İrem Kahyaoğlu: “Güldür Güldür Show’da sonsuza kadar dururum"
Ekranlarda başrollerin yanında onları destekleyen, sürpriz ve bir o kadar şaşırtıcı performanslara sahip yetenekli oyuncular vardır. Sizi bir performansıyla şaşkına uğratır ve bazen sadece yan karakteri izlemek için o diziyi açarsınız. Oyunculuğuna mest olduğum İrem Kahyaoğlu da, o tar karakterlere hayat vermiş, parıltısını üstünde taşıyan oyuncularımızdan… Aliye , Karadayı ve Yasak Elma’da canlandırdığı karakterler asla unutulmuyor… Şu sıralar komedi bombası haline gelen “Güldür Güldür Show” un Leman’ı olarak karşımıza çıkan Kahyaoğlu ile, oyunculuk kariyerini ve yeni projelerini bu keyifli sohbette konuştuk…
“Çok inançlı, umutlu ve hırslı bir gençtim.”
1980 yılında Kocaeli’nde dünyaya geliyorsunuz. Ve daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarında okuyorsunuz. Peki oyunculuk yapmanızda sizi heyecanlandıran ilk şey ne oldu ve bugünlere geliş süreciniz nasıl ilerledi?
Ben İzmit’te küçük bir mahallede büyüdüm. Ama 6 yaşımda kömürlük temizleyip tiyatro oyunları koyuyordum, hatta bitleniyordum hep (gülüyor). Çok hayalperest bir çocuktum, hep yaratıcı yönüm yüksekti. Bestem bile var hatta, ilkokulda yaptığım. Ele başı gibi herkesi organize edip, kumpanya kurardım. Ailem yeteneğimin farkında bile değildi. Sonra Kocaeli’ne taşındık ve orada Kocaeli Şehir Tiyatroları’yla tanıştım. Baht donuşum yanı ilk izlediğim oyun, Civan Canova’nın “Sokağa Çıkma Yasağı” adlı oyunu sayesinde oldu, büyülendim. Hayatımda ilk kez bir oyundan çıktığımda, çimenlerde replikleri tekrarlıyordum, zıplayarak. İşte o büyü beni zehirledi ve tiyatro beni çağırdı. Çok çalıştım, kapılarda yattım ve sınavlara hazırlandım. Bende emeği çoktur; Ragıp Savaş elimden tuttu, Emre Kınay parçalarıma baktı… Kapı kapı izletiyordum kendimi, çok inançlı, umutlu ve hırslı bir gençtim. Mimar Sinan Üniversitesi’ni kazandım ve 4 kız gırdı o yıl, biri de benim. Ailem okutmak istemedi ve İstanbul’a kaçtım dayımın evine. Çok çalışkan biriydim, hep zorluk çektim ama hepsinin meyvesini 40 yaşımda almaya başladım.
2004 yılında rol aldığınız Aliye dizisi ile süreç başlıyor aslında. Peki ilk set gününüzü hatırlıyor musunuz, nasıl bir heyecanınız vardı?
Aliye’ye girmeden önce, okulun bahçesinde gördü beni Çağla. Benim dizilerle alakam yok, dizi izlemişliğim yoktu o zamanlar. 3- 4 tur sektör bilmem, yol bilmem zaten. Tek tük dizi var o zamanlar ve para da yok ben de. Bir süre sonra Aliye için teklif aldım ve tabi ki girdim işe. Son sınıf bitmişti galiba, ama kamera bilmiyordum, hatta kameraya karşı oynamayı hiç bilmiyordum. Dizide Ayla Algan partnerimdi, ama çok korkardım karşısında oynamaktan. Dizi yayınlanmaya başladıktan sonra sokakta yürüyemiyordum, aşırı tanındım ama ben hep mütevazı biri oldum. Şöhret veya tanınmak beni etkilemedi hiçbir zaman, hala da öyle aslında farkında bile değilim. Ama “Aliye”, başlangıç için harika bir iş oldu benim için.
Bir dönem ilgiyle izlenen “Karadayı” dizisinde Suna karakterine hayat verdiniz. O dönem dizi de ilgiyle izleniyordu, sizin için nasıl bir süreçti?
