Eğlence ve televizyon sektöründe olanlar eylülün nasıl kaotik bir ay olduğunu çok iyi bilirler. Yeni yayın döneminin başladığı en stresli ve de karışık bir süreçtir. Ağustos ayında sete çıkan diziler teker teker yayına girip karne almaya başlar. Kayan yıldızlar misali tutmayan dizilerin yerini almak için sırada bekleyen yapımlarda var gücü ile çalışır.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’daydım. Sete çıkan yeni ve 2. sezon için kolları sıvayan dizilerin tanıtım, afiş ve PR çekimlerini gerçekleştirdik. Akıllara zarar bir tablo anlatılmaz bir efor. Araya bir de FOX’un yeni yayın dönemi tanıtım filmini bile sıkıştırmayı başardık.
Son gün 17 kişilik bir afiş çekimi gerçekleştirdik ki sormayın gitsin. Çok sevdiğim bir menajerlik şirketinden yakın arkadaşım "Siz yürek mi yediniz bu kadar kişiyi aynı anda çekmeye çalışıyorsunuz" diyene kadar aslında o gün ufak çaplı bir mucize yarattığımızı tam da fark edememiştim.
O kadar kişiyi çekmeye çalışınca kriz çıkmaz mı, çıkar... Kostümdeki sıkıntıyı çözsek, kimin kimin yanında duracak pazarlığı patlak verir. Onu halletsek başka bir şey çıkar da çıkar. Fakat alnımızın akı ile kalabalık bir afiş çekimini daha geride bıraktık. Krizler her zaman çıkar önemli olan bizim ona nasıl yaklaştığımız.
Uzun zamandır bu kadar keyifli bir kitap okumuyordum. Zeynep Hoca’nın (Zeynep Günay Tan) elinde görünce hemen ben de aldım. "Düşler Nasıl Gerçek Oldu?" klasik kişisel gelişim kitabı ya da anı değil. Çok basit ilkelerle işinizi nasıl yöneteceğinizi ve başarılı olacağınızı The Walt Disney’in 15 yıllık Ceo’su Robert Iger’den dinliyorsunuz.
Daha ilk sayfadan sizi içine çekiyor. Şangay Disneyland açılışı ile başlayan sayfalar tam bir yaşam felsefesine dönüşüyor. 6 milyar dolara mal olan parkın yapımında 1400 işçi çalışmış ve 18 yıl sürmüş. Tam açılış günü konuşma yapıp emekliliğini açıklamayı düşünen Igar’a hayat hiç beklemediği bir sürpriz yapmış. Açılışla aynı gün Orlando’daki parkta bir timsah 2 yaşındaki küçük çocuğu yutmuş. Bu felaket ve inanılmaz olaya yaklaşımı ve sonrasında yaşananlar ibret verici bir deneyim. Allah kimsenin başına vermesin o ayrı.
Gerisini merak ettiyseniz alıp okursunuz. Benim kitaptan paylaşmak istediğim ise ABC’deki ilk gününden son gününe kadar 20 işi 14 patronu olan Robert Igar’ın gerçek liderlik için insanda bulunmasını düşündüğü ve kendi de yapmaya çalıştığı 10 basit ilke.
- İyimserlik: İnsanlar karamsar kişilerle motive olamazlar. İyimser insanlardan beslenir ve güç kazanırlar.
- Cesaret: Yenilik ve başarı dolu adımlar cesaret sahibi olduğunuzda gerçekleşir.
- Odaklanmak: İstediğiniz şeye zaman ve enerji ayırmak.
- Kararlılık: Zamanında ve işi sürüncemeye getirmeden adım atmak.
- Merak: Yenliğe giden yol merakla başlar.
- Adil Olmak: Empati ve erişilebilirlik çok önemli. Korku kültürü ile yönetilmek feci sonuçlar verir.
- Düşünerek Hareket Etmek: Düşünerek hareket etmek daha bilgi dolu fikirler geliştirmeye vakit ayırmak demektir.
- Otantik Olmak: İçten olun, Hiçbir konuda numara yapmayın. Bilmiyorsanız bilmiyorum deyin. Dürüst ve otantik olmak saygı ve güven oluşturur.
- Haysiyet: Herhangi bir şeyi yönetme yönteminiz, yaptığınız her iş için geçerli olsun.
- Hiç Bıkmadan Mükemmelin Peşinde Koşmak: Ortalama olmayı kabul etmemek ya da bir şeyin idare edecek kadar iyi olduğuna mazeret uydurmamak. Bir şeyler ürettiğiniz işiniz varsa bunları harika olacak şekilde üretin.
Yukarıda sıraladığım Robert Igar’a ait olan bu ilkeler ne iş yapıyorsanız yapın uygulanacak geçerlilikte. Zor da değil üstelik. Ama işe ilk ilkeden başlamanızı öneririm. Ne olursa olun iyimser olun. Her krizin bir çözümü illa ki vardır. Sakin olursanız mutlaka bulursunuz. Günün sonunda ölümsüzlüğü bulmuyoruz, hayat kurtarmıyoruz. Roket yapıp Mars’a da gitmiyoruz.
Hepinize keyifli pazarlar…