FOUR SEASONS HOTEL BOSPHORUS VE GRACE BRANDS, AKADEMİSYEN RESSAM HÜSAMETTİN KOÇAN’I AĞIRLADI
Dünyaca ünlü sofra ve dekorasyon markalarının Türkiye temsilcisi Grace Brands, Four Seasons Hotel Bosphorus ile sanat içerikli özel bir davet gerçekleştirdi. Değerli ressam ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın sıcak sohbeti, deneyimli haberci ve televizyoncu Jülide Ateş’in moderasyonuyla zengin bir sanat içeriği sunulan zarif davette, konuklar Four Seasons’ın hem göze hem damağa hitap eden özel lezzetleriyle keyifli saatler geçirdi. Davete Aslıhan Koruyan Sabancı, Revna Demirören, İlkay Toprak, Şükran Albayrak, Nesrin Cavadzade gibi isimler katıldı.
Boğaz’ın yanı başındaki özel konumuyla Four Seasons Hotel Bosphorus, Grace Brands kurucuları Duygu ve Sanem İçil ev sahipliğinde keyifli bir sohbete imza attı. Grace Brands bünyesinde gerçekleşecek keyifli buluşmaların ilki ‘Sanat Söyleşisi’ konseptiyle hayata geçti. Açılış konuşmasını yapan Four Seasons Hotels Istanbul Genel Müdürü Reto Moser, marka olarak her zaman sanata destek vermekten mutluluk duyduklarını ifade etti.
Grace Brands’in zarif sunumlarıyla düzenlenen davette Akademisyen, Ressam Hüsamettin Koçan konuklarla sanat üzerine keyifli ve bilgilendirici bir sohbet gerçekleştirdi. Deneyimli haberci, televizyoncu Jülide Ateş’in sorularıyla renk kattığı söyleşi misafirlere keyifli saatler yaşattı. Davete Aslıhan Koruyan Sabancı, Revna Demirören, İlkay Toprak, Şükran Albayrak, Nesrin Cavadzade gibi sanat sever isimler katıldı.
Hüsamettin Koçan’ın Bayburt’un Bayraktar Köyünde hayata geçirdiği, geleneksel el sanatları ile çağdaş sanatı buluşturduğu, kadın istihdamına olanak sağladığı Baksı Müzesi ile ilgili konukları bilgilendirdiği söyleşide sanatçı, duygusal, entelektüel ve gerçekçi bakışın önemine vurgu yaptı.
Sanatçı Hüsamettin Koçan, Jülide Ateş moderatörlüğünde yaptığı konuşmada sanat ve sanatçı üstüne aydınlatıcı yanıtlar verdi. Sanatın ne olduğu, sanatçının kim olduğu gibi karmaşık bir sorunlar oylumunu açıklarken; sanatçının yeninin peşinde olduğunu ve özgün üretimleriyle çağının ufkunu genişlettiğini belirtti. “Normalde resim yapan ressam, heykel yapan heykeltraş olarak bilinir ancak bu teknikleri kullanarak ve risk alarak özgün değerler üretmiş kişiler ressam veya heykeltraştan daha öte sanatçıdır” dedi. Bu arada yenilik ve süreklilik kavramlarının zannedildiği gibi bir paradoks olmadığını, yeniliğin sürdürülebilir bir doğası olduğunu işaret ederken gelecekçi bir dünyanın yaratılmasını öne çıkardı. Koçan, Jülide Ateş’in sorusu üzerine, şiddet unsurunun sanatta yer yer kullanıldığının, ancak gerçek sanatın daha anlamlı daha barışçıl bir dille bu şiddeti anlatması gerektiğinin ya da öyle anlattığının altını çizdi. Ve bir örnek verdi, İspanya’da bir kadın sanatçı şeffaf camdan yapılmış bir odada bir hafta yaşadı, bu sürede uyudu, banyoya gitti, sifonu çekti, öksürdü, rüya gördü, soyundu ve giyindi. Koçan, bu örnekle anlaşılanın aksine özel hayatın gerçekçi dünyasından daha çok özel hayatın ne kadar önemli olduğuna dikkat çekti. “Bu sanatçı yerinde siz olsaydınız?” sorusunun cevabını ise konuklara bıraktı ve “sanat damıtılmış bir dildir ve bu damıtılmış dil, şiddetten yana bir dil değildir. Ancak, bazı dönemlerde bu dil denenmiştir” diye ekledi.
Asıl meselenin, insanı sevmek ve insanın mutluluğunu merkeze alan bir dünya amaçlamak olduğunu belirten Hüsamettin Koçan, bununla birlikte ötekileştiren tartışmaları ve ideolojileri bir kenara bırakıp ortak değerler konusunda birleşerek, adanmışlık, aidiyet ve masumiyetle sürekli üretmenin önemini anlattı.