Sık sık korku senaryoları yazan biriyim. Yok… Benim korku senaryolarım yapımcıların önüne gitmiyor. Onlar benim ruhumun senaryoları. Zihnimden geçip yüreğime oturuyor. Sonra bir vesileyle okşuyorum gönlümü. Bu kez arka odaya geçiyor korkular, endişeler, olasılıklar… Hayatım gerçekleşme ihtimali düşük planlar ve gerçekleşme ihtimali daha da düşük endişelerim arasında gidip geliyor.
Bazıları “Aklıma gelen başıma geldi” der… Benim aklıma gelenler gelmiyor başıma… Çünkü ona inanmışım bir kez. O yüzden olumsuz senaryoları mümkün olduğunca aklıma getiriyorum ki zaman ve mekana bürünmesin… Aklıma gelmeyen o şeyler sürpriz olarak oturuyor salonumun baş köşesine. Benim hayatımın istenmeyen senaryolarının kamera önüne gelişi tam da böyle.
İşte uzaktan eğitim de böyle girdi hayatımıza. Korku alternatiflerim arasında bir gün Ali ile 7x24 beraber olacağımız, onun okula gitmeyeceği… Tüm okul kitaplarının eve taşınacağı… Telefon alarmımın teneffüs zili olarak çalacağı… Ona “Derse gir” diye bağıracağım… Günde 3 ana 3 ara öğün yemek hazırlayacağım…Gelmemişti aklıma… Keşke sadede aklıma gelseydi. Böylece şu an yan odamda top oynayarak öğretmenini dinleyen çocuğuma “Dersle ilgilen” diye seslenmek zorunda olmazdım…
Daha fenası da var… Arkadaşını şikayete bana geliyor… Onu eğlendiren bir şey duydu mu ders arası o şeyi bana da anlatıyor… Bu kadar mı? Maalesef daha da kötüsü var… Büyük tuvaleti mesela…Asla ders arasında gelmiyor… Daima dersin tam orta yerinde geliveriyor. Elinde tablet, tuvalete oturan 7 yaşında bir çocuk, kapıda kişisel temizliğini denetleyen bir ben… Demek isterdim… “Yedi yaşındaki oğlumun kişisel temizliğini bizzat yapıyorum” demekten utanıyor olsam da gerçek bu…
İşte bu kafayla Ali’ye menü hazırlarken… Teneffüs zilini takip ederken… Evden dışarı burnumu çıkaramazken… Elbette diziler yoldaşım oluyor… İlk sezonu bittiğinde “Ben nasıl beklerim gelecek sezonu” diyen ben 2. sezonda hayal kırıklığı yaşadım. Sorun senaryoda mı yoksa benim bilinç seviyem mi zıplama yapıp olayları hafif buldu bilmiyorum.
Ama mesela hikayenin bir yerinde Atiye dönüp Erhan’a “Hayatının alt üst olmasından korkma… Nereden bileceksin hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını” diye Şems-i Tebrizi’nin bir sözünü söyledi. Ve bu sanki büyük bir şey söylenmiş gibi eklenmiş akışa. Oysa bu söz artık sosyal medyada ortaokul seviyesine inerek klişeler listesinin en üst sırasında çoktan yerini almış durumda.
Hikaye bana aşırı zorlama geldi. Karakterler ölüyor mu diriliyor mu karıştı kafam. Tamam zamanın lineer olmadığını doğrusal olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Ama tam oturmamış sanki. Karmalar konusunda kafalar karışmış. Seyrediliyor mu? Evet tabii ki… Ama geçen sezonu ekrana kilitlenip izleyen ben bu sefer kek yaparken, köfte pişirirken, kurabiyelere şekil verirken seyrettim tüm sezonu. Spiritüel bir hikayeyse söz konusu olan, yaz dizisi mood'unda izlenmemeli diye düşünüyorum… Tabii belki de ben bu konularda uzun yıllardır eğitim aldığım için beklentim yükselmiş olabilir. O halde şöyle diyebiliriz… Atiye spiritüel dağarcığı çok yüksek kişilere ulaşmakta zorlanıyor olabilir! Ya da daha kalabalık bir gruba hitap etmek için bunu özellikle yapıyor da olabilir ki çok mantıklı.
Oyunculara gelince… Beren Saati’i beğeniyorum. Doğallığını kaybetmemesi, güzellik endişesinde olmaması bana çok cool geliyor. Mehmet Günsür da çok başarılı bir seçim olmuş. Diğer oyuncuları da başarılı buluyorum. Dizinin cast'ı çok iyi bence. Devamını bekliyorum.
Bay Yanlış Bitiyor Mu?
Biterse üzülürüm açık söyleyeyim. Duyum filan da almadım… Ama şu anda Özgür ile Ezgi’nin küs olmaları gerekiyordu, değiller, çok mutlular… Araya eski sevgililerin girmesi gerekiyordu… Öyle bir şey de yok. Cansu ve Doktor evleniyor, eski eş henüz devreye girmedi. Kötü kalpli avukat erkenden etkisiz kaldı. Deniz ile şef tarafında da sular dingin. Aileler barıştı, yeni gelin adayı filan çıkmadı ortaya! Kötü kalpli Doktor Serdar’ın foyası çıkıverdi ortaya. Yani yaz dizilerinde görmeye alıştığımız uzatma senaryoları bir bir bertaraf edilmiş durumda. Bu da dizinin final yapacağının işareti mi? Yoksa beklenmeyen gelişmeler mi olacak? Bekleyip beklenmeyenleri göreceğiz!