İyilik hareketine çağrı
Dünya Savaşı’nda bile olmayan bir durumu yaşıyoruz. Aynı anda tüm dünyada insanlık hastalık ve ölüm korkusu yaşıyor. İnsanlar anne ve babalarının yanına gidemiyor, hastanede yanında olamıyor, daha da korkuncu cenazesine bile katılamıyor. Evde kal çağrılarına rağmen bütün korkularına rağmen çalışmak zorunda olanlar var. Virüs bulaşmasın diye ailesinden uzak yaşamak zorunda olan, çocuklarına sarılamayan sağlık çalışanları var. Yaşadığımız şey, evde nasıl kaliteli ve keyifli zaman geçiririz sorunundan çok daha büyük bir kriz. Diyeceksiniz ki bunu biz de biliyoruz. Bildiğinizi biliyorum. Hep beraber depresyona girelim, panik yapalım değil demek istediğim.
Sadece bir soru
Şöyle düşünün. Bir büyük savaşın içindeyiz. Yaşamanız için evde kalın çağırısı yapılıyor. Sokaklarda sadece sağlık görevlileri, askerler ve zorunlu hizmetleri yapanlar var. Siz de bunlardan birisiniz ya da bunlardan birinin yakını. Hastanede yaralı bir sevdiğiniz var, belki toprağa verenlerden birisiniz. Elinizi telefona aldığınızda ne yapsak da evde kalmaktan sıkılmasak diyenleri görüyorsunuz, ne düşünürsünüz?
SORU BU KADAR.
Dünya sonunda şunu anladı. Bizim tek başımıza sağlık, refah ve hijyen içinde yaşamamız yetmiyor. Aynı şey ruh sağlığımız için de geçerli. Evin içinde mutlu olabiliriz ama sonsuza kadar evde kalmayacağız. İşte o gün geldiğinde neşe içinde sokağa çıkabilmek için sokaklardaki diğer insanların da mutluluğu, sağlığı eskisinden daha da önemli olacak. Mutluluk, dayanışma, sevgi de virüs gibi hızla yayılabilir ve paylaşıldıkça bağışıklığımıza çok iyi gelir…
Diziden kamu spotu olur mu?
Evde çekilen ilk dizi ‘Jet Sosyete’ oldu. Bu yazı yazılırken Seksenler ekibinin yaptığı ‘Ev Yapımı’ dizisi henüz yayınlanmamıştı. ‘Kalk Gidelim’in de böyle bir hazırlık yaptığını duydum. Sık sık seyircilerin sorularıyla karşılaşırım, diziler neden toplumsal sorunlara fazla değinmez, hep aşk, zenginlik vs. anlatır diye. Verdiğim iki cevap var. İnsanlar ne izlemek isterse diziler ona göre yapılır. Toplumsal sorunları anlatan bir dizi çok reyting alırsa emin olun herkes böyle diziler yapmaya başlar. Ayrıca diziler kamu spotu değildir. Her tür hikaye anlatmalıdır. Fakat yaşadığımız bu dönem çok farklı. Bazen atladığımız, önemsemediğimiz en küçük detay insan hayatına mal oluyor. Açlık, yoksulluk, yalnızlık çekenler de cabası.
Bu şartlarda dizi çekebilenler, çekmeyi düşünenler sosyal medyadan sürekli duyurulan iyilik ve dayanışma hareketlerini de konu etsin. Sosyal medya etkili ama hikayenin ve seyircilerin sevdiği karakterlerin bunları anlatması etkiyi çok daha artırır. Yaratıcılık konusunda ülkenin yetkin insanlarından yeni güzel fikirler de çıkacağına eminim. Evet normal şartlarda diziler kamu spotu değildir doğru ama şimdi olağanüstü koşullardayız. Yapabiliriz ve yapmalıyız da.
Zaten yazmış, çekmiş ya da yapmayı düşünenlerin de şimdiden eline sağlık.