatay’ı diğer projelerinden farklı, aksiyonu olan bir rolde gördük. Sarp rolü oyuncunun kariyerinde, kendisini diğer rollerindeki romantik yakışıklı tanımlarından çıkaran bir karakter oldu. Dijital platformlar Türkiye’de yaygın hale geldi ve Çağatay tam da bu noktada çok önemli bir başarı yakalayarak oyunculuk platformunu başka bir rotaya çevirdi. Başarılı oyuncu Netflix’in ilk Türk dizisinde başrol alan ilk Türk oyuncu oldu. Çağatay Ulusoy’un başrolde olduğu ‘The Protector/ Hakan: Muhafız’ karakteri dünyada ve Türkiye’de çok ses getirdi, Türkiye’de ilk proje olarak kayıtlara geçti. Role özel bir makyajla hazırlanan Çağatay Ulusoy, tanınmaz hale geldi. Dijital dizi, film izleme platformu olan Netflix'in ilk Türk dizisi Hakan Muhafız'da Çağatay Ulusoy, değişimiyle görenleri şaşırttı, ezberleri bozdu. İki karaktere birden hayat veren Çağatay Ulusoy'un Hakan karakterinden Harun karakterine dönüşmesi ilgi gördü. Oyunculuğu ile herkesi kendisine hayran bıraktı ve bambaşka bir şekilde sevenlerinin karşısına çıktı.
Ekranda olmamak kendi tercihi gibi duruyor
Çağatay Ulusoy’u hayranları televizyon ekranında yeni bir proje ile görmek istiyor artık. ‘Barbaros’ projesi için adı geçerken, Çağatay o rol için şişmanladı, sakallarını uzattı kulisleri yapılırken ve beklentiler bu yöndeyken bu rolde kendisi yok artık. Başka diziler için ismi anılsa da o projelerin içinde olmuyor ya da olmak istemiyor. Sebebi bilinmez ama kendisi her şeyi daha ince eleyip süzgeçten geçiriyor gibi. Uluslararası bir platformda oynadığı rolden sonra yeni rolünün ne olacağı merak konusu belki de kendisi sadece dijital platformlarda yoluna devam etmek istiyor bunu bilemeyiz. Ama bir televizyon dizisinde karşımıza çıkmaması kendi tercihi gibi duruyor.
Doğru rolü bekliyor
Çağatay Ulusoy başlangıç hikayesinden bugüne çok yol kat etti. Yolculuğunu izlediğinizde oyunculuk bilgisi ve olayları geniş bir açıdan değerlendirerek geldiği bir zamanı yaşıyor. En önemlisi de hayatının en huzurlu döneminde gibi. Yıllardır sevdiği hobilerine zaman ayırıyor. Geçtiğimiz yıl bir film çekti. Rol almak istediği projeler için hikayeler, senaryolar yazdırıyor. Heykel yapıyor, balık tutuyor, resim yapıyor, doğanın içinde yaşıyor ve kuş seslerinin içinde alıyor eline gitarını en sevdiği şarkıları söylüyor. O rolü kaptırdım, bu rol benimdi durumlarında ve telaşlarında değil. Sakin ve huzurlu bir şekilde iç sesini dinleyerek doğru rolü bekliyor. Oynamadığında oyunculuğa dair öğrenmeyi ve araştırmayı sürdürüyor. Dünyanın her yerinden hayranlarının sevgisi onu zaten besliyor. Uluslararası alanda çalışmayı hedeflediği için Amerika’da çok önemli bir menajerlik ajansıyla da çalışıyor.
Kendi içsel yolculuğunda bütün hayranları ona iyi ki varsın diyor. Ne demiş Konfüçyüs “Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret.” Artık sen oyunculukta da balık tuttuğun için öyle bir proje bekliyorsun. O zaman rastgele… İyi ki varsın Çağatay! Yeni bir rolde en kısa zamanda tekrar karşılaşmak üzere.