Podcast! Şekil dünyası değil burası...
Radyonun görüntülüsü değil, kayıtlısı demek en kolayı aslında podcast için ama wikipedia ''bir oynatıcı için dağıtılan uygun ses ya da görüntü dosyası'' olarak tanımlıyor podcast'i. Ancak yaygın kullanımı ses dosyası şeklinde. Radyo yayınının aksine en büyük kolaylığı herhangi bir zamanda erişilebilir olması, tekrar dinlenebilmesi, ücretsiz abonelik sistemi olan çok sayıda içeriğe ulaşılabilmesi ve sık sık güncellenmesi. Üstelik yayınlar taşınabilir cihaza indirildikten sonra dinlenebildiği için diğer site ve uygulamaların aksine internet veya sinyal bağımlı bir mecra olmaktan da çıkıyor. Daha önce de bahsettiğim gibi bir masa ve iki sandalye ile yayın yapılıyor artık pek çok televizyon kanalında. Zaten izleyici değil dinleyiciyiz. Podcast sayesinde görüntüye takılmadan, size sunulanı değil aklınıza yatanı dinlemeyi seçebiliyor, içeriğe odaklanabiliyorsunuz. Yani 'şekil' dünyası değil burası. Ana akım medyanın aksine televizyonda konuşulamayan, radyoda sansüre uğrayan konular podcast'lerde tartışılabiliyor. Bu da sınırsız değilse bile nispeten özgür bir alan sunuyor size.
Görünür olmak için saçmalamadan, like almak için türlü oyunlara girmeden...
Ben zaten yolda müzik dinliyorum, dizi izliyorum işe giderken, bir de podcast mi çıktı başımıza diyenler, bence en büyük farkı; arkasında büyük yapım şirketleri ve reklam verenlerin sınırlayıcılığı olmadan, görünür olmak için saçmalamadan, like almak için türlü oyunlara girmeden sadece bilgisini, sohbetini paylaşmak isteyenlerin başı çekiyor olması. Bu demek değil ki profesyonel yayıncılar da bu alanda öne çıkmıyor. Youtube kanalından ya da internet radyosundan farkı ne diyeceksiniz haliyle... İnternetten bir programın ses ya da video kaydını indirmekten farkı otomatik olarak yükleniyor olması. Yani yeni bölümü indirmek için çaba sarf etmenize gerek yok. Okumanın zor olduğu şehir içi yolculuklarda dinlemek en kolayı, podcast ise öğrenmek için bir yöntem. Öğrencilerin derslerini ya da iş dünyasının çeşitli verileri podcast üzerinden takip etmesi de mümkün.
Eğitim amaçlı kullanımında en büyük kolaylığı mekan ve zamanı önemsiz kılarak her yerde bilgiyi paylaşılır ve ulaşılabilir kılması. Eğitim denince canınız sıkılmasın. Eğlenceli podcast'ler, hayatı sorgulayanlar, felsefe yapanlar, goy goy peşinde olanlar, siyaset konuşanlar, kaliteli mizahla kulaklarınızı şenlendirecekler, kendi kendinize gülmenize sebep olup etraftakilerin deli mi bu demesine sebep olacaklar... Seçenek çok. Burada öncelikli amaç ulaşmak, ulaştırmak, paylaşmak. Podcasting'in ortaya çıkışı bireylerin kendi dinletilerini dağıtma isteği zaten. Bir radyo yayını için frekans alabilmek mesele. Youtube videosu çekmek için teknik ekipman, üstüne kamera karşısında rahatlık gerekiyor... Zor iş diyorsanız podcast tam size göre. Sadece dinleyici olmak zorunda değilsiniz, içerik üreticisi de olabilirsiniz. Ne konuşmak istediğinizse size kalmış.
Ortaya çıkış hikayesi bloglara dayanıyor
Zamanla bloglarda ses dosyaları da paylaşılmaya başlanıyor. İşin içine ses kayıtlarını indirip sonra dinleme isteği giriyor. Uzun uzun yazmak/okumak zor gelmeye başlayınca ses kayıtlarının sayısı artıyor. Bloggerların hızına yetişmek zorlaştığı için yeni bir sistem geliştiriliyor. Hali hazırda geliştirilen bu sistemi ses kayıtlarının yenisi var mı takibi için de kullanıyorlar. Böylelikle ilk adımlar atılıyor... New Oxford American Dictionary podcast'in anlamını "bir radyo yayını veya benzer bir programın internetten şahsi bir ses çalara indirilebilen dijital kaydı" olarak tanımlıyor. Wikipedia' daki bilgilere göre 2000'lerin başında indirilen ses dosyalarının Apple firmasının meşhur müzik çaları iPod’lara senkronize edilmesi, yani otomatik olarak aktarılmasının sağlanması Podcast'in resmi olarak doğuşu kabul ediliyor. 2005 yılında itunes yazılımına podcast desteği eklenince taşınabilir müzik çalarlara girmesi tanınıp yaygınlaşmasını hızlandırıyor. Böylelikle artık internetten radyo yayını saati bekleme derdi ortadan kalkıyor. Podcast kelimesiyse ipod ve broadcast (yayın) kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkıyor. İlk podcast'ler ipod için üretiliyor ama artık pek çok podcast programı mevcut. Ios, android, ve windows için birçok dinleme/yönetme uygulaması var. Castbox, Podbean Podcast, Breaker-Sosyal Podcast, Himalaya, Google Podcasts, Spotify...
Işığı görenler yatırım yapmaya devam ediyor
Podcast zamanla yenilikçi radyocular sayesinde ağırlıklı olarak radyo ile anılmaya başlandı. Profesyonel olarak podcast üretip reklam verenler ve sponsorluk sayesinde gelir elde etmek de mümkün oldu. Spotify'ın podcast sektörüne girişiyle reklam pastasında da dağılım değişiyor. Bu alandaki ışığı görerek yatırım yapmaya da devam ediyorlar. Önceden kimin ne dinlediğinin takibi zorken artık kimin nasıl ilgi alanları olduğunu belirlemek, yaş ve cinsiyetini bilmek mümkün. Dinlediğiniz podcast türüne göre reklam çıkarabiliyor Spotify karşınıza ama sadece müzik arasında. Podcast reklamla bölünmüyor hiçbir uygulamada. Bu da dinleme keyfinin kesintisiz olduğu anlamına geliyor. Yapılan bir araştırmaya göre podcast dinleyicisinin konsantrasyonu yüksek olduğu için reklam verenin amacına ulaşması daha kolay. O yüzden bildiğimiz anlamda reklamlar değil, sponsorluklar ve 'sundu-sunar' jingle'larıyla devam ediliyor yola. Bu da demek oluyor ki bu işi profesyonelce -yani gelir elde etmek için- yapanların sayısı giderek artacak.
Yazımı duyar kasarak bitirmek istiyorum. Sağ elimiz telefon ekranını kaydırırken evrimleşecek derken bakalım bu kulaklık bağımlılığı sonraki nesillere nasıl aksedecek.