Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler!
Tamam! Güldük eğlendik, dalgamızı geçtik. Uzun uzun Kazım Ağa gibi “Bilesiiinnnn” dedik, uygulamadan Fatih’e tokat attık, Sadi Efendi her “Hak razı olsun” dediğinde tarikatların gizemli iç yüzüne hayret ettik. Şimdi biraz ara verip ne oluyor diye bakalım mı?
Ehven-i şer; birkaç kötüden en az kötü olanı, kötünün iyisi anlamında dilimize Arapça’dan yerleşmiş bir belirtme hali, sözcük kalıbıdır. Daha şiddetli olan zarar, daha hafif olan zararla mukayese edilir ve sözde tercih hakkı kullanılır diyebiliriz. Sözde diyorum çünkü başka çaremiz yoktur. Ya dayak yemişizdir ya da üvey annesiyle yatan ama bizi dövmeyen bir kocaya razı gelmişizdir. Bir toksikten kaçıp, takıntılı bir ruh hastasında huzur bulmuşuzdur. Kızların okutulması tartışılabiliyorken, birden peçe takmalılar denilmiştir. Neden? Çünkü, biz hiç normal olmadığımız gibi, hep aynı örüntülerle bezenmiş yine normal olmayan adamların dünyalarına çekilmekteyizdir.
Son zamanlarda Giray’ın yalancılığı karşısında Fatih’İ sever olduk. Sinan’ın hasta tarafı meydana çıktıkça, Ferit hemen geri dönülmesi gereken ideal eş oldu. Sadi Hüdai Efendi ise postun ihtiyacı olan asıl lider gibi gözüküyor, zoraki mürşit Vahit dış mihrakların kuklası olduğunda…
Gelen o kadar kötü ki, gideni aratıyor adeta. Bunlar nasıl tercihler Allah aşkına? Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek bu bildiğin. Şimdi milletin artık sinir uçlarına kadar geldi. Gün geçmiyor ki suçun bile şekil değiştirdiği, kanımızı donduran bir haber almayalım. Kriminal olayların oluş biçimi uçlara kayıyor.
Diziler toplumumuzu ne hale getirdi çıkarımını köpürtmeyeceğim, tam tersi toplumsal ayna bu yapımlar, neysek onu izliyoruz ama diyorum ki biraz frene bassak mı?
Sağlıklı ilişkileri işleyen yine içinde çatışmaları olan ama kötücül olmayan, vurmadan, satmadan, bağırmadan, sinir krizleri ve yalan sarmalları içinde yuvarlanmayan çiftler yazılabilir ve çekilebilir mi?
Bunu bir düşünsek.
Kadın cinayetleri, kayıp gençler, tacize uğrayan çocuklar, katledilen hayvanlar ülkenin gerçeğiyken farklı dizilerle biraz havamız değişemez mi?
İşler kontrolden çıkıyorken, ideal olanı yazıp, yönetsek.
Bir de böyle denesek?
Acılar gündemde dolaşırken izlediğimiz oyunculara, yönetmenlere, senaristlere mikrofon uzatıp olayları sorup magazinleştireceğimize, bize neden (bari ekranda) daha idealini izlettirmelerini düşünüp düşünmediklerini sorsak ya?
Ben soruyorum… Neden?