Masumiyet ve cast sorunsalı
Uzun zamandır çok az diziyi bu kadar heyecanla beklemiştim. Mehmet Aslantuğ ve Hülya Avşar’ı ekranda görmeyi özlemiştim. Deniz Çakır ve Hülya Avşar’ı yıllar evvel Cihan Ünal’ın hayatındaki iki kadın olarak “Kadın İsterse” adlı yapımda severek izlemiştim. Sadakatsiz’i maalesef kaçırdım ve tekrarlarından yakalayamıyordum. Arka arkaya sıraladığım geçmiş zaman ekleri birleşince çarşamba akşamı, son zamanlarda takıntı haline getirdiğim fıstık ve badem ezmeli Nutzz Popcorn’umu alıp geçtim ekran başına. Hatta bununla da yetinmedim annemi ve babamı da izleyen kadrosuna dahil ettim. Ancak kendileri benden daha fazla Netflix bağımlısı. Türk dizilerinden sadece Yasak Elma ve Masumlar Apartmanı’nı seviyorlar. Peki gelelim sonuca… Senaryo güzel… Bana göre şahane bir yaraya parmak basılmış. Anneme sorarsanız konu çok sıradan. Babama söz verirseniz dizi baştan sona zorlama. Tabii burada benim ne düşündüğümü konuşuyoruz. Tekrar ediyorum bana göre senaryo iyi. Ama cast için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bana göre baştan sona yanlış seçimlerle dolu bir kadro. "Sen de kimsin?" derseniz, hakısınız. 17 yaşından beri dizi izleyicisiyim ve maalesef oldukça uzun yıllar geçti aradan. Çeşitli ulusal dergi ve gazetelerde köşe yazdığım toplam 13 yıldır, dizileri başka başka gözlerle izlemeye alıştım. Konuyu, oyuncuları, diyalogları sadece “Ben beğendim mi?” olarak değerlendirmiyorum. Dizilerin hitap ettikleri yaş gruplarını, sosyo-ekonomik kitleyi, konuların amacını göz önünde bulunduruyorum. Öte yandan dizileri sadece kulağımla ve gözümle değil ruhumla da izliyorum, o derece kaptırıyorum kendimi. Ve bir de tat alma duyumu da ekliyorum o üç saatlik zaman dilimine. Ne cipsler, ne kurabiyeler, ne dondurmalar, ne gofretler geçti elimden ekran karşısında.
Tütüncü'ye başrol hediye etmek istemişler
“İstanbullu Gelin” uğruna ne cuma programları iptal ettim ben. “Ben arkadaşlarımızla balık yemeye gitmek istiyorum, evde dizi izlemek değil” derdi eski kocam. Meselenin diziyi kaçırmak olmadığını çok sonradan anlayacaktık da, bu başka bir yazı konusu. Masumiyet hangi amaçla yola çıktı kestiremedim açıkçası. Aynı romantik komedilerin iyi kalpli prensi Serkay Tütüncü’yü ruh hastası, psikopat rolüne nasıl yakıştırdıklarını çözemediğim gibi… Açıkçası bana birileri Tütüncü’ye başrol hediye etmek istemişler gibi geldi. Gerçi oyuncuyu romantik komedi dizilerinde çok severim orası ayrı. Son zamanlarda dizilerde maalesef kayırmacı bir cast sistemini çok hisseder oldum. Aynı inşaat ihaleleri gibi. Birileri parayı koyacak yer bulamıyor, kimileri karnını doyuramıyor gibi bir hava var. Oyuncular arasında da çok yetenekli olup hiçbir projede göremediğimiz isimler varken bazıları da daha bir dizisi bitmeden diğerine koşuyor, o da yetmiyor arada reklamlara yetişiyor. Tamam, yıldızlarda bu duruma alıştık artık ama yan rollerde de aynısı görülüyor. Nereye kafamızı çevirsek aynı oyuncular.
Avşar ve Aslantuğ öne çıkarılmalı
Bu konuyu böylece geçip tekrar Masumiyet’e dönüyorum. Maalesef Serkay Tütüncü kendisine altın tepside sunulan şansı kullanamamış gibi görünüyor. Hiç ama hiç oynayamamış. Dizide dikkatimi çeken bir diğer konu; gençlerin anne ve babalarının yaşları. Ülkede 45 yaş üstü oyuncu mu kalmadı da 40’ların başındaki insanları yaşlandırıp kayınvalide kayınpeder rolüne sokmuşlar. Erken 23 Nisan ya da 19 Mayıs mı kutlamak istemişler. Blogger rolündeki kızın annesini oynayan Neslihan Arslan nerdeyse kızla aynı yaşta. Sanırım 3 yaş var aralarında. Tabii kızın babasının ikinci eşiyse eğer Neslihan orası ayrı, sanırım bu kısım henüz muğlak. Deniz Çakır ve kocası rolündeki Tolga Güleç kısmı da beni hiç içine almadı. Orada da 21 yaşında baba olmuş bir figür söz konusu ki hikayenin çok gerisinde kalan bir oyunculuk burada da var. Metres rolü uygun görülen patron asistanına değinmek bile istemiyorum. Uzun zamandır gördüğüm en yapmacık tipleme. Adamın metresiyle “emekli maaşı ve nafaka” diyaloguna girmesi de elimdeki patlamış mısır paketini bırakmama neden olacak kadar sığ geldi. Başrol oynayan 19’luk İlayda Alişan’ı da sevmedim. 35 yaşında adama genç kızlara asılan 60’lık dede muamelesi yapılmasını da… Riva’daki o kasvetli evi de… Senaryoda çok ilginç noktalar yakalayıp Hülya Avşar ve Mehmet Aslantuğ ikilisini öne çıkarmadıkları sürece projenin uzun soluklu olacağını sanmıyorum. Öte yandan Yasak Elma’nın ilk bölümünde AB’de 8.sıradan reyting listesine girdiğini hatırlayınca “Acaba sonradan bir sürpriz yapar mı Masumiyet?” diye düşünmeden de edemiyorum. Bekleyip göreceğiz.