Pluviofil…
En güzel ben kaybederim.
Evden çıkmadan önce anahtarımı, bilmediğim bir şehirde yolumu, çorabın tekini, kendi kumandamı ve televizyonun kumandasını, cüzdanımı, ehliyetimi, hüviyetimi en güzel ben kaybederim.
Telefonumu çaldırınca bulurum da, şarj aletlerinin ayakları olduklarına inanırım.
Maviye inanırım, yağmura inanırım.
Genizi yakan yeşil sivri biber acılığı olsa da, insanlara inanırım.
Bu yüzden ben hep güzel kaybederim.
Baktım ki hep kaybediyorum, artık güneş gözlüğü takmıyorum.
Kendime haklı bir sebepte buldum, insan öyledir, kanıtta sunsan, önüne deliller de yığsan, kişinin inanmak istediği ne ise ona inanır.
Dedim ki kendi kendime, ben bir ölümlüyüm, şu parlayan güneşi daha kaç kez görebilirim?
Öyleyse fotoğraf çekilmediğim sürece gözlük takmama gerek yok!
Buna inandım. Daha doğrusu buna inanmak istedim.
İnsan öyledir, örnekler ile anlatmaya çalışsan da, neye inanmak istiyor ise ona inanır!
Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yatan bir hasta, kendisinin ölü olduğuna inanmış.
Yemek yemiyor, uyumuyor, hareket etmiyormuş.
Psikiyatristler her ne kadar ona ölü olmadığını anlatmaya çalışsalar da bu konu ile ilgili bir başarı sağlayamamışlar, hastayı ölü olmadığına bir türlü ikna edememişler.
Bu hastadan sorumlu olan psikiyatrist bir gün bu hastaya, ölülerin kanayıp kanamayacağını sorar?
Hasta “Tabii ki kanamaz! Ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur” yanıtını verir.
Bunun üzerine psikiyatrist, küçük bir iğneyi hastanın işaret parmağına batırır.
Parmağının kanadığını gören hasta şaşkınlıkla bir süre kanamakta olan parmağına
bakar. Hayretle psikiyatriste döner “Lanet olsun! Ölülerde kanayabiliyormuş!” diye
yanıt verir.
İnsan öyledir, inandığı şeye karşıt bir delil gösterilse de, ne yapar eder o delili kendi inandığına uygun bir delil haline getirir.
Hani bir laf vardır; “Eskiden haklı olduğumu karşımda ki anlayana kadar anlatırdım, şimdi kendim anladığım an susuyorum.”
İşi daha da abartıp size Abraham Maslow’un Maslow Teorisi’nden bahsedebilirim ama o gün, bugün değil.
Bugün yağmur yağıyor.
Doğruları goremeyen insanlara doğruları göstermek çok zor,en iyisi onları yanlışları ile başbaşa bırakmaktır.Doğruları ancak ayakları tasa takılınca ve canları yanınca anlarlar.
Herşey gönlünce olsun,sevgiler.