Her klasik dokunulmaz mıdır?
Sanatın neredeyse her alanında rüştünü ispat etmiş, her çağda hakkı teslim edilmiş ölümsüz eserler vardır. Kimse bunları sorgulamaya ya da eleştirmeye cesaret edemez. Örneğin 5. Senfoni, Mona Lisa, Suç ve Ceza, Davud Heykeli gibi. Fakat konu sinemaya geldiğinde durum biraz değişiyor. Özellikle yeni nesil klasik filmleri ele alırken "abartılmış balon, overrated" gibi deyimleri bol keseden harcıyor. Bu hafta bu konu üzerinde biraz sohbet edelim istedim.
Uzun zamandır aklımda olan bu konunun kıvılcımını dün okuduğum bir Star Wars yorumu ateşledi. Cümle şöyleydi "Nihayet izledim şu Star Wars denen filmi. Bu mu yani, kuklalarla yapılan uzay savaşları falan. Aşırı saçma" Bir SW fanatiği olarak yaklaşmıyorum olaya inanın, o açıdan yaklaşırsam yazacağım yazıya sunucumuzun kapasitesi yetmez. Beni esas rahatsız eden durumdan bahsedeyim.
Genç arkadaşımız ve jenerasyonu müthiş bir görsel bombardıman çağında doğdu ve yetişti. Teknoloji ve sinemanın sınırının neredeyse olmadığı, imkansız denen sahnelerin yeşil bir perde önünde ve bilgisayarla yaratılabildiği, görselliğin içeriği (senaryo, diyalog kalitesi, akış vb.) ezdiği bir çağda. Etkenlerden biri bence bu, görselliği baz almak. Mesela son dönemde büyük bir atakta olan İspanyol sineması ya da 2000'lerin süper yıldızı İran sinemasına baktığımızda görsel tembelliğe meyil edecek bütçe ve anlayışları olmadığı için dantel gibi örülen konular, senaryolar ve diyaloglara şahit oluyoruz. Tablo etkisi yaratan kadrajlar, renkler ve keyif veren filmler. Fakat dünyanın hakimi Hollywood bu tembelliğe o kadar alıştı ki şu an reboot ve remake furyasına yol açan bir kısırlıkla baş başa kaldı. Yani bu görsel sihirbazlığı baz alan jenerasyon için "sinema klasikleri" sıkıcı, şişirilmiş birkaç balon.
Sektördeki teknik imkanların inanılmaz düşük bütçelerle son kullanıcılara da hitap eder hale gelmesi ve "film çekme" eylemini ulaşılabilir hale getirmesi de bir başka etken diye düşünüyorum. Hele ki ülkemizin milli sporu "Bunu ben de yaparım ne var ki" işin içine girince. Telefonu video çeken ve az buçuk video montajı yapan herkes artık kısa sinemacı. Tabii iş uygulamaya geldiğinde müthiş bir fikrim var cümlesini "Müthiş bir senaryom var"a çeviremedikleri için duvara tosluyorlar ama olsun. Son tahlilde teoride de olsa evet film çekmek kolay iş, ne var ki hissiyatı bu gizli cevherleri zapt ediyor.
Geçen yazımda bahsettiğim gibi ben bir çok sinema klasiğini devlet televizyonunda izlemiş bir kişiyim. Sinemayı da sevdiğim için daha da dikkatli takip ederdim. Tabii o zamanki çocuk kafamla sinematografi, görüntü yönetimi, konu bütünlüğü, oyunculuk ve daha bir çok mevzu bana çok uzaktı. Hissettiğim tek şey büyü idi, o iki saat boyunca beni etkisi altına alan o büyü. Towering Inferno’dan sonra gökdelendeki yangından kurtulmaya çalışan; İyi - Kötü - Çirkin’den sonra kısık gözleri ile ufka bakan bir kovboy, 2001 Bir Uzay Macerası’nda ise kafası karışık bir çocuk çünkü samimi olmak gerekirse o zaman hiçbir şey anlamamıştım filmden. Büyüyüp de bir çok klasiği tekrar izlediğimde ya da tahlil ettiğimde o zamanın imkanları ile nasıl ilerici, zamanının nasıl ilerisinde, ilham veren yapımlar olduğuna tekrar şahitlik ettim. 1977 yılında yapılmış bir bilim kurgu filmini 2000'li yılların teknolojisi ile ele almadım çok şükür.
Gelelim başlıktaki soruya; her klasik dokunulmaz mıdır? Kesinlikle hayır, üretilip topluma sunulmuş her şey sorgulanabilir. Mesela ben çok sevdiğim bir yönetmen olsa da David Lynch’in tam bir kral çıplak örneği olduğunu savunurum her zaman. Kimse filmlerinden bir şey anlamaz ama bunu söylemeye cesaret edemez. Şahsen filmlerine içerik olarak vakıf olamasam da yarattığı arıza dünyalar beni her zaman cezbeder.
İnsanlar tabii ki her şeyi sorgulamalı, buna dokunulmaz olarak tanımlanan sinema klasikleri de dahil. Evet sorgulamalı ama usülünce, had bilerek. Zamanın durmak bilmeyen devinimi ve değişimleri de hesaba katarak. Bilgisayar efektlerinin olmadığı bir zamanda maketlerle ve matte painting tekniği ile harikalar yaratmış bir esere "kukla gösterisi" diyerek değil. Çünkü klasiklerden öğreneceğimiz çok şey var. Kurosawa, Kubrick, Scorsese gibi adını saymanın saatler süreceği dehalardan öğrenecek ve sonraki nesillere aktaracağımız çok şey var. Yeter ki eleştirmeye, tahlile saygı ile başlayalım.
Mutlu haftalar dilerim.