Size de olur mu? Beni özellikle bugünlerde sık sık yokluyor bu dünyadan kaçıp gitme isteği. Hayır, ölmek değil. Alternatif bir yaşamda gözünü açma arzusu diyebiliriz. Mutlaka dünyada her zaman kötülükler vardı, mide bulandırıcı haksızlıklar hep yaşanıyordu, eşitlik hiçbir zaman yoktu, adalet asla tam olarak vuku bulmuyordu, insanlar her daim iki yüzlüydü, şekilcilik hep revaçtaydı, adaptif çirkinlikler eğitimden bağımsızdı, gücü olan güçsüzü her çağda eziyordu, bugün ne yaşanıyorsa, dün de, ondan önce de, daha azı veya daha çoğu olarak hep mevcuttu... Bunun karşısında güzellikler de vardı elbet; görmek isteyene doğa, hissetmek isteyene kalbi pamuktan nadir insanlar...
Şimdi bugündeyiz, bu anın içinde. Süregiden yaşamın bu kısmına denk geldik. Yeterince çirkinlik yokmuş gibi aylardır koronavirüs, pandemi derken kaçış alanlarımız da tümden sınırlandı. Görmek istemediğimizi görüyor, duymak istemediğimizi duyuyor, yaşamak istemediğimizi yaşıyoruz... Kendi küçük dünyamıza, içimize dönüp her şeyden soyutlanmak istesek de, dünya bizi dürtüyor. "Bak burada neler oluyor" diyor... Sonuç: yılgınlık, yorgunluk, çekip gitme isteği. Peki ama nereye?
İşte bu noktada alternatif bir dünya hayali kendini gösteriyor. Ben, yine ben olarak, tıpkı bu dünyanın kopyası olan başka bir dünyada, farklı seçimlerle ilerlemiş olsaydım şu an nasıl bir hayatım olurdu merakı cezbediyor insanı.
Şimdilik bu şans kitaplarda, filmlerde... Örneğin 2011 yapımı "Another Earth" ikinci bir dünyanın varlığının keşfedilmesiyle başlıyor. Aslında keşif demek de doğru değil, tüm görkemiyle Dünya'nın karşısına dikilip, "Hu hu ben buradayım" deyince, insanlığın bu gezegeni araştırmamak gibi bir lüksü olmuyor elbet. Ay'ın dört katı büyüklüğündeki bu gezegenin başka bir Dünya olduğu keşfediliyor; 2. Dünya, hatta orada yaşayanlar için 1. Dünya... Birbiriyle tamamen aynı bu iki gezegenin tek ve büyük farkı, aynı fiziksel gerçekliği paylaşmıyor oluşu...
Açıkçası film inandırıcılıkla ilgilenmiyor. Daha derin soruları var. Yaptığı büyük bir hatanın sonucunu tüm hayatıyla ödeyen, her şeyden öte içsel huzuru yakalayabilmek ve bağışlanmak için her şeyi yapmaya hazır, öyle ki; kendisine bambaşka bir gelecek kurma fırsatından dahi vazgeçebilecek kadar kendini affedemeyen genç bir kadının hikayesi Another Earth...
Türü bilim kurgu olarak geçse de alışılagelmiş bilim kurgunun çok uzağında... Fon olarak sırtına bir gezegeni almış ancak insan zihninin ve kalbinin içinde yolculuğa çıkmış bir film...
MIT'deki astrofizik programına kabul edilen Rhoda Williams (Brit Marling ) kutlama partisinden eve doğru giderken hayatının hatasını yapıyor. Radyoda yeni ortaya çıkan Dünya ile ilgili haberleri dinlerken, gökyüzünde beliren muhteşem güzellikteki gezegene bir an için bakmak istemesi ve başka bir araca çarpmasıyla bir anne ve çocuğun ölümüne, babanın ise komaya girmesine sebep oluyor.
4 yıl sonra hapisten çıktığında hayata dair hiçbir motivasyonu olmuyor Rhoda'nın... Zamanın içinde eriyip gidecek bir hata değil onunki. Kendini yargılayacağı, suçlayacağı, cezalandıracağı ve insana özgü güçlü belleği sebebiyle, bunu tekrar tekrar yapacağı ve aynı hatanın bedelini binlerce kez ödemek zorunda kalacağı türden bir hata...
Rhoda neden olduğu ölümler yüzünden özür dilemek, bir şeyleri düzeltmek, vicdanen bir rahatlama istiyor ancak bunu nasıl yapacağını da bilmiyor... Bu çaresizlik ve bilinmezliğin içinde, kendini bir temizlikçi olarak, John Burroughs (William Mapother ) adlı kazadan sağ kurtulan babanın, depresif bir münzevi olarak yaşadığı evde buluyor. İkisi birbirleriyle yaşama küçük küçük dokunup, yavaşça yakınlaşırken, yalnızca biri aralarındaki derin bağın bilincinde.
Film bizi, bir insan hayatının alabileceği sonsuz olası varyasyonlar üzerine düşünmeye itiyor. Eğer çok fazla bira içmemiş olsaydı. Farklı bir radyo istasyonunu dinliyor olsaydı. Gezegene bakmak istemeseydi... Yanlış zamanda yanlış yerde olmasaydı... Neredeyse hayatın hiç evrimleşmemiş olmasına kadar uzanan sonsuz bir "eğer" dizisi...
Öte yandan izleyiciyi kendi geçmişine dair bir yolculuğa çıkarıyor ve kaderimizin ne kadar keyfi olduğuna ışık tutuyor.
Bir anlamda hayatımızda hiçbir şey mevcutta olduğu gibi olmayabilirdi. Öte yandan her şey kaçınılmazdı.
Şöyle ki; yaşamımız, bütün mümkünlerin kıyısında...