Hepimiz modayız, hepimiz modacıyız
Sinema, televizyon, tiyatro, görsel ve işitsel sanatlar, dijital platformlar ve sosyal medya toplumu anlamak ve anlatmak için, toplumla iletişim kurmak için içerikler geliştirir. Hayata, topluma, insana dair anlatımlar yapar. Önce fikir ortaya çıkar. Ardından senaryoyla anlatılmak istenenler dile dökülür ve anlatıcının hikâyesini kimler daha iyi yansıtacaksa seçimler yapılır. Yönetmen bizlere büyülü dünyayı resmeder. Kaynağını hayattan, insandan ve sanattan alır. Üzerinizdeki t-shirt ya da pantolonun akışında da aynı sıralamayı görürsünüz. Tasarımcı hayal eder. Hazırlamak istediği koleksiyonu kâğıda ya da ekrana çizer. Ardından hangi kumaş onun fikrini daha iyi yansıtacaksa seçim yapılır. Modelist, tasarımcının hayalini forma sokup biçimlendirir. Hayal gerçeğe dönüşür. Moda da kaynağını hayattan ve insandan alır.
Ekranların toplumu etkilediği gerçekliğini kabul edersek, insanların kıyafet seçimleri de ekrana bağlı olarak şekillenir.
2000’li yıllarda globalleşen dünya kavramı ile kültürler arası etkileşim arttı ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte herkes her şeyden haberdar oldu. Dünya küçülürken yaşanan olaylar büyüdü.
2000’lerin başında New York’ta ikiz kulelere yapılan saldırı ile tüm dünyayı saran gerginliğin fitili ateşlendi. Kıtalar arası savaşlar başlarken, moda da boş durmadı ve milenyum çağında kamuflajı da güncelleyerek desenlerine dâhil etti.
Moda geçmişten ilham alarak daha şık ve seksi imajlar yaratan koleksiyonlar hazırladı. Şık ve seksi olmak rahatlıkla ve giyinilebilirlikle birleşince ortaya yeni bir anlayış çıktı. İnsanlar artık rahat etmek istiyorlar ama şık görünmeyi arzuluyorlardı. 80 ve 90’lı yılların kafası karışık anlayışından çıkıp kendini bulmak istiyorlardı. Tek tip giyinmek yerine bireysel stile kayış başladı. Stil danışmanları da bu dönemlerde ortaya çıktı. Vintage kavramı da bu dönemde tasarımcılar tarafından kullanılmaya başlandı.
2002 yılında başlayan Asmalı Konak, ekranlarda sadece bir yıl geçirmesine rağmen hala hafızalardan silinmedi. Başladığı saatte caddeleri boşaltan dizide Sümbül Hanım’ın eşarpları ve Dicle’nin sürmesi o zamanlarda büyük sükse yaptı.
2000’li yıllarda Friends, Sex and the City dizileri de hala devam ediyor ve sokak modasına ilham oluyorlardı.
2003 yılında O.C dizisinde birçok kişinin gönlünü kaptırdığı Ryan Atwood,
gri kapüşonlu ve beyaz atlet denilince akla gelen ilk isim oldu.
2007 yılında Gossip Girl dizisinden moda dersleri aldık demek yanlış olmaz. Georgina’dan aksesuar kullanımını, Lily’den zarafeti, Vanessa’dan bohem giyimle ilgili tüyolar öğrendik.
2008 yılında yayınlanmaya başlayan Aşk-ı Memnu dizisi de kendi modasını yaratıp Türkiye’de giyimden ev tekstiline, aksesuardan tabloya kadar hayatımızı değiştirdi. Diziyi izleyenler hatırlayacaktır Behlül’ün odasındaki tablo o dönem satış rekorları kırmıştı.
2011 yılında Muhteşem Yüzyılın başlaması ile birlikte kına gecelerinden abiye kıyafet seçimine, evdeki salon takımından kahve fincanlarına, Hürrem’in taktığı takılardan insanların bakış açısına kadar Osmanlı’ya özlemin getirdiği bir moda akımı başladı. Bu bakış açısının hala devam ettiğini söylemek yanlış olmaz.
2013 yılında Medcezir dizisi sokakların yeni modasını belirledi. Çağatay Ulusoy’un saç modeli moda oldu. Kızlar Medcezir kızları gibi giyinmek istiyorlardı. Dizideki kombinler ivedilikle vitrindeki yerlerini alıyordu.
Sonrasında Kiraz Mevsimi, Kiralık Aşk ve Erkenci Kuş dizileri daha stilize hayatlar sundu. Ekranlarda hala devam eden Yasak Elma dizisinde Ender, Yıldız, Şahika karakterleri kombin savaşlarıyla izleyicinin stiline yön veriyor.
Artık dijital platformlarda daha fazla zaman geçirilen bir dönemdeyiz. 2020’lerde televizyon figürlerine öykünmek out, kendi stilini yaratmak in! Çünkü artık hepimiz modayız, hepimiz modacıyız…