Yılbaşı gecesi eğlendik mi?
Eskiden yılbaşı geceleri en büyük eğlencemiz televizyondu. Orta halli aileler için bir eğlence yerine gitmek seçenek bile değildi çünkü. Birkaç aile, eş, dost, ahbap bir araya gelip televizyonda gece boyu sürecek eğlence programlarını izlemek, yiyip içmek, tombala oynamak, gün ışıyana kadar uyanık kalmak paha biçilmez bir mutluluktu. Üstelik yıl boyu izleyemeyeceğimiz şeyler izlerdik televizyonda. Dansözler, arabesk şarkıcıları, farklı türlerdeki şarkıcıların bir araya gelip yaptığı fasıllar, yabancı müzikte yılın en popüler şarkı ve şarkıcıları… Daha neler neler…
Yeni bir yıldan umutlu olmak, yenilenmek, tazelenmek, güzel şeyler beklemek ve bu nedenle bir kutlama yapmak çok masum, çok iyi niyetli ve çok insani bir şeydi. Hâlâ öyle… Fani ömrümüzde azıcık gülmek, eğlenmek, mutlu olmak için bir bahane yaratmışız, çok mu?.. Bu mutluluğa zaten evlerimizin başköşelerinde durup duran televizyonlar da eşlik etmiş, fena mı?..
Gelin görün ki zaten müzik eğlence programları açısından giderek kuraklaşan televizyon kanallarımız zaman içerisinde yılbaşlarına özel programlar hazırlamayı çok da önemsemez hale geldiler. Yavan, ucuz, basit, çoğu zaman da tekrar programlarla geçiştirir oldular yılbaşı gecelerini. Tıpkı bu sene olduğu gibi.
Bu senenin önemli bir avantajı vardı, malum. Herkes evdeydi, mecburen televizyon başındaydı ve televizyon kanalları için reyting rekorları kırabilmek pekâlâ mümkündü. Peki biz bu yılbaşı gecesi televizyon başında eğlendik mi? Şahsen ben eğlenmedim çünkü nedense hiçbir kanal bu büyük avantajı kullanmak zahmetine girmedi.
Son birkaç senedir olduğu gibi, yine berbat şarkı söyleyen, daha doğrusu söyleyemeyen zevatı toplayıp, kakara kikiri bir sözde yarışma formatıyla “O Ses Türkiye Yılbaşı Özel” programı parsayı topladı. En azından eğlenceliydi; “ehven-i şer”di. Ben kendi adıma yine en pimpirikli, en memnuniyetsiz halimle gece boyu ara ara bu programa baktıkça hep “Bir oyuncu nasıl ve neden şarkı söyleyemez, hadi söyleyemiyor diyelim, en azından neden sahnede oyunculuk beden dilini kullanarak bir şarkıcı gibi davranamaz?” diye sorgulamaktan bir hâl oldum, adeta ıztırap çektim.
Yıllardır total beğenisinin zirvelerinde oluşan komedi tiyatrosu formatındaki programlar da yılbaşı gecesi iyi reyting yapmış dediler. Ben hiç bakmadım ama yılbaşına özel skeçler ve konuklar dışında yıl içindeki bölümlerden farklı bir şey olmadığını tahmin etmek zor değil. O genç oyuncu adaylarının kendilerinin yazıp oynadıkları skeçlerin komedi anlayışı çoğu zaman beni pek güldürmese de bilet alıp tiyatro sahnesinde izleyeceğiniz ortalama bir özel tiyatro komedisinden daha dişe dokunur işler oldukları bir gerçek.
Yılbaşı gecesi reyting listelerinin üst sıralarında yer alan “İbo Show”sa bildiğimiz gibiydi. Konuklar, şarkılar, espriler, her şey ama her şey eskiydi. Yine herkes birbirinin üstüne konuşuyor, yine kimin ne dediği belli olmuyor, yine herkes cıvıyor, yine her konuk kendi çalımını atarken diğer konuklardan nasıl da farklı ve özel olduğunu, İbrahim Tatlıses’le en çok kendisinin ahbap olduğunu göstermeye çalışıyordu.
NTV’nin yayınladığı Selami Şahin 50. Yıl Konseri, gecenin en iyi programlarından biriydi. İlerleyen yaşına rağmen hâlâ fıstık gibi şarkı söyleyen Şahin’in, her detayı özenle düşünülüp hazırlanmış Açık Hava konseri, olanca şıklığı, zarafeti ve muhteşem şarkılarıyla geceyi renklendirdi.
TRT’nin arşiv görüntülerinden derlediği “Nostalji” içerikli yayını da benzer şekilde nezaketli ve şıktı. Televizyon ekranlarından sululuğun, cıvıklığın, üçüncü sınıf ve belden aşağı espri anlayışının saçılmadığı, ekrana çıkan her şarkıcının doğru dürüst ve tertemiz şarkı söyleyebildiği o yıllara ait görüntüler yine burnumuzun direğini sızlattı.
Burada saydığım ya da saymadığım bütün yılbaşı programlarına şöyle bir baktığımda tuhaf bir manzara çıkıyordu ortaya. Yıl boyu en çok dinlendiği söylenen, en çok “tıklanan”, “hit” alan, dijital platformlarda izlenme / dinlenme rekorları kıran şarkı ve şarkıcıların biri bile yoktu yılbaşı ekranlarında. Hadi diyelim televizyon yayınları Z kuşağına hitap etmiyor. En azından dijitalden yayınlanan sponsorlu konserlerde en çok onları görmemiz gerekmez miydi? O yana baktığınızda farklı, bu yana baktığınızda farklı bir ülke vardı sanki. Doğrusu aklım karıştı. Bir yerde bir hata, bir yanlış, hatta bir yalan olmalıydı ama nerede?
Şöyle ya da böyle hayırlısıyla defettik şu melun 2020’yi. Umuyor ve diliyorum ki 2021’de 2020’yi aramayız. Herkese mutlu, huzurlu ve en önemlisi sağlıklı bir yeni yıl diliyorum.