“Karadayı”, oyunculuk hayatımda benim dönüm noktam aslında. Çok önemli bir yerde benim için, asla unutamam. Harika bir oyuncu kadrosuyla çalıştım ve bence çok şanslıydım. Bir daha kolay kolay bir araya gelemeyecek bir kadroydu bence. Oyunculuk anlamında tüm kadrodan ders alıyor gibiydim, çok şey kattı bana Karadayı. O yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum, o kadar güzel dostluklarım oldu ki oradan… Hediye gibi bir şey bence benim hayatımda…
“Yasak Elma benim lunaparkımdı”
6 sezona giren “Yasak Elma” dizisinin ilk iki sezonunda ‘Şengül’ karakterine hayat vermiştiniz. Belki de birçok izleyici sizi Yasak Elma’da keşfetti ve renkli bir karakterle karşımıza çıktınız. Yasak Elma sürecini kendi adınıza nasıl değerlendirirsiniz?
“Yasak Elma”, benim lunaparkımdı adeta! Çok erken bitti rol, çok üzülmüştüm bu kadar erken bitmesine Şengül karakterinin… Talihsiz oldu ama, hayırlısı oldu bir bakıma. Başka işlerime kapı açtı aslında. Yasak Elma setinde de harika dostlar edindim ve hala da görüşüyoruz. Galiba benim dizi setlerindeki şansım, iyi dostlar edinmem ve sevilen biri olmam oldu…
Ve gelelim “Güldür Güldür Show”a… Uzun süredir devam ediyor ve izleyici skeçlerden zevk alıyor her izlediğinde. “Güldür Güldür Show” da yer almak, karakteriniz Leman ile zaman geçirmek ve her skeçte tuhaf karakterlere hayat vermek nasıl bir duygu?
“Güldür Güldür Show” bence benim olmak istediğim, içindeyken her yaştan olabildiğim ve oyuncularının bence Türkiye’deki en iyi komedyenler olmasından kaynaklı en keyif aldığım işlerden oldu. Her bir oyuncu zehir gibi yetenekli ve kulis arkadaşlıklarımız unutulmaz olacak. Kulis arkasında da sahnede de her birini izlerken karnıma ağrılar giriyor artık. Guguk kuşu gibi bir kulis adeta… Sonsuza kadar sürse, sonsuz sıkılmadan dururum Güldür Güldür Show’da. Çok seviyorum orada olmayı, sıcacık bir kumpanyam gibi benim…
Sinemaya baktığımızda ‘Her Şey Seninle Güzel’ ve ‘Şeytan Tüyü’ gibi filmlerde de rol alıyorsunuz. Peki sinemada olmak ve filmlerde rol almak nasıl bir süreç? Daha çok sinema filminde rol almayı hedefliyor musunuz? Bir biyografi filmi olsa canlandırmak isteyeceğiniz kişi kim olurdu?
Sinemada kendimi çok gösteremedim henüz, hep ufak rollerde yer aldım. Ama her set farklı bir tecrübe kattı bana. Daha büyük işlerde olmak istiyorum. Dram filmlerine çok açım mesela bağımsız sinemada yer almayı çok diliyorum. Aysel Gürel’in biyografi filminde rol almak harika olurdu, çok isterdim onu canlandırmak…
Hayatınızın filmi hangisi diye sorsam?
Hayatımın filmi ne çok eski, ama etkisi benim için çok büyük bir film. 1980 yapımı, Randal Kleiser’in yönettiği “Mavi Göl” filmi…
“Oyunculukta emek vermek gerek”
Oyuncu olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nedir?
Bana hep mesaj geliyor ‘oyuncu olmak istiyoruz, ne yapalım’ diye… Ben de kendinize inanın, tek yol sizsiniz ve ben size değil siz kendinize yardım edebilirsiniz diyorum. Kolay yol arıyor gençler, bizim zamanımızda kolay değildi. Şimdi sosyal medya var ve her şey ulaşılır kolay durumda. Ben kitap bulmak için Beyazıt Kütüphanelerinde saatler harcardım, emek vermek gerek bu meslekte.
Gelecek için planlarınız belli mi? Yeni romanlar ve oyunculuk konusunda yeni projeleriniz var mı?
Gelecek planlarım arasında bir tiyatro oyunu yazmak ve bir oyunda rol almak var. Kendi başarı hikayemi yazmayı çok istiyordum, ufak ufak da not almaya başladım. Daha çok tiyatro oyunu ve daha çok roller olacak aslında. Artık çok daha seçiciyim bu konuda, büyüdüğümü hissediyorum.