Müzik ve tiyatro modaya yön verdi
Fransızcası “La Mode” olan moda Latincede “modus” yani oluşmayan sınır, İngilizce’de “fashion” adet, usul, biçim, şekil, tarz, üslup, davranış, üst tabaka anlamına gelir. Modayı sadece kıyafet ile sınırlamakta yanlış olur. Makyajın da modası var, çantaların da, müziğin de modası var, edebiyatın, sinemanın, tiyatronun, sanatın da... Çünkü insan her gün yeni bir güne, yepyeni sürprizlerle uyanır. Mutlu olur değişir, acı çeker dönüşür, kıskanır hırs yapar, küser geriye çekilir. Bir kitapla başka kültürlere yolculuk yapar, bir savaş çıkar evlere keder getirir. Tüm dünyayı bir virüs eve kapatır. Evde olmak bile insanı durdurmaz yeni bir moda akımı başlatır. Şimdi geriye dönüp 2 ay öncesine baktığımızda hangimiz aynıyız? Kısacası moda hayatın içinden gelir. Moda senin kendini bulman için yaratılan bir araç sadece. Kendimizi bulmak ve modayı anlamak için tarihin tozlu sayfalarında bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?
İlk kişiye özel kıyafet
Moda kavram olarak 1900’lü yıllarda konuşulmaya başlandı. Tarihteki ilk moda tasarımcısı sanılanın aksine Paris’ten değil İngiltere’den çıktı. Dünyadaki ilk giyim moda markası olan “House of Worth” Charles Frederick Worth tarafından kuruldu. Worth, müşterilerini ayağına getirmeyi ve kendi tasarımlarını yapıp onları giydirmeyi başaran ve terzilik anlayışını yıkan ilk modacıdır. İlk kişiye özgü yapılan kıyafet anlayışını yani haute couture’u başlatmıştır. Ayrıca markasını etiket olarak kullanan ilk moda tasarımcıdır. Yılda dört defa defile düzenlemiş ve model kullanmıştır.
Hareket özgürlüğü sağladı
dönemlerde Worth’un yanında dört yıl çalışıp 1904 yılında Paris’te kendi atölyesini açacak olan Paul Poiret’in moda tarihinde birçok ilke imza atacağından kendisi bile habersizdi. Poiret, bugünün giyim tarzının temellerini atmıştı. Korsesiz, sade düz tasarımlar yaparak kadınlara bedensel hareket özgürlüğü sağlamıştı. Poiret, yeni giyim tarzını yaratırken de tarihten ve başka coğrafyalardan ilham almıştı. Eski medeniyetlerin drapaj tekniğini kendi dönemine uygulayarak yeni stiller geliştirmişti. Osmanlı’dan aldığı ilhamla oryantal esintisi taşıyan tasarımlar yapmıştı. Art deco tarzı kıyafetleriyle ünlü olmuştu. Paul Poiret modaya keskin bir yön vermişti. Poiret’in eteklerin altına giydirdiği pantolonlarla, Coco Chanel’ın kadınlara pantolon giydirmesi devriminden önce kadınlara bu fikrin alıştırmasını yaptırdığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Çarliston modası
Moda gelişip dönüşürken sinema, müzik, tiyatro da modaya yön verdi. Tarihler 1923’ü gösterdiğinde, Amerika’da Afro-Amerikanlar’ın “Runnin Wild” adlı müzikalinde yapılan Çarliston dansı tüm dünyayı etkileyecek ve kısa zamanda giyimden kuşama, eğlence anlayışından sohbetlere kadar her yeri etkileyen bir akım haline dönüşecekti. Bu dansın kostümleri de dünyada birçok kişinin gardırobuna girecekti.
Özellikle uzun kolyeler, sallantılı küpeler ve saçaklı elbiseler bu danstan günümüze kadar gelen kıyafet ve aksesuarlar olacaktı.
Ve Chanel takımı geldi
1925 yılında Chanel yakasız ceket ve eteğiyle efsanevi Chanel takımını tanıttı. Tasarımları o zamanlar devrim niteliğindeydi - erkek giyiminin ödünç alma unsurları ve o zamanki popüler modaların kısıtlamaları üzerindeki rahatlığı vurguladı. Kadınların korseler ve diğer sınırlayıcı giysiler günlerine veda etmelerine büyük yardımcı oldu. Chanel’in devrim niteliğindeki “küçük siyah elbisesi” de yas için tercih edilen bir elbisenin yeniden yorumlanarak hem gündüz, hem de akşam giymek için ne kadar şık olabileceğini gösterdi.
1930’lara kadar modada devrim vardı. Sonrası mı? O da haftaya